Söylemleri-Eylemleri Bir Olmalı İnsanın!
İnsanların söylemleriyle eylemleri arasında çok farklılıklar olmaktadır. Enaniyet kurallarını ön plâna çıkararak sarfetttikleri izansız ve mesnetsiz sözlerle, karşı oldukları ve pek de tasvip etmedikleri eylemleri, uygulamaları, kendi kişiliklerindeki tutarsızlıkları gözler önüne serebiliyorlar. Bir işe girişirlerken, benlikten uzak hareket ettiklerini üstüne basa basa dile getirmelerine rağmen, ahbap-çavuş ilişkileri içerisinde birbirlerini destekler mahiyette mesnetsiz manzaralar oluşturmaktadırlar. Halbuki yola çıktıklarında; herşeylerini bir kenara bırakarak, faydalı ve anlaşılabilir bir çalışma içerisine girdikleri söylendiğinde, ötekileştirme ve ayrıştırma gayretlerinin son bulacağını umut ediyor insan. Ancak insanın hevesi kursağında kalıyor.Yani değişen bir şey olmuyor. 'Eski tas, eski hamam!' kabilinden sadece figüranları değişmekle beraber, esas zihniyet ve varılmak istenen nihaî hedef veya hedefler aynı kalmaktadır.

İnsanların birbirlerine güvenmesi bu kadar mı zor? 

İnsanların farklı menfaatler uğruna, bazılarını ötekileştirmeleri ve ayrıştırmaları bu kadar kolay mı?

Tam da 'ne güzel, galiba bazı tabular yıkıldı, artık her şey belli bir çizgiye girip, rayına oturdu' derken, aynı nakaratların tekrarlanması, insanı derinden yaralıyor. Aslında yaralanan kendisidir  belki; ama farkında olabilirse tabi.

Şeytanî vesveselerden kurtularak, birleştirici, bütünleştirici ve tamamlayıcı özelliklerini ön plâna çıkarabilirse tabi. Plânlı ve projeli yapılıp, derinden derine arzulanan hedefe varma adına bir takım esneklikler gösterilebilse de; esasında genel anlamda pek de değişen bir şey olmamaktadır.Sonuçta, hedefe ve menzile varma adına; her şey mübah olmakta ve görülmektedir.

Günler geçer  devran döner,

Sönmez denen ışık söner,

Varsa haklı sebep öner

Lanet etme sen o güne.

Kimi zaman yapılanlardan pişmanlık duyar ya insan.

 Yapamadıklarına hayıflanır, yaptıklarına üzülür.

 Bilerek veya bilmeyerek bir takım hatalar silsilesiyle ya da çeşitli faktörlerin etkisiyle, haklı gibi görünen söylediklerinden, yaptıklarından dolayı haksız duruma düşer ya insan.

 Üzerinde kıyasıya eleştiri ve yorumların yapıldığı bir meydanda görür kendini. Belki nedametler vardır; ama uyuşturucu gibi müptela olmuş, kıpırdayamaz durumdadır. Her geçen gün esiri haline gelip, mengenenin dişlileri arasında sıkıldıkça, sıkılıyordur. Çırpınarak kurtulmaya çabalar, ama çabaladıkça daha da mevcut durumun içine battıkça batar.

İnsan aynaya bakıp özünü göremiyorsa, insanın yüzüne başka, arkasından başka konuşuyorsa, yazıklar olsun o insana.

İnsanın özü, sözü bir olmalı.

Eğer beyin başka düşünüyor, ayaklar  başka bir yöne gidiyorsa; yolunda gitmeyen, ters giden bir şeyler var demektir.

Eğer insanın düşündükleri, söyledikleri ve yaptıkları birbirinden farklılıklar arzediyorsa; bir yerlerde hata yapıyor/yapılıyor demektir.Esas olan bu değildir, istenilen bunlar olamaz, bildiğim kadarıyla...

Çevremizde özü-sözü bir olmayan, söylemleri-eylemleri farklı olan ve kendini ekabir olarak gören, elit kesim olarak arz-ı endam eden o kadar zevat var ki...

Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.Şöyle etraflıca düşünüldüğünde, aslında herkes ne konuştuğunu, ne yaptığını çok iyi bilir.İyi-kötü her şey sonlanmaya mahkûmdur. Yeter ki insan empati ve özeleştiri yapma bilgi ve bilincinde olsun.

Mevlana hazretleri dememiş mi; ' ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol'.

İçi neyse, dışı da o olmalı.Özü-sözü uyuşmalı.Baş-beyin ve ayaklar birbirine uymalı, aynı yönde ve aynı çizgide gidebilmeli

Allah ayıktırsın.

Başka ne denilebilir ki!...

Kerim BAYDAK

[email protected]

 



2014-06-11