Balsız Arılar
Bal kovanının içinde sıra dışı bir hareketlilik vardı.
İşçi arıların aralarında anlaşmazlık çıkmıştı.
Bazı arılar yayladaki çiçeklere gidip bal özü toplarken, diğer bir kısmı bal peteğinin yanından ayrılmıyordu.
Bütün bu olanlara anlam veremeyen oğul arı, yaşlı arıya sordu:
-Ey pir, neler oluyor? Neden işçi arıların hepsi bal yapmıyor?
Yaşlı arı, durup düşündü ve 'Hep şu balsız arıların yüzünden' dedi.
Sonra anlatmaya başladı: Eskiden işçi arılar arasında böyle geçimsizlikler olmazdı. Her arı obaya çıkar, yorulma bilmeden dolaşır ve bal üretirdi. Şimdi bazı arılar işin kolayını buldular. Onlar kraliçe arının etrafında dolaşmayı fırsat bildiler. Düzenli birlikler oluşturdular ve derin kolda hizaya gelmeyi de ihmal etmediler. Sürekli vızıldayıp durdular. Kraliçemize methiyeler dizdiler. Böylece hep bal peteğine yakın kaldılar.
Oğul arı olanlara anlam verememişti. Böyle ne kadar devam eder diye düşündü. Sonra yaşlı arıya tekrar sordu:
-Peki, kraliçe arı olanları görmüyor mu?
-Görüyor görmesine fakat bu onun hoşuna gidiyor.
-Nasıl yani?
Anlatayım, dedi yaşlı arı ve konuşmaya devam etti:
'Her kraliçe övülmekten hoşlanır. Gururunun okşanmasını ister. Böylece kendini motive ettiğini düşünür. Zanneder ki muhalif düşünen arılar olmadığında daha çok bal üretilir ve nizam mükemmel işler fakat kraliçenin aldandığı an işte bu andır. Mevki ve makam sevgisi onu yavaş yavaş etkisine alır ve sarhoş eder. Bu andan itibaren kovanda muhalif düşünen arı olmasını istemez. Sadece kendini öven arılarla çalışmak ister.'
Oğul arı bu esnada itiraz etti.
'İyi ama bu güzel bir şey değil mi? Muhalif düşünceler kargaşa meydana getirmez mi? Bırak kraliçemiz kendini sevenlerle çalışsın, bundan kime zarar gelir ki?'
Yaşlı arı bilgece gülümsedi ve 'Daha öğreneceğin çok şey var' diye mukabelede bulundu.
Sonra oğul arının beklediği açıklamayı yaptı:
Burada çok hassas bir menfaat anlaşması var. Dikkat et, hassas diyorum çünkü hassas dengeler her an bozulabilirler. Yani uzun ömürlü değildirler. Terazinin bir tarafında kraliçe arı, diğer tarafında ise övücüler yani balsız arılar var.
Övücüler, kovanda iyi bir mevki elde etmeye çalışırken kraliçenin hatalarını görmezden geliyorlar. Hatta her faaliyeti körü körüne savunuyorlar. Zannediyorlar ki kraliçe hiç ölmeyecek, dünya hep ona kalacak ve saltanat hep sürecek.
Diğer yandan kraliçe ise gücünün sarhoşluğuna kapılmış olarak muhalif düşünceleri yok etme peşinde.
Hâlbuki bilmez ki, muhalif düşüncelerin bal kalitesine katkısı vardır. İstişare edilmeden yapılan işlerin bereketi yoktur. Çiçekler bile renk renk, desen desen farklı yaratılmışlardır. Bu kadar farklı çiçekten toplanan polenler petekte şifalı bala dönüşürler. Hem görmüyor ki etrafına çöreklenen arılar hazırcıdırlar. Oysa hazıra dağ dayanmaz.
Hâlbuki kraliçemiz faaliyetlerini öven ve eleştiren düşüncelerin gölgesinde daha iyi karar verirdi.
Yapmacık tavırlardan uzak kalır ve doğru-yanlış dengesini hep muhafaza ederdi.
E, o zaman kovanda hummalı bir yarış olur, neticesin de ise bereket hâsıl olurdu.
Yaşlı arının açıklamaları oğul arının kafasını karıştırmıştı. Bir an düşündü ve 'Öyleyse vah kovanımızın haline!' dedi.

2013-08-02