Teşkilatların başarısı ve liderlik
AK Parti teşkilatlarımızın çalışmaları gayet güzeldi. Gece gündüz demeden büyük çabalar göstermişler ve Konya'da büyük başarılar elde etmişlerdir. Aksi takdirde Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve merkez ilçe belediye başkanlarının büyük başarı elde etmesinde ki gösterdikleri sınırsız azim ortadadır. Teşkilatları, bu yoğun ve samimi gayretleri sebebiyle tebrik ederim. Eğer onların çabası olmasaydı Selçuklu'yu MHP, Meram'ı ise SP ele geçirebilirdi. Mahalle mahalle, köy köy gezerek seçmenle partimizi buluşturan teşkilatlarımızın hakkını teslim etmek gerekiyor.
Yukarıda yazdıklarımın tamamen doğru olmasını umut ederdim. Ama bir gerçek var 30 Mart yerel seçim başarısının ardında Konya'da da diğer illerde de Başbakan Erdoğan'ın olduğunu bilmemiz gerekiyor. O yüzden seçim sonuçlarının rehavetiyle teşkilatlar bünyesinde zafer sarhoşluğu yaşayanların gücü, ilk genel seçimlerde aday olmayacak olan başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'sız bir seçimde net görülecek. Tek isteğim, bu konuda mahcup olmak. Bunu samimiyetle ifade edeyim. Alınan başarıda teşkilatların payı taş çatlasa % 5'i geçmez. Belediye başkanları da engin başarılarıyla bu sonuca ulaşmadılar. İsimleriyle de başarıya ulaşamadılar. Bu sebepten kendilerine bir çekidüzen vermeli ve sorgulamalılar. 
Özellikle de halkla iç içe yaşamayı öğrenmeliler. AK Parti rüzgarı sayesinde hayal bile edemeyecekleri bir yerlere gelenler, günü geldiğinde açıkta kalabilir ve çok alaka bekleyecekleri halkın kendilerine tenezzül dahi etmediğine şahit olabilirler. Rüzgarın estiği zamanlarda kibrinden ve gururundan yanına yaklaşılamayan geleceğin münzevi adaylarına tavsiyem : İnsanları dinleyin. Onları dikkate alın. Şimdiden bu uyarımı dikkate eliniz ki üzülen olmayasınız. Bu hafta içi bir AVM'de geriden gördüğüm Konya merkez ilçelerimizden birinin sabık başkanı yalnızları oynuyordu. Devrinde yanına yaklaşmak şöyle dursun, selam veremiyorduk. Ama dünyanın gerçekleri o kadar farklı ki, ebedi alemde görülecek hesapları, daha bu dünyadan almaya başlıyor. 
Burada hitabım, belediyelerde idari memurluk yapan başkanlara idi. Memuriyetleri bitmeden bu yazdıklarımı şimdi bir daha okusunlar. 
Teşkilat üyeleri içinse fazla söze hacet yok. Tadını çıkarsınlar. Atsınlar havalarını. Günü geldiğinde gidecekler ve kimse de kendilerini zaten tanımayacak. Onlar için fazla sıkıntılı bir durum söz konusu değil. Halkın tanıyıp bilmediği kişiler olmaları normal şartlar altında kendileri için avantaj bile sayılabilir. Dönerler işlerine güçlerine bakarlar hiç değilse...

Değerli okurlarım, Türkiye tarihinde ki seçim başarılarının temelinde ne hikmetse lider olgusu yatmaktadır. Lider gerçeğiyle birlikte teşkilat çalışmalarıyla başarısını katlayan yegane parti, bugün çöküşüne şahit olduğumuz Saadet Partisi olmuştur. Rahmetli Erbakan Hoca'nın hakkını yememek lazım. O günlerde partiyi tek çatı altında tutabilen bir liderdi. Bakın emaneti teslim ettikten sonra geride kalanların yaşadıklarına! Yok mesabesine gelmiş bir partide birleşecekleri yerde ikiye bölündüler. Zaten % 2'ye gerileyen oy oranlarını da kardeş payı yaparlar artık. Geçmişte ülke şartlarına göre Erbakan Hoca, önüne konulan onca engele rağmen o zamanlarda samimiyetinden kuşku duymadığımız teşkilatlarının hassasiyeti sayesinde Türkiye'de en büyük parti olmayı başarabilmişti. 
DSP'yi bilirsiniz partinin yükünü rahmetli Bülent Ecevit çekiyordu. Ecevit halkın gözünde bir kahramandı. Kara gözlerini şöyle bir dikse halkın nutku tutuluyordu. 
AP ve DYP'yi Süleyman Demirel yıllarca omzunda taşıdı. Onu desteklemek halkımızın gözünde vatani bir görev ve ülke sevgisiyle eşdeğer bir davranıştı. Uzun yıllar bu partiyi omzunda taşıyan Demirel, meydanı Tansu Çiller'e bırakınca bu örgütte yok olup gitti. 
Daha eskiye gidecek olursak rahmetli Adnan Menderes'te bu halkın gözdesiydi. Ülkemizin manevi uyanışında o dönemlerde ki en etkin olabilecek bir isimdi. Bu yüzden Demokrat Parti'yi o dönemlerde tek başına çekebilen bir lokomotif görevi üsleniyordu. 
Bu kısa örnekler sonrasında bu memlekette siyasi başarı elde etmek isteyen çevreler varsa, milletin takdirini kazanabilecek bir isim bulmaları ilk madde olarak karşımıza çıkıyor. İsim bulamadıktan sonra parti kurmalarının da bir anlamı yoktur.
Çünkü halk önce isme değer veriyor. Parti tabelasının fazlaca bir önemi yok. Seçim faaliyetleri dışında teşkilatların önemi yok. Teşkilatlar, belirli zamanlarda partilerin evrak işlerini takip eden bir resmi daire misyonundan öteye gitmeyen oluşumlardır. Buralara isim aranırken dahi dikkat etmişinizdir. Ya iş bitirmede beraber olabilecekleri birilerinin ismini ya da kullanabilecekleri birilerini yazmayı düşünürler. Genel Başkan gelmeden şehrin bayraklarla donatılması işlerini, seçim günü okullarda sandık başında görev yapacak gönüllü muvazzafları sağlamak için teşkilatlar öne çıkar. 
Burada hassas bir noktaya dikkatlerinizi çektim. Gelecek seçimlerde Sayın Erdoğan ismi olmayacağına göre yerine kim geçecek?
Yeni isim, halkın beklediği kriterleri sağlayabilecek mi?
Yapmacık mı kalacak?
Haydi sizinle isimler üzerinde bir kafa yoralım : Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Binali Yıldırım, Ali Babacan, Bekir Bozdağ, Numan Kurtulmuş... bir kaç isim de siz ekleyin.
Sayın Erdoğan'ı kaldırın ve herhangi birini onun yerine oturtun. 
Ne görüyorsunuz? 

 



2014-05-09