|
|
![]() Bilindiği gibi, Mısır'da geçtiğimiz 24 Mart'ta darbe mahkemesi 529 Müslüman Kardeşler taraftarını idam talebiyle yargıladı. 10 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanan mahkeme sonucunda görülmemiş bir hızla hepsine idam cezası verildi. Şimdi herkes önümüzdeki günlerde bu toplu katliamın işlenmesini bekliyor. Ayrıca yeni bildirilen haberlerde ise 683 kişiye daha idam kararı verildiği bildirildi. Mısır'daki vahşet yalnızca bu idam kararlarıyla bitmiyor. Darbe karşıtı 5000'den fazla kişi de Mısır hapishanelerindeki kötü koşullar altında hastalıklarla pençeleşiyor. Halihazırda mahkumlardan 10'u bu hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetti. Görgü tanıklarının ifadelerine göre mahkumlar ağır ağır ölüme doğru yaklaştıkları çok zor bir süreç geçiriyorlar. "Mısır Hak ve Özgürlükler Gözlemcisi"nin, Dünya Sağlık Günü'nde yaptığı açıklamaya göre mahkumlar minimum sağlık standartlarından bile yoksun küçük hücrelerde tutuluyorlar. Bir yandan da kötü muamele, işkence ve dayağa tabi tutuluyorlar. Bu durum da doğrudan, sağlıklarının çok daha kötüye gitmesine neden oluyor. Aynı açıklamada, hapishane yetkililerinin hasta mahkumların, tıbbi yardım ve tedavi görmelerine izin vermediği belirtiliyor. Açıklamada yine, eski Cumhurbaşkanı'nı destekleyen kadın mahkumların da Kahire'nin kuzeyindeki Şebin Al Kanater hapishanesinde aynı şekilde tıbbi yardımdan yoksun bir biçimde hapis tutuldukları bildiriliyor. Cinayeti destekleyenler de cinayete ortak olurlar Mısır'daki kardeşlerimiz böyle alçakça bir zulme tabi tutulurken bir de bakıyorsunuz kendi ülkemizde inanmakta zorluk çekebileceğimiz manzaralarla karşılaşıyoruz. Örneğin, geçenlerde Ekşi Sözlük'te bazı kişiler tarafından, Mısır'daki idamların bir an önce başlatılması amacıyla bir nefret kampanyası düzenlendi. Tüyler ürperten kampanyada idamı bekleyen bu zavallı insanların ölmelerinin ne kadar büyük bir mutluluk olduğu anlatılırken, bu mazlum kardeşlerimiz için de haşa, "haşere" ifadesi kullanıldı. Elbette tüm Müslüman kardeşlerimizi tenzih ederim. Kötü söz sahibine aittir. En son Bangladeş'te bu tip bir ceza verildiğinde Bangladeş halkının idamları savunması hem Türkiye'de hem de dünyada büyük tepkilere yol açmıştı. Kararın insanlık dışı olduğu dile getirilmişti. Türkiye ise böyle bir davranışın desteklenebileceği en son ülke olarak görülüyordu. Ne var ki böyle toplu bir cinayeti ülkemizde destekleyen, üstelik de coşkuyla kutlayan bir kesimin var olduğunu öğrenmek son derece şaşırtıcı ve düşündürücü bir tablo ortaya koydu. Her şeyden önce bilmek gerekir ki 529 kişinin idam edilmesi açık bir cinayettir. Cinayeti desteklemek de cinayete ortak olmakla aynı anlama gelir. Tanımadığı, suçlu olup olmadığını bilmediği insanların ölümünü istemek, ölümünden zevk almak ciddi bir psikolojik rahatsızlıktır ve tedavi gerektirir. Toplumu da bu tür sadizm eğilimli kişilere karşı uyarmak, tedbir almak gerekir. Kaldı ki, Mısır'daki hükümlülere isnat edilen darbe karşıtı gösteri yapma, olay çıkarma, zulüm, katliam ve haksızlıklara tepki verme suçlarının cezası dünyanın hiçbir yerinde idam değildir. Olayların ortaya çıktığı dönemde içlerinde yakıp yıkma eylemine karışmış olanlar varsa da suçuna göre mahkemesi yapılır ve gereken ceza verilir. Ancak idam kabul edilebilir bir ceza değildir. Bir Müslüman için haksızlığa uğrayanın, zulüm görenin bir Müslüman veya farklı dinden veya görüşten bir kişi ya da ateist olması hiç fark etmez. Kuran'ın emirlerine göre hareket ederek her durumda haklıyı savunur, haksızlığa tepki verir, mazlumu korur ve zulme karşı mücadele eder. Ama ne yazık ki haksızlığa uğrayan Müslümanlar olduğunda farklı görüşten çok az kişi Müslümanların yanında yer almakta, onların kurtuluşu için mücadele etmekte. Tabi, hepsinden daha da acı olan Müslüman aleminin büyük kısmının kendi kardeşlerine yapılan bu vahşet karşısında sessiz ve tepkisiz kalmasıdır. Deccaliyetin meydana getirdiği cinnet ortamı Önceki yazılarımda bahsettiğim gibi dünya çapında genel bir cinnet ruhu hakim. Bu toplu cinnet hali, haksız yere yüzlerce kişiyi katletmeyi, bu katliamlara da alkış tutmayı meşru ve güzel gösteren Deccaliyetin dünyanın büyük bölümünü nasıl etkisi altına aldığının bir göstergesi. Hadis-i şeriflerde Peygamber Efendimiz (sav)'in haber verdiği üzere Deccal'in en büyük aldatıcı özelliği doğruyu yanlış, yanlışı doğru, iyiyi kötü, kötüyü iyi, güzeli çirkin, çirkini de güzel göstermesidir. İşte son olarak Mısır'daki bu insanlık dışı uygulamalardan ve insanların buna katılımından ve tüm dünyada yaşanan katliamlar ve çatışmalardan Deccal'in hipnozunu ne kadar yaygın olduğunu görebiliyoruz. Bugün insanlığı kuşatmış olan nefret, sevgisizlik, kin ve öfke duyguları Deccal'in bu kitle hipnozunun bir sonucudur. Mısır sadece bir örnektir. Peygamber Efendimiz (sav) Deccal'in tüm dünyayı nasıl kan, fitne ve karışıklığa boğacağını çok sayıda hadisinde bildirmiştir. Bu hadislerde ahir zamanda Deccaliyetin dünyayı geniş çaplı etkisi altına almasını tarif eden çok net ifadelerden bazıları şöyledir: 'Benden sonra fitneler görülecektir. O fitnelerden kurtuluş yoktur. Orada harp ve kaçmalar olur. Sonra ondan daha şiddetli bir fitne olur. İşte kesildi derken daha da artmaya devam eder. Fitnenin girmediği hiçbir ev, ve dokunmadığı hiçbir Müslüman kalmaz. Bu durum soyumdan bir adam (Hz Mehdi) çıkıncaya kadar devam eder." (Nuaym b. Hammad, vr, 75b) Görüldüğü gibi, hadislerde ahir zamanda fitnelerin baş göstereceği, bu fitnelerin herkese isabet edeceği, bunların sonucunda savaşların, kaçmaların yani ülkesinden, yurdundan iltica edenlerin olacağı, fitnelerin ardı arkasının kesilmeyeceğini ve gittikçe artan bir şiddette devam edeceği anlatılmaktadır. İşte bugün Müslüman aleminin içinde bulunduğu durum tam olarak hadislerde tarif edilen durumdur. Tüm karışıklıklara en kolay çözüm Peygamber Efendimiz (sav) 1400 yıl öncesinden ahir zaman olaylarını adeta görür gibi bütün detaylarıyla mucizevi bir biçimde bizlere aktardı. Deccaliyetin yol açtığı bu yıkım ve tahribatın, Müslüman alemindeki acı ve sıkıntıların, fitnelerin, gerçek çözüm yani Mehdiyet'in zuhuruna kadar son bulmayacağını haber verdi. Kendi soyundan Muhammed Mehdi (as)'ın özelliklerini, çıkışının tüm alametlerini de bizlere hadislerinde bildirdi. Bu hadislerde Hz. Mehdi (as)'ın, dünya üzerine çökmüş olan Deccaliyet sistemine Allah'ın izniyle son vereceği ve yeryüzünde cennet benzeri bir dönem olan Altınçağ'ın hakim olmasına vesile olacağı detaylarıyla açıklanır. Ne var ki, Peygamber Efendimiz (sav)'in 1400 sene öncesinden bildirdiği alametlerin bir mucizevi biçimde gerçekleştiği günümüzde Mehdiyet konusu pek az kimse dışında gündeme getirilmiyor. Dahası, hadislerde bildirilen yüzlerce alametin aynen tarif edildiği gibi gerçekleşmiş olmasına rağmen Hz. Mehdi'nin çıkışı, İslam'ın dünya hakimiyeti konuları delilsiz ve mantıksız izahlarla örtbas edilmeye, yalanlanmaya çalışılıyor. Bu anormal durum bizlere Deccaliyet'in insanlar üzerindeki telkin ve hipnozunun şiddetini gösteriyor. Aynı zamanda da Deccaliyet'in ve bunun başındaki şeytanın Mehdiyet gerçeğinden ne kadar rahatsız olduğunu ve sonunun çok yaklaşmış olmasından duyduğu dehşet ve paniği ortaya koyuyor. Sonuç olarak, gerek Müslüman alemindeki gerekse tüm dünyadaki sorunların Mehdiyet dışında hiçbir çözümü yoktur. Sorunlara Mehdiyet dışında çözüm arayanlar başarısız olacak, çabaları boşa gidecek ve hiçbir sonuca ulaşamayacaklardır. Peygamber Efendimiz (sav)'in izinden giden samimi Müslümanlar ise boş ve sonuçsuz yollara başvurmayacaklar, Allah'tan Mehdi (as)'ı bir an önce göndermesini isteyecekler, Mehdiyet'i sürekli gündemde tutarak büyük bir çabayla ona imani zemin hazırlamaya çalışacaklardır inşaAllah. Hadislerdeki bütün alametlerden Hz. Mehdi (as)'ın çıktığını ve görevine başladığını net bir biçimde görmekteyiz. Bizlere düşen sorumluluk ise Peygamber Efendimiz (sav)'in her yönüyle tarif ettiği bu mübarek şahsı arayıp bulmak ve ona tabi olmaktır. En doğrusunu Allah bilir. [email protected] https://twitter.com/Didem_Urer |
|
|
|