Kazanan ÇATI mı olacak, TEMEL mi?
12 Eylül 1980'in bu ülkeye kaybettirdiklerini asla unutamayız.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
1 milyona yakın kişi gözaltına alındı.
210 bin dava açıldı ve bu davalarda 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişi için idam cezası istendi ve 517 kişiye bu ceza uygun görüldü.
Bunlardan 50'si infaz edildi.
71 bin kişi "irtica" ve "komünizm propagandası" suçlamasıyla, 98 bin kişi ise örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
14 bin kişi vatandaşlıktan atıldı.
30 bin kişi sürgün hayatına mahkûm oldu.
300 kişi gözaltında öldürüldü.
171 kişinin işkenceyle öldürüldüğü belgelendi.
3 bin 854 öğretmen, 120 üniversite öğretim görevlisi ve 47 hâkimin işine son verildi.
Cezaevlerinde hayatını kaybeden kişi sayısı ise 299.
Ülkemizin ve her birimizin kaybettiği yıllar ise cabası.
Darbe sonrasında 1986 Aralık ayına kadar Türkiye'ye gelemedim.
Bu yılları Hollanda'da yaşadım.
Üniversiteyi orada okudum.
Demokrasinin ne büyük nimet olduğunu ve kıymetini hücrelerime kadar öğrendim.
Çok şükür ki, 34 yıl sonra da olsa, 12 Eylül cuntası için verilen ağırlaştırılmış müebbet ve rütbelerini sökme mahkeme kararı, hiç olmazsa yüreğime su serpti.
CIA'in Ankara İstasyon Şefi Paul Henze, o gün diyordu ki, "Bizim çocuklar başardı!"
Bugün artık hayatta değil.
Ben de buradan o darbeci zihniyete seslenmek istiyorum ki, "Sizin çocuklar kodeste!"
Bu karardan iki gün sonra Berlin'e gittik.
Sürgün yıllarım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.
Türkmedya Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, Berlin MÜSİAD'da, 21. Yüzyıl ve Türkiye konulu bir konferans verdi.
Davet sahibi Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Derneği Başkanı Musa Serdar Çelebi ile birlikte dinledik.
Benim aklımdan geçenleri, Ethem Sancak kürsüden dillendirdi.
"35 yıl önce karşılaşsa birbirinin kanına girecek isimler, bugün Türkiye'nin geleceği için el eleler."
Salonu dolduran dinleyicilerle heyecan verici bir ufuk turunu, etkili bir gelecek projeksiyonunu paylaştı.
Daha dün, 9 Kasım 1989 tarihine kadar, Berlin'i ortasından bölen bir Utanç Duvarı vardı.
Bu duvardan kaçmak isteyen 150 kişi hunharca öldürüldü.
Turistik amaçla korunan küçük bir parçasının önünde biz de hatıra fotoğrafı çektirdik.
Dünyanın nereden nereye geldiğini bir kez daha düşündük.
Bugün Türkiye artık yeni bir yolculuğun eşiğinde.
10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri, sadece ülkemiz için değil, komşu coğrafyalarımız için de son derece önemli bir dönemin başlangıcı olacak.
Yüzyıl önce birlikteliğimizin darmadağın edildiği coğrafyamızı, bu kez yeni bir "Ortak Gelecek"heyecanı sarmış durumda.
Dün bir diğerine düşman edilen, bu coğrafyanın kadim unsurları bugün artık Türk'üyle, Kürt'üyle, Arap'ıyla emperyalizmin çanına ot tıkayacak bir birliktelik şuuru içindeler.
Dost düşman herkesin gözü Türkiye'de, İstanbul'da.
Milletimiz, tarihinde ilk defa 12. Cumhurbaşkanı'nı tek dereceli seçimle seçiyor olmanın ne anlama geleceğini çok iyi anlamış durumda.
Biliyor ki, artık devletimize başkan seçeceğiz.
Pürdikkat önüne çıkacak adayların kendisine geleceği günleri bekliyor.
Artık adaylar da belli.
Henüz resmen ilan edilmemiş olsa da, AK Parti tabandan gelen TEMEL bir adayla çıkacak milletin önüne.
Görünen o ki, seçim yarışının favorisi de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olacak.
Muhalefet'in dayattığı isim ise, tam anlamıyla şaka gibi.
Buldukları ÇATI Adayı'nı henüz kendilerinin bile yeterince tanımadıklarını anlatıyorlar.
Zaten o da, siyasete hiç niyetli olmadığını defalarca beyan etmiş bir isim.
Böylesi bir aday ile yine yukarıdan dizayn edilmiş bir sonucu hedefliyorlar.
Farkında değiller ki, artık toplum bambaşka bir yerde.
Bunların toplumu anlamak, nabzını tutmak, taleplerini siyaset yoluyla taşıyıp, çözmek gibi bir niyetleri yok.
Şimdiye kadar da zaten olmadı.
Bize göre, görünen köy kılavuz istemez.
Bunlarınki, tam anlamıyla züğürt tesellisi olmalı...
10 Ağustos 2014 tarihine kadar umutla cevap bekleyecekleri soru şu olacak:
Bakalım; sonradan derleme ÇATI mı, tabandan yükselen TEMEL mi kazanacak?

2014-06-23