|
|
![]() Dünyadaki tüm kadim toplumlar varoluş mücadelelerini sahip oldukları değerler ölçüsünde koruyarak günümüze kadar var olabildiler. Toplumlar, tarihsel süreçte varlıklarını daimi kılma mücadelesini ancak geleneksel değerlerine bağlı kalmaları ölçüsünde gerçekleştirebilme imkânı elde etmişler. Geleneksel değerlerle örülen toplumsal yapılar tarihsel durumlara bağlı olarak değişen koşullara karşı kendi varoluşlarını bu değerlerle koruyarak geldiler. Toplumlar açısından geleneksel değerlerle örülmüş yapının varoluşu devamlı kılan bir mekanizma işlevi gördüğü ise tartışma götürmez gerçeklik olarak karşımıza çıkar. 5000 yıllık kadim bir gelenekten gelen Kürdlerin tarih sahnesinde varoluşlarını sağlayan temel unsur da kendilerine ait olan kadim gelenekleridir. Bu geleneğin avantajını kullanarak günümüze kadar tarih sahnesinde var kalarak yer alabildiler. Ancak içinde bulunduğumuz yüzyılın baş döndüren toplumsal değişimleri onlara ait kadim geleneğin de çatırdayarak değişmeye başlamasına neden oldu. Kürtlerin yaşadığı coğrafyada uluslaşma sürecinin yaşanmaya başlandığı bu yüzyılın başında diğer topluluklar uluslaşırken, Kürdler kadim geleneklerine güvenerek yüzlerce yıl kader birliği yaptıkları komşularıyla birlikte olmayı yeğlediler. Ki onları arkadan vurma anlamına gelebilecek her türlü eylemden uzak durarak ortak kaderin devamına yönelik irade beyanını ortaya koydular. Ancak kader birliği yaptıkları komşularının ayakları yere sağlam basmaya başladığı andan itibaren Kürdlerin varlığına yönelik red, inkâr ve imha eylemleri ayyuka çıkmaya başladı. Komşuları olan Arap, Acem ve Türkler onlara yönelik zulme dayanan cürümlerde birbirleriyle adeta yarışa girerek, onların geleneksel değerlerle ördükleri varoluş direncini kırmaya başladılar. Zaman zaman bunda bir nebze de olsa başarılı olmalarına rağmen her seferinde geleneksel değerlerinden güç alan Kürdler yeni bir varoluş mücadelesi sergileyerek bugüne kadar varlıklarını koruyabildiler. Dört parçaya ayrılan Kürdistanın ve Kürdlerin geleceği artık tüm Kürdler için ehemmiyet arz etmesi gereken bir durumdur. Her Kürd, bu parçalanmışlığın içinden çıkılmaz sorunlar yumağına yol açtığını çok iyi bilmelidir. Ki varoluşu daim kılacak mücadele her geçen gün Kürdlerin bazı kesimlerinde ümitsizliğe yol açmakta ve var olan gelecek umutlarının da yeisse dönüşmesine vesile olmaktadır. Bu kesimler parçalanmışlığın oluşturduğu kadere artık razı olmaya yönelik algı ve paradigmalar geliştirmektedirler. Feleğin kendilerine çizdiği kadere razı olarak egemenlerine koşulsuz boyun eğecek noktaya gelmişler. Kaderin değiştirilemeyeceğine ait algılar Kürdistan'ın her dört parçasında da kendisini açığa çıkaran veriler üretmeye başlamıştır. Bu yeissin temel nedeni ise günümüz toplumlarını bir şekilde tehdit eden seküler anlayışın her kesimde kendisini hissettirmeye başlamasıdır. Ki tarihi süreçte varoluşlarını tüm olumsuzluklara rağmen geleneksel değerleriyle koruyabilen Kürdler bile artık çözülme belirtileri ortaya koymaktadırlar. Çünkü seküler dünya geleneksel değerlerle toplumsal yapıyı korunmaya imkân vermemektedir. O halde varoluşlarını geleneksel yapıyla bir şekilde bugüne kadar korumuş olan Kürdlerin bugün varoluşlarına yönelen tehdidi iyi görmeleri gerekir. Kendi iç çelişkilerine dayanan her türlü alan koruma anlayışından beslenen varoluşu gerçekleştirme düşüncesinin bir tarafa bırakılması zorunluluk arz eden bir durumdur. Kürdler binlerce yıl düşmanlarına karşı kendi varoluşlarını daim kılma mücadelesinde yararlandıkları alan koruma düşüncesini terk ederek uluslaşmaya yönelmelidirler. Bunu gerçekleştirmeye çalışırken de farklı düşünsel veya ideolojik kaygılardan kaynaklanan alan korumaya dayalı iç çatışmalarını da bir kenara bırakmalılar. Bugün farklı düşünsel algılara sahip Kürdler üzerinden dönen dolaplar doğrudan doğruya Kürdlerin birlikteliğini amaçlayan Kürdistan Ulusal Konferansını hedef almaktadır. Amaç oluşturulmak istenen ulusal birlikteliğin bir şekilde bozguna uğratılmasıdır. Fakat bunu açık yüreklilikle ortaya koyma ve söyleme cesareti gösterilemediği için hedefe Güney Kürdistan ve Barzani koyularak söylem geliştirilmeye çalışılıyor. Farklı değerlerden beslenen tüm Kürd unsurları her türlü düşünsel ve ideolojik takıntılarını bir tarafa bırakmak zorundadırlar. Tarihsel bir dönemeç olan Kürdistan Ulusal Konferansına odaklanmalılar. Kürdler, bu tarihi birliktelik yolunda fesadı hedefleyen tüm mihrakların çabalarını boşa çıkaracak bir feraset sergileyerek dünya kamuoyuna birliktelik mesajı vermeye başlamalılar. Bugüne kadar işgalci düşmanlarımızın yüzümüze attığı her tokattan sonra serzenişte bulunduğumuz "ay pıştamın" söyleminin tarihin çöplüğüne atılması Kürdistan Ulusal Konferansının başarısına bağlıdır. Kürdler arasında birlikteliği sağlayacak yol haritasının çizilmesi için de tüm Kürdi unsurlar konferansın başarısı için çaba sarf etmelidir. Ki bu birliktelik söyleminin geçerlilik kazanması da ancak Federal Kürdistan'ın bekasına bağlı olduğu da unutulmamalıdır. Allah'ın bir ayeti olarak yeryüzünde var kıldığı Kürd milletinin birliktelik amacı hiçbir ideolojik ve düşünsel kaygıya kurban edilemez bir gerçekliktir. Bu nedenle Kürdler birlikteliği sağlamak için var güçleriyle çalışmalı ve ayrılığa düştükleri noktaları teferruat olarak kabul etmelidirler. Unutmayalım ki alan korumayı hedefleyen çatışmalar Kürd'ün kanayan tarihsel yarasıdır. Bu yaranın pansuman edilmesi de ancak her türlü düşünsel ve ideolojik kaygının bertaraf edilmesiyle mümkün olur. O halde evimizin içindeki sorunları aile meclisinde çözmenin fırsatı varken fesatçı mihraklara fırsat vermemek imkânı elimize geçmişken bunu tepmeyelim. |
|
|
|