|
|
![]() Canlılarda görülen fedakar davranışlar, evrimciler tarafından hiçbir biçimde açıklanamaz. Ünlü evrimci Stephen Jay Gould doğadaki fedakarlığın evrim için "can sıkıcı bir problem" olduğunu ifade etmiştir. Evrimci Gordon R. Taylor ise canlılardaki fedakarlık için "Evrim Teorisine büyük engel teşkil etmektedir" diyerek evrimcilerin karşı karşıya oldukları çıkmazı dile getirmiştir. İşte canlılardaki fedakarlık ve şefkat içeren tavırları bütünüyle manevi öğeler içerdiği için, tüm doğayı maddenin rastlantısal etkileşimleri olarak gören Materyalist bakış açısına kesin ve net bir darbe vurmaktadır. Ancak, yenilgiyi kabullenmek istemeyen bazı evrimciler ortaya "Bencil Gen Kuramı" diye isimlendirdikleri bir iddia ortaya attılar. En ateşli savunucularından Richard Dawkins'in yaptığı bu iddiaya göre, canlıların fedakarlık gibi görünen davranışları aslında sözde "bencillik"lerinden kaynaklanmaktadır. Yani bir anne yavrusu için canını feda ederken, aslında kendi genlerini koruduğunu, yavrusu kurtulursa genlerini sonraki nesillere aktarabilme imkanının daha fazla olacağını iddia ediyorlar. Bu hiçbir bilimsel temeli olmayan anlayışa göre, insan da dahil olmak üzere, tüm canlılar birer "gen makinası"dır. Bu noktada sorulması gereken önemli soru şudur: Bu programın kaynağı nedir? Gen dediğimiz şey, kodlanmış bir bilgi paketinden ibarettir. Ama bir bilgi paketinin düşünme gibi bir yeteneği olamaz. Genin de zekası, aklı, yargı yeteneği yoktur. Dolayısıyla, eğer bir canlının geninde, onu fedakarlığa yönelten bir komut varsa, bu komutun kaynağı, genin kendisi olamaz. Tabi ki bu üstün bir Yaratıcının, sonsuz güç ve kuvvet sahibi olan, tüm ilimlerin sahibi olan Rabbimizin varlığına işarettir. Yaratılış gerçeğini kavrayan insanlar ile Materyalist bakış açısı olan insanlar arasında sosyolojik davranış olarakta çok fark vardır. Materyalist görüş kainat ve insanların tesadüfler sonucu var olduğunu iddia ettiği için manevi değerleri, fedakarlık gibi bir toplumun için olmazsa olmaz olan değerleri yok sayar. Herşeyin maddeden ibaret olduğunu kabul ettiği için bunun sonucu olarak da toplumda huzuru sağlayamaz. Maneviyatçı görüş ise kainatın ve insanın bir Yaratıcı'sının olduğuna inandığı için kişinin tüm hayatına fedakarlık hakim olur. Bu fedakarlık ruhu, kişinin çevresindeki her konuya karşı vicdani bir duyarlılık içerisinde olmasını gerektirir. Fedakarlık, insanın karşılaştığı toplumsal sorunlardan, dünyanın dört bir yanında zulüm ve eziyet gören, açlık çeken, ihtiyaç içerisindeki insanlara kadar olabilecek her konuda kendisini sorumlu hissetmesidir ve tüm bunlara çözüm getirmeyi hedeflemesidir. Allah'ın varlığına inananlardan oluşan toplumlardaki bireyler madde ile manayı ahenkli bir biçimde değerlendirdiği için mükemmel bir toplumun oluşmasını sağlarlar. |
|
|
|