Varoluşun Öznesi: Namaz
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

Hamd, bize, beş vakit randevu verip huzuruna davet eden Allah (c.c)'a olsun.

Selatü selamların en güzeli bizi, bu muazzam buluşmaya çağıran Efendimiz (s.a.v)'e, al ve ashabına ve tüm inananların üzerine olsun.

O Rahman olan Allah ki, bize olan şefkat, rahmet ve sevgisinden ötürü her zaman huzurunda görmek istiyor. Hem de günde özel olarak beş vakit randevu vererek...

Araçsız, vekilsiz bizzat şahsi olarak yapılan bir görüşme...

Bir başbakanın, bir cumhurbaşkanının verdiği randevu saatine birkaç dakikada olsa geç kalmamak için azami derecede gayret gösteren insan, acaba neden bu ilahi randevuya kayıtsız kalıyor, huzuru ilahiye varmak endişesini yüreğinde hissetmiyor.

Bir yaratılmışın yaptığı davete icabet edildiği  kadar, Allahın davetine icabet edilmiyor.

Bir insana, konumuna ve sahip olduğu makamından ötürü  davetine bu kadar önem verilirken, acaba neden bu evrenin yegane sahibi olan, kanat ülkesinin tek padişahı, Alemlerin Rabbi olan Allah'ın (c.c) huzuruna çıkmak istemez. Üstelik bu randevuda sayısız vaadlerde bulunarak, kendisine akla, hayale gelmedik ikramlar sunarken...

İnsanoğlunun aklına şaşılır doğrusu! Geçici dünya metaını sunanlara karşı, kendisini halı yapıp sererken...

Ebedi bir hayatın güzelliklerini sunana karşı secde etmekten kaçıyor.

Ve 'Namaz'

Ruhunda duyumsuz hazlara erişebilmek, fıtratında var olan sayısız istek ve arzularını yakalayabilmek, varoluş gerçeğini yansıtmak için, bu ilahi çağrıya kulak vermesi gerek, randevu saatine yerinde ve zamanında varması gerek...

Ve bir duruşu olmalı mü'minin, öyle bir duruş ki kişiliğine kimlik kazandıracak, acziyetini, zayıflığını ve yaratılmışlığın farkına vardıracak bir makam..

İmandan sonra en büyük hakikat.

Namaz bir arınmanın adresi.. Kuran'ın ifadesiyle 'Şüphesiz ki namaz bütün kötülüklerden alıkorur.'

Namaz, temizlenmenin, ruhu saran günah ateşinden serinlemenin, maneviyatsızlık boyutunun insanı kaplayan karanlık girdaplardan huzur veren ışık süzmeleri..

Yaratan ve yaratılan arasındaki bütün engellerin, araç ve gereçlerin kalkışı...

'Namaz' Dünyanın sıkıntı ve meşakkatlerinin, gam ve kederlerin bittiği an.

yüreklerdeki acı feryatların dinişi...

Dünyanın zifiri karanlığında kaybolan bedenlerin varlığını bulduran, kendine erişibildiği nokta..

Varoluş gerçeğinin hissedilişi... Ben kimim? sorusunun cevabı. Hayat gemisinin ulaştığı liman.

Vuslata özlemin, hasretin giderildiği nokta.

Miracı yaşamak isteyenlerin, dünyaya sığamayan ruhların miraca erişmesi...

Maddeden sıyrılmak, ruhunu arındırmak isteyenlerin, manevi hazların en üst boyutundan zirveye çıkışı...Manevi hazların dorukta yaşanılan feyiz...

'Namaz' Alemlerin Rabbi olan huzuruna istediği an çıkmanın adresi...

'Namaz' çalınan rahmet kapısı. Kabul olunacak duaların perdelerinin aralandığı yer.

'Gel kulum, iste benden vereyim' diyen Rahmana yakarmatır...

Kuranı kerimde tam 70 defa emredilen ibadet.

Müslüman olmanın alemeti. Zira Efendimiz (s.a.v) 'Onlarla bizim aramızdaki alamet farika(ayırıcı işaret)  namazdır. Binanaleyh namazı terk eden kafirlere benzemiştir.' tirmizi 2623.

Öyleyse bir farkı olmalı değilmiydi. Mü'mini mü'min yapan bir alamet. Zira namazsız bir mü'min nasıl düşünülür. Allaha boyun eğmeyen, huzurda secdeye varmayan, işte bende geldim sana teslim oldum Rabbim demeyen bir Müslüman nasıl düşünülür. Toplumun ibadet anlayışını çok iyi tahlil eden hasan basri hz. kendini şu sözü söylemekten alıkoymamıştı. 'Siz sahabeyi görseydiniz deli sanırdınız. Onlar sizi görseydi kafir derlerdi.'

Selam ve dua ile.



2014-05-11