Demokrasinin içinin doldurulması meselesi...
Demokrasi, halkın yönetimde eşit söz sahibi olduğu ve yönetenlerin seçimle işbaşına geldiği çağımıza en uygun yönetim biçimidir. Ülkelerin milyonlarca kişiden oluşması nedeniyle de Temsili Demokrasi günümüzde en yaygın uygulama alanı bulan demokrasi şeklidir. Temsili demokraside halk devlet yönetiminde söz sahibi olacak temsilcilerini/vekillerini seçimle belirler ve görevlendirir. Demokrasi yüzlerce yıldır uygulanmasına rağmen pratikte çok büyük farlılıklar ve sorunlar barındırabilmektedir. Bu anlamda demokrasinin sağlam temeller üzerin inşa edilmesi ve uygulamadaki detaylar hayati önem taşımaktadır. Temsili demokrasilerde değişik oyunlara başvurmadan halkın iradesinin mümkün olduğunca büyük oranda meclise yansıtılması gerekiyor. Kendisinin temsil edilmediğini gören bireylerin mutlu olmasının beklenmesi en basit ifadeyle hayalcilik olur. Hele birde %10 gibi çok yüksek seçim barajlarının bulunduğu ve değişik seçim sistemleriyle halk iradesinin doğrudan temsilinde ciddi problemlerin bulunduğu demokrasilerde sancılar elbette ki daha da artmaktadır, bizde olduğu gibi.

Ülkemizde bilindiği gibi farklı coğrafyalarda farklı etnik köken, kültür seviyesi, eğitim düzeyi, gelir düzeyi ve özellikle de farklı yaşam tarzına sahip milyonlarca insan yaşıyor, dolayısıyla çok daha dikkatli olunması gerekmektedir. Zira bireyler arasındaki farklılıklar büyüdükçe gösterilmesi gereken özende artmalıdır.

Demokrasi çağımızın en uygun ve yaygın yönetim biçimi olmasına rağmen bir çok tehlikeyi ve tuzağı da içinde barındırmaktadır. Özellikle ülkemizde son seçimlerde olduğu gibi çok büyük bir çoğunlukla iktidara gelinmesi durumunda bu tehlikeler daha da büyüyebilmektedir.

Peki bu tehlikeler neler olabilir?

Örneğin, halkın iradesinin meclise tam olarak yansıtılamaması ki bu durum demokrasinin temel felsefesine aykırı bir durum oluşturmaktadır ve önemli bir tehlikedir.

Seçilen temsilcilerin 'ben yetkiyi seçimde aldım' diyerek temsil ettiği halkın düşüncelerinin dikkate alınmaması, halkla temasın kesilmesi, halkın hassasiyetlerinin göz ardı edilmesi önemli bir tehlikedir.

İktidar ve muhalefet partileri arasındaki oy farkının çok büyük olması durumunda iktidar partisinin aldığı yetkiyi kötüye kullanma ve diktatör vari davranışların ortaya çıkabilme potansiyeli büyük bir tehlikedir.

Demokratik yöntemler uygulamaya koyulurken çoğunluğun talepleri yerine getirilirken azınlık haklarının ve yaşam tarzlarının teminat altına alınmaması yine çok önemli bir tehlike arz etmektedir.

Yukarıda sadece birkaç madde şeklinde ifade edilen durumların yaşanması her demokraside oldukça muhtemeldir.

Bu durumda ne yapılmalıdır?

En basit ifadeyle demokrasinin içinin doldurulması gerekmektedir. Yani;

Öncelikle belki çok marjinal gruplar dışında halkın iradesinin mümkün olduğunca geniş biçimde mecliste temsil edilebilmesi gerekir.

Halkın yetki verdiği vekillerin her konuda 'ben yetkiyi aldım istediğim gibi hareket ederim' tarzında davranması çok büyük bir yanlıştır ve demokrasinin özüyle taban tabana zıt ve kolaycı bir yaklaşımdır. Halk oyunu verirken vekile kendisinin fikirlerini temsil etsin diye yetki vermektedir. Dolayısıyla münferit uygulamalarda ve önemli sayılabilecek halkın hassasiyet gösterdiği bilinen konularda konuyla ilgili tarafların taleplerinin dinlenmesi ve ona göre karar verilmesi gerekir. İletişim ve bilişim teknolojilerinin böylesine geliştiği ortamlarda halkın önem verdiği konularda sıklıkla referandum veya plebisit yöntemlerine başvurulması artık bir zorunluluk olarak ortada durmaktadır. İstenirse böylesine bir alt yapının hazırlanması artık son derece basittir.

Uygulamalarda ve yasama faaliyetlerinde çoğunluğun talepleri yerine getirilirken farklı etnik köken, mezheplere veya yaşam tarzına sahip toplulukların hakları çiğnenmemelidir, makul talepleri evrensel ilkeler ve insan hakları çerçevesinde değerlendirilmeli ve teminat altına alınmalıdır.

Tam 25 yıl önce demokrasinin beşiği olarak adlandırılan İngiltere'de Yoğun Madde Fiziği üzerine doktora çalışmamı yaparken dönemin İngiltere başbakanı Margaret Thatcher'ın demokrasiyi 'halka daha çok seçenek sunma rejimi' olarak tanımladığını çok iyi hatırlıyorum. Bu tanım elbette ki doğrudur ve günümüzde değerini korumaktadır.

Evet, demokrasilerde halka her konuda daha çok seçenek sunulması ve bu seçeneklere en kolay yoldan ulaşabilmesi sağlanmalıdır. Devletler, rejimler, siyasetçiler halklar için vardır ve halka hizmet etmek için vardır. Halka karşı olmak ve halkı zor durumda bırakmak için asla değil.

Demokratik yönetimlerin çok sıkı bir şekilde öncelikle nitelikli muhalefet daha sonra bağımsız yargı ve tarafsız basın tarafından çok yoğun bir şekilde denetlenmesi demokrasinin olmazsa olmazıdır.

 Prof. Dr. Mustafa EROL

https://twitter/profmustafaerol

http://kisi.deu.edu.tr/mustafa.erol/


2013-08-05