Dış politikada hissi davranıyoruz
Türkiye'nin çok başarılı bir iktidar tarafından yönetildiğinden kimsenin kuşkusu yok. Ama bugün çok önemli bir tespitimi sizinle paylaşmakta yarar görüyorum. Aslında daha önce bu minvalde bir yazım olmuştu. O yazımın üstünden aylar geçtiği halde hala aynı hatada ısrar edildiğine dair şahsi bir kanaat taşıdığımı ifade etmeliyim. 

Evet, konumuz : Türkiye'nin Dış Politikası.

Uzun bir zamandır bu konuda gözlemde bulunmaktaydım. Seyrin haklı bir sürece açılan kapıya gideceğine dair ihtimallerin olması ve umut beklentilerim maalesef dış politikamız konusunda geri adım ilerlemektedir.

Konya'mızı temsil eden Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu'nun mülayim bir yapısı olduğuna kimsenin itirazı yoktur. Fakat dış politika ile alakalı çıkışlarda hissi yaklaşım sergilediğini düşünüyorum. Günden güne dış politika ile alakalı gelişmekte olan olaylara bakınca verilen tüm demeçler ve yapılan tüm uyarılar hükümetimizin genel politikası ve yaklaşımının bu olduğuna işaret ediyor.

Dış politikada aceleciyiz. Yüzeyseliz.

Mazlumun yanında yer almak elbette ki inanan bir Müslüman için her şeyin üstünde gelmektedir. Muhakkak, hak rızasını temin etme uğruna yüksek bir cühd sergilemek ve dik durmak güzeldir. Sonuçta ilahi huzurda her sıradan insan gibi, Sayın Erdoğan ve Sayın Davutoğlu'da sorumlu ve hesap vermekle yükümlüdür. Herkes kendi yaptığının hesabını verecektir. Fakat devlet idarelerinde dikkat edilmesi gereken politik manevraların da ülkemiz geleceği açısından hayati önem taşıdığını bilmekte yarar vardır. Anlık ve duygusal kararlar vererek tüm gemileri yakmak yerine daha temkinli bir ifade kullanmak ve geleceği şekillendirecek bir takım uygulamalarda bulunmak önemlidir.  

Son günlerin kuşkusuz en önemli gündem maddelerinden olan Suriye iç savaşında ki rüzgarın yönü bence değişmeye gidiyor. Beşşar Esed'in güç kazanmaya başladığı gibi bir izlenim görülüyor. Sınırımızda konuşlanmakta olan PYD'nin ardında Esed'in olduğu ihtimali var. Kuzey Irak'ta zaten yeterince başımızı ağrıtan ve bulduğu her fırsatta ukalaca tehditler savuran haddini bilmez bir takım oluşumların benzeri sataşmalar Suriye'den de gelebilir. Zaten ülkemizde ki KCK yapılanması'nın Suriye'de oluşmakta olan bu yapılanma ile alakalı hükümetimizin rahatsız olduğundan rahatsızlığını ifade etmesi bu gelişmelerin ardında bir takım senaryoların olduğunu gösteriyor.

Kan revan içinde çırpınan ve harabeye dönen Suriye'de binlerce masum insan devlet eliyle katledildi. Birçoğu ülkelerinden kaçarak başta Türkiye'miz olmak üzere çeşitli ülkelere sığındılar. Ama dönen bu girdabın içerisinden sıyrıldığımızda en çok etkilenen ve zarar gören tarafın Türkiye olması ihtimali dahi yeterince can sıkacak bir gelişme olarak karşımıza çıkabilir. Hele bu aşamadan sonra muhaliflerin yelkenleri indirip çekilmesi ile Esed'in göreve devam etmesi karşısında güneyimizde 800 km'lik yeni bir düşman unsur daha yaratacağımızı bilmemiz gerekir.

Haydi Suriye'yi geçelim. Öte yandan günden güne alevlenmekte olan Mısır protestolarında da dış politika olarak direk taraf olmamızı doğru bulmuyorum. Halkın istekleri doğrultusunda seçilmiş bir cumhurbaşkanının askeri bir darbe ile indirilmesi hepimizi yeterince üzmüş ve rahatsız etmiştir. Fakat Mısır'ın bugünkü durumu Türkiye'nin bundan 30 sene önceki hali ile aynıdır.

Size ihtimali yüksek olan bir Mısır tespitinden bulunayım.

Bir şekilde Mursi taraftarı olan ve demokratik haklarını geri isteyen protestocuları kalben destekliyor ve askerin tutumunu şiddetle kınıyoruz. Fakat Mısır'da ama kanlı ama kansız bu protestolar bir şekilde asker tarafından bastırılacaktır. Kendilerinin keyfine uygun insanları görev başına atadıktan sonra kuklası oldukları İsrail ve Amerika'nın oyuncağı olmaya devam edeceklerdir. Bundan da en kazançlı bu iki devlet çıkacaktır. Biz ise yine kendimizi avutmaya devam edeceğiz. Bundan da zararlı taraf biz çıkacağız. Mısır'ın içişlerine müdahale ettiğimiz izlenimi yerine demokratik tercihe saygılı olmaları yönünde çıkışlar yaparak gerekirse seçimlerin yenilenmesi ve halkın istediğinin olmasını savunmakla daha doğruyu yapmış olabilirdik. Ama hükümetimizin direk askeri karşısına alarak her zaman yaptığı gibi açık ve net taraf pozisyonunda yer alması gelecekte ki çok ihtimalli seçeneklerden bir kısmının acı reçetesinin bize yansıyacağı ihtimalini güçlendiriyor.

Bizim zaten içimizde uğraştığımız ve uğraşmamız gereken yeterince sorunumuz var. Bekleyen onca çözüm bekleyen sorunlarımız var iken dış politikada etkin görüntü verme çabamız yüzünden eldeki bulgurdan olma riskini taşıyacak takatimiz olduğuna şahsen inanmıyorum. Dış politik gelişmelerde affınıza sığınarak yeterince puşt olmuş dış egemen güçlerin oyuncağı olmanın anlamı yok. Bakınız sinsice planladıkları Gezi parkı olaylarını halkımızın sağduyusu sayesinde ustaca bertaraf edebildik. Ama ileride oynayacakları yeni oyunlarda bu kadar şanslı olamayabiliriz.

O yüzden içişlerimizde çözüm bekleyen ve öncelik taşıyan konularda çözüm yolları bulmalıyız. Bu kafayla dış politikada ki etkinliğimiz sadece Başbakanımızın İsrail'e rest içeren ve devamında hiçbir getirisi olmayacak tesellilerle sınırlı kalacaktır.


2013-07-24