|
|
![]() Değerli üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin dediği gibi ‘' Herkese terakki dünyası olsun da, neden Müslümanlar için tedenni dünyası olsun?' Neden herkes sanatı, bilimi, teknolojiyi kullanıp ilerlerken, Müslümanın geri durması gereksin? Neden herkes zenginlik ve bolluk içinde yaşarken, Müslüman bir lokma yiyip bir hırka giysin? Ve herşeyden önemlisi neden herkes gülerken, Müslümanın ağlaması gereksin? Kendilerine 'Kahkaha şeytandandır' diye uydurma bir hadisi düstur edinenler, tebessümü bile Müslümanlara fazla görürler. Ağlamanın gerekliliğine inanan bu insanlar bir süre sonra ağlamanın yemek, içmek, uyumak gibi doğal bir ihtiyaç olduğunu düşünürler. Onlara göre Müslüman bol bol ağlamalıdır, çünkü en çok ağlayan kişiler, kendi yanlış inançlarına göre en takva olanlardır. Kahkaha atan, neşelenen Müslümanları da yine kendilerince yanlış yolda kabul ederler. Bu zihniyetteki insanlar ağlamayı gerektiğinde toplumu etkileyebilmek için kullanılabilecek önemli ve güçlü bir silah olarak görürler. Hayır yanlış biliyorsunuz, çünkü İslam'da hüzün yoktur. İslam neşe ve mutluluk dinidir. Bazı kişiler Müslümanlara gülmeyi bile çok görürken Allah Müslümanlara gülmeyi, neşeli ve mutlu olmayı yakıştırır. Aksine ağlamak ve hüzün Kuran'a göre cehennem ehlinin özelliğidir. Allah Tevbe Suresi'nin 82. ayetinde ağlamayı beğenmediğini açıklamıştır. Kuran'da bildirildiği üzere ağlama, insanlara bir nimet olarak değil, bir bela olarak verilmiştir. Allah bunun cehennem ehli için bir ceza olduğunu, "öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar" ayetiyle bildirmiştir. Dolayısıyla bir Müslüman cehennem ehlinin yaptığının aksine üzüntüden kaçınmalı, hüzünden sakınmalıdır. Mutluluk, sevinç ve neşe içinde Allah'ın verdiği nimetten razı olarak yaşamını sürdürmelidir. Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini Kitab'a doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Allah Katındandır" derler. Oysa o, Allah Katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler. (Al-i İmran Suresi, 78) Ayette de bildirildiği gibi, Müslüman sadece Kuran'ın hükümlerine uymakla yükümlüdür, batıl şeylerin peşinden giderek Allah adına yanlış hüküm veremez. Kuran'da olmayan bir hükmü Müslümanlara Allah'ın hükmü gibi anlatmaya kalkışamaz. Aksi takdirde, kendince yeni bir hüküm, yeni bir yol çıkarmış olur. Allah'ın indirdiğini dini uygun görmeyip beğenmeyerek dine yeni ilaveler yapmış olur. (Allah'ı, Kuran'ı tenzih ederim) İslam neşe ve mutluluk olduğu kadar, aynı zamanda da kalite, modernliktir. İslam sevgi, şefkattir. Kuran'daki Müslüman modeli akıllı, kaliteli, eğitimli, dışadönük bir modeldir. Kuran'daki Müslüman, sevecendir, bakımlıdır, temiz giyinir, kıyafetleri mis gibi kokar, oturduğu ev pırıl pırıldır. Kuran'daki Müslümanın tavırları her daim asildir ve her zaman sevgiyi savunur. Netice itibarıyla Müslümanlara tedenni dünyasını reva gören, İslam'a hurafe sokmaya çalışan, kendince helalleri haram kılan, etrafına nefret ve öfke saçan zihniyetin bir an önce bu bakış açısını terk etmesi gerekir. İslam dünyasının gerçek Kuran'ın uygulandığı barışı savunan samimi dindar, aydın insanlara ihtiyacı var. Kuran'a uyan gerçek Müslümanların Kuran'daki Müslüman modelini dünyaya göstermeleri, son derece kaliteli ve sevecen olmaları ve İslam'ı yanlış anlayan bu söz konusu kişileri güzellikle ve sabırla eğitmeleri gerekmektedir. Bu son derece önemli ve hayati bir konudur. |
|
|
|