|
|
![]() Meclis'te olamayan muhalefeti sokakta yaratmak ve iktidarı yani seçilmişleri göndermekti Gezi. Gezi, 1940'ların kafasıyla düşünüp 2013'te yaşamaktır. Devrim: Her insanın sempati duyduğu dünyalık bir cennet tasavvurudur. En azılı kapitalist bile devrime romantik bir heyecan hisseder ve bir bohemliktir devrim. Hep bir ütopya ve hep bir hayalin gözlere gölgesidir devrim. Lakin hayatın içine girildiğinde hülya olan devrim birden birbirini parçalayan kar marjları arasında hatırlanmaz bile. Koç'un Divan Oteli devrimini yapınca, bedava dilenciyi bile içeri almaz. Ve bir patronun kısa süren devrim tarihidir anlattıklarım. "Buradaki devrim ise daha çok kazanmanın ve faizin devrimidir." Gezide bağırtılan bebeler ya da ellerindeki taşlar ile kollesterolunü düşürmek isteyen teyzeler bir manevi sıkılganlığın hastalarıdır. Hak hukuk söylemleri, polisi günlerce uyutmayan bir ilacın skalasıdır. Hangi TV‘yi açsak ''İstisnaların olmadığını söylemek insafsızlık olur" iki yüzlü iyi cümleler ile konuşan takiye perverleri görüyoruz. Bilinen en ezberlenmiş sözcükler ile konuşan bu zevallerin dilinde bilmedikleri, matematik argümanı oran ile orantısızlık var. Hep aynı cümleler kıble edinilmiş yanan arabalar, eşyalar, kamu malları yani vandallık aşikarlığı saklanmaya çalışılan bir hırsızlık oluyor. Açıkça yapılan riyakarlık ve iki yüzlülük insanın midesini bulandırırken, meydanlar sanki Türkiye'nin fotoğrafıymış gibi sunuluyor. Çok canlı olan vesayet kurumu 27 Nisan sonrası gezi vandalizmi ile otaya çıktı. Öyle ki İngiliz ekonomi dergisi, Erdoğan'ı kapağında padişaha çevirmiş. Sözün tükendiği yerde batının ikiyüzlü sömürü pragmalığı var. Hep aynı filmin tekrarıdır darbecilik tek gerçeği av köpekliğidir. Halkına zulmeden köleler; efendilerine halkın zenginliklerini taşır durur... Daha eski darbeleri temize çekmeden sürekli yeni darbeler ile yüzleşiriz. Duran adamlar, divan oteller, bikinili kadınlar, tomaların altına girmeye çalışan şovmenlerin tek derdi İstanbul'u Bizans'a teslim etme girişimidir. |
|
|
|