Başbakan Gitsin Diye...
Başbakan Gitsin Diye Bayrağın İnmesine Göz Yummak!

Birçok senaryonun ardı ardına yayılmaya başladığı şu günlerde, elim olayların yaşanması gayet normal bir hal almaya başlıyor.

Bunların hepsi sıraya konulmuş hükümeti al aşağıya etme senaryolarından başka bir şey değildir. İnsanlar şu kısacık ömürlerinde sevdikleri ile beraberce yaşayıp geriye kalan ömürlerinde yüreklerinin içinde ömür boyu taşıyacakları acılara yer vermek istemiyorlar.
Bazı fırsatçılar bu olaylar üzerinden insanlar arasına kin, nefret tohumları ekmek isteseler de en son Diyarbakır'daki cesur anneler, ‘'artık yeter çocuklarımızı geri istiyoruz'' diyebildiler.

Lafım batıda yaşayan yurttaşlarımıza; Doğu Anadolu'da yaşayan herkesi bayrak direğine çıkan kişiye benzetmeyin.
Benzettirmek isteyenlere de hemen kanmayın. Artık klişeleşmiş bu pis oyunlara kimse bulaşmak istemiyor. Her iki tarafta yiten onca candan sonra sergilenmeye çalışılan bu oyunlara gelmek istemiyor.
Belki de aramızdan kolayca kopan giden binlerce fidan ve onların yakınının feryadıydı Diyarbakır'daki analar. Onların dilleri çözüldü analık çok kolay yapılan bir iş değildi onlar için...
Dağdaki minik canları için her şeye razıydılar. Ülkemizde o kadar çarpıklıklar varken akıl tutulaması yaşamayalım. Dağda teslim olmuş gence mahkemede verilen 40 yıl hapis gibi mesela..
Ödül mü? ceza mı? Anlaşılmayan mahkeme kararlarını eleştirelim hep birlikte. Maksat dağdan indirmek mi? Yoksa dağa çıkarmak mı? Lafım meclisin kadrolu vekillerine ve siyasilerine.

ÇIKARIN ARTIK ŞU ANAYASAYI..NE YASALAR YASA.NEDE YASALARI UYGULAMAYA ÇALIŞANLAR ADELETLİ..ARTIK VATANDAŞA İSYAN ETTİRECEK YASALAR BUGÜNDEN SONRA DEĞİŞMELİ.

Bir gerçek var ki oda Doğu Anadolu'yu devletin bu hale getirmesi. Yıllarca ‘'kuzuyu kurda teslim etmek''zihniyeti süre gelmiş gitmiş. Seksen ihtilalı ile üzerimize yük olan yasakçı zihniyeti Turgut Özal döneminde aşmaya çalış sakta, yıllarca Doğu Anadolu'da ‘'OHAL'' adı verilen sistemde yaşamanın ne kadar zor olduğunu bir de Doğu'da yapayalnız bıraktığımız insanlara sormak gerekir.

Tabii bu yazıyı okuyan birçok insan sitem edecek bana''Daha ne yapalım dercesine'' Aslında bizler bu insanlarla yeni iletişim kurmaya başladık. Her şey televizyondan izlediğimiz gibi olmuyor. Birde yerinde görmek gerekiyor. Hem düşünsenize Doğu Anadolu'ya BDP, HDP ve Başbakandan başka kim gidebiliyor? Yada kim oy alabiliyor.

Milliyetçi ve faşist söylemler, aramızdaki iletişimsizliği, kin ve nefreti daha arttırmaz mı? Terörü hortlatmaz mı? Hem baksanıza gezi olaylarında bile bayrak yakıldı ya da yakılmadı kavgasına girmedik mi? Birbirimizi suçlamadık mı? Aslında içimizdeki öfke nöbetini unutup bir dakika düşünsek,Soma'da yaşanan ortak acı gibi aynı safta toplanamaz mıyız?  

Neden bugünlerde bayrak direğine çıkıldı ve neden o bayrak bugünlerde indirilmeye çalışıldı. Bu bir rastlantı mı? Yoksa ilk Kuzey Irak petrolü Türkiye'ye ulaştı diye mi? O çocuk oraya çıktı yâda çıkarıldı? O çocuğu direğe çıkartanların amacı bayrağı indirmek değildi tabii ki...

Geçen hafta Kuzey Irak'tan Türkiye'ye akan ilk petrolün bir kısmı satıldı ve 108 Milyon Dolar anında Halk Bankası'na yattı. Bu daha başlangıçtı. Petrolden alacağımız oran %20 civarında. Yani Milyar Dolarlar, hatta Trilyon Dolarlar, Türkiye'nin kasasına girecekti. Kuzey Irak petrolünün Türkiye'ye akmasının ana nedenlerinden biri ise hükümetin Kürt sorununa eğilerek, bunu bitirecek iradeyi göstermesiydi.

Çanakkale'de, Kafkasya'da, Yemen'de, Milli Mücadelede omuz omuza vererek savaşan iki kardeş halk, senelerce birbirine düşman edilmiş, kışkırtılmaya çalışılmıştı. İki kardeş halkı birbirine bırakan DIŞ GÜÇ, arka taraftan Ortadoğu petrollerini sömürüyordu. Türkiye'nin enerjisini kendi içinde harcayarak bölgeye bakmasını engellemekti ana hedefleri.
Çünkü şunu iyi biliyorlardı; Eğer Türkiye Petrol ile yani enerjiye hükmederse, artık kimse önünde duramazdı! 100 yıllık planlardan sonra iktidara gelen Recep Tayyip Erdoğan ise bu oyunu bozmaya kararlıydı ve her şeyden önce canından bile vazgeçmişti.
Erdoğan BARIŞ dedikçe birileri çıldırıyordu. Evet, yaklaşık 20 aydır silahlar suskun. Kuzey Irak petrolleri Türkiye'ye akmaya başladı. Kardeş halklar birbirine daha sıkı sarıldı. Aslında tabloya bakınca her şey gayet net değil mi? Net olmayan ayrıntılarda gizli kalan sorunlarda var aslında.
Biz milletçe olayın genelini irdelemeliyiz.

Kıbrıs'ta bayrak direğine çıkan bir Rum neyse, Lice'de o direği çıkan vatan hainide odur benim için..Milleti millet yapan bayraktır.Başbakan çeksin gitsinde bir günlük olsun bayrak yere insin zihniyeti bu saydığım DIŞ VE İŞ BİRLİKÇİ hainlerden daha beterdir. Kimse barış adına da süslü kelamlar etmesin.Adam olsunlar adam gibi yazıp konuşsunlar.Bunlar bizim sınırımızdır yapana gereği yapılır desinler ve benim de ciğerimi yesinler.Kendileri o zaman daha iyi anlaşılacaklarına emin olsunlar.

En azından renklerini daha net belli edeceklerdir.Aman efendim ''vurmuyalım uyaralım''diye yazı yazan liboşlarda biraz kendilerine çeki düzen versinler.

''Şeriatın kestiği parmak acımaz'' dediğimiz bir tabir vardır.Bayrak direğine indirmek için çıkan, bir kurşunla indirilir. Bu işin labicimi yok.

Direğe çıkanı bir kurşunla indiren askerde kimseye izahat vermek zorunda değildir.Barış havasına destek olmak başka, taviz vermek başka.. Benim yorumum böyledir. Doğu'da kardeşlik, barış olsun ama ortak değere saldırmak olmasın.
Bayrağa çıkan hain Kıbrıs'taki Rum gibi indirilmesi gerekirken indirilmiyorsa, eğer öyle bir kararı verecek komuta dirayeti o komutanda yoksa o rütbede oradan sökülür, yada bu işin arkasındaki sebep araştırılır...
Elbette o işin arkasındaki sebep bir yerlere yada birilerine dokunacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.      
Artık son kez şunu belirtmeliyim ki Başbakan Erdoğan'a karşı duyulan antipati, artık hastalık evresine ulaşmış durumda. Bu hastalık bayrağın inmesine göz yumacak kadar ileri safralara ulaşmıştır.
Diğer bir konuda  ‘'UZUN ADAMI'' indirmek için uyarlanan her senaryoyu destekleyenlerin, bayrak direğine çıkan insandan geri kalan bir tarafı olabilir mi?    
Herkes rengini belli etsin artık, tıpkı bayrak direğine çıkmayı seçen o satılmış insan gibi.

HaberTempo


2014-06-12