Özlemeye ve Korkmaya Devam
Konuştuğumuz ve yazdığımız konu ne olursa olsun sorunun temeline gerçekçi yaklaşmak, alternatif çözüm yollarını sunmak gerekir. İyi niyet adı altında gerçeklerden kopmanın ve konuyu yapaylaştırmanın anlamı yoktur. Zorla yutturulmaya çalışılan lokma nasıl ki boğaza tıkanır ve tat vermeyip rahatsızlık uyandırır, eğitim gibi ciddi bir konuyu kişisel gelişim kitabıymış gibi ele alır ve iyi niyet göstergesi olarak hep aynayı tek tarafa tutar ve olması gereken üzerine yoğunlaşılırsa meselenin itici olacağı kesindir. Bu kitapların üslubu da yapay olur, okunması da işkenceye dönüşür.   

İşte Ahmet Çağlayan'ın ' Eğitimde Özlenen Öğretmenler' kitabı yutulması zor bir lokma gibi karşımızda duruyor. Daha önsözünü okurken elinizden bırakmayı düşündüğünüz kitap, bakın öğretmenleri nasıl tanımlıyor: 'Öğretmenler, karanlıklarla mücadele eden hakikat lambalarıdır. Bilgisizliğin ve yanlışların baş düşmanıdır. Görevlerini sabırla yaparlar. Uyuşuklara hareket, ürkeklere cesaret, şaşıranlara yön verirler. Öğrenme aşkını ve ruhlarındaki hazineleri öğrencileri ile paylaşırlar. Gelecek yıllarda bizzat kendi yollarını da aydınlatacak, hız verecek meş'aleleri ateşleyen kişilerdir.

Görevlerini büyük bir özveri ile yerine getirirlerken zorluklar çeker, sıkıntılar yaşarlar. Fakat hiçbir zaman bahanelerin arkasına saklanmazlar...' ve uzayıp giden mükemmel bir öğretmen profili çizilmiş. Böyle bir öğretmen var etmeye neden gerek duyulur bilmiyorum. Süslü kelimelerle çizilen potrenin yapaylığı itici bir görünüm kazanmaktadır.

Öğretmene misyon yüklemek yerine öğretmenin duruşu ve öğretmen yetiştirmenin gerekliliği, öğretmenin sorunları, öğretmenlerin kişilik sorunları gibi konular etrafında fikirler üretilseydi cümleler daha sıcak gelecekti. Kitabın tamamına yakın bir kısmında hayali öğretmenler anlatılıyor ve yine hayali öneriler veriliyor. Önerilerin kabul görmesi, böyle öğretmenlerin varlığına bağlıdır.

Dolaysıyla eğitim sistemimizdeki boşlukları bu tarz vurgularla dolduramayız. Kişisel gelişim mantığıyla eğitime yaklaşamayız. Son dönemlerde sığ ama hızlı akmaya başlayan kişisel gelişim anlayışı eğitim sektörüne bulaştırılmaya çalışılmaktadır. Kariyer peşinde koşarak prim elde etmek adına her alana el uzatan kişisel gelişimciler için eğitim alanı da iyi bir pazar alanıdır. Eğitime de el atmalarının nedeni bu olmuştur. Böyle giderse felsefe üretemeyen var olanı tüketen kes yapıştır anlayışına sahip kişisel gelişimin eğitimi ucuz önerilerle kirleteceği olasıdır.

Öğretmenin kimliği ve sorunları üzerine köklü ve ciddi araştırmalar yapmadan ve buna bağlı olarak reformlara gitmeden düğümlenen eğitimin çözülmesi zordur. Yüzeysel, gönlü hoş tutan, etliye sütlüye karışmayan, kuru ifadelerle; öğretmen şöyle böyle olmalı demekle önümüze yığılan sorunları aşamayız. Verimli bir eğitim için her şeyden önce herkesin öğretmen olmasının önü kesilmeli ve sadece öğretmen yetiştiren okulların açılması gerekmektedir. Üç-dört ayla alınan formasyon dersleriyle eğitimci olunmaz. Öğrenmek bir süreç ister. Bu yolda edinilmesi gereken iki önemli unsur vardır: Bilgi ve erdem. Bu iki unsur eğitim için gerekli donanımdır. Bunlardan uzak insanlara eğitim sektörü dışında iş alanları oluşturulmalıdır. Böylece eğitilmek ve eğitmek için bir sınıf oluşacaktır. Oluşan bu sınıf yeni nesilleri yetiştirecek, yönlendirecektir. O zaman her alanda sorunların önüne geçme olanağı kazanırız. Şu an var olan öğretmen kimliğiyle ne öğrenciden ne gelecekten beklentiler içine girebiliriz.

Tabii sadece öğretmenle iş bitmiyor. Ailelerin eğitilmesi, çocukların yetiştirilmesi, müfredatların gözden geçirilmesi gibi öncelikli yapılanmalara gidilmelidir.

Çağlayan'ın yaptığı gibi sadece kendi kitaplarının refaransını vererek, öğretmenden, öğrenciden, veliden maddeler halinde şunlar bunlar bekleniliyor demekle hiçbir öğretmen kalkıp da yaptıklarım yanlış kendimi düzelteyim demez. Çocuklarıyla nasıl ilgileneceğini bilmeyen ailelerde aydınlanmaz.

Kitap dört bölümden oluşmaktadır. İlk üç bölüm öğretmenlere yönelik kişisel gelişim öğütleri ve önerilerinden oluşmaktadır. Dördüncü bölümse çizelgelerden oluşmaktadır. Dört bölümde Milli Eğitimde çalışan öğretmenlere yöneliktir. Öğretmenlerin bilmesi gereken pratik bilgilerden bahsedilmektedir. Öğretmenlerin angarya diye nitelendirdikleri ve hiç oralı olmadıkları, kaçtıkları bir alan üzerine bilgiler belki yeni öğretmen adayları için faydalı olabilir.

Osman Tatlı

[email protected]


2014-04-02