|
|
![]() Ruhani, seçim boyunca İran'ın hem iç siyasetinde hem de dış siyasetinde değişimin mesajlarını verdi. Ancak bu mesajlar radikal bir tona sahip olmamakla birlikte İran'daki değişim yanlılarında büyük bir umut yaratmış ve sonlara doğru 2009 yılında Yeşil Hareket olarak bilinen muhalefetin bütün oylarını toplamayı başardı. Buna rağmen, başta Hüseyin Musevi ve eşi Zehra Rahnavard olmak üzere, önde gelen üyeleri gözaltında bulunan Yeşil Hareket'ten farklı olarak söylemi sisteme muhalif olarak kurmadı. Hatta kampanya boyunca dini lidere, Hameney'e sadakatini sürekli olarak vurguladı ve değişimin dini liderliğin izni ve himayesinde gerçekleşeceğini ısrarla anlattı. Bu kadarı bile hem muhalefetin oylarını toplamaya yetti hem de bundan sonraki İran siyaseti için belli oranda bir değişimin İran'daki sistemin de bir arayışı ve talebi olduğunu gösterdi. Sistemi bu arayışa iten iç ve dış zorlayıcı etkenler var. İran'ın bilhassa Suriye politikası dolayısıyla önceden Filistin davasına katkısı dolayısıyla büyük sempatiyle bakılan Arap-İslam dünyasında son zamanlarda kaybetmiş olduğu prestijin İran için kaygı verici boyutlarda olduğu düşünülüyor. İçerde ise Ahmedinejad döneminde günlük hayatı iyice zorlaştıran ekonomik ve siyasi sorunlar bu değişime zorluyor. Seçim sonuçları bu şekliyle İran'da öncekine nazaran iç kıyas kabul etmeyen bir rahatlama getirmiş durumda. 2009 seçimleri, toplumda gerilimleri azaltacağına daha fazla artırmış ve İran uzun süren gerilimli gösterilere sahne olmuştu. Ruhani'nin yemin törenine Türkiye'yi temsilen Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu katıldı. Star Gazetesi'nden Yusuf Ziya Cömert ve Radikal Gazetesi'nden Akif Beki kendisine eşlik ediyor ve uçakta giderken, ilk etapta Ruhani'nin verdiği değişim mesajlarının anlamını soruyoruz. Bir önceki dönemin bütün yanlışlarını da paylaşan sistemin unsurlarının çok güçlü olduğu İran'da Ruhani neler değiştirebilir? Bu değişimin özellikle Suriye siyasetine yansımaları neler olabilir? Davutoğlu, öncelikle uzun bir İran siyasi sistem analizi yapıyor ve İran'da çok etkili aktörlerin aynı anda sistem üzerinde etkili olabilmeleri dolayısıyla herşeyi bir anda Ruhani'ye yüklemenin ve ondan çok radikal bir paradigma değişikliği beklemenin yanlış olacağını anlatıyor. Aslında Ruhani'in mutlaka kendi çizgisi olacaktır ama bu paradigmatik bir değişim yerine ancak bir çizgi ve ton farkı olarak gerçekleşebilir. AD: 'İran sistemi nev-i şahsına münhasır özel kurumlar da barındırıyor. Hamaney'in konumu gibi Rafsanci'nin uzlaşı komisyonu gibi meclisin özel bir yeri var. Tüm bunlar içinde İran'ın köklü devlet geleneği içinde yerleşmiş kurallar teamüllerde nasıl bir değişim olacağını göreceğiz.' Davutoğlu, tam da bu özelliğinden dolayı nükleer görüşmeler esnasında Kathryn Ashton'a 'İran'la müzakereler ancak İran'da yapılır, dışarıda yapılan müzakereler bu karar merkezlerinin varlığını gözetmediği için başarma şansı yok' dediğini aktarıyor. Soru: Temel parametreler aynı kalsa bile onun içinde farklılaşmalar bekliyorsunuz. Nerede bekliyorsunuz? AD: Öncelikle Suriye'de bekliyoruz. İran'ın Suriye politikası son dönemlerde Hizbullah'ın Suriye'de bizzat alana girerek savaşmasını da göz önüne aldığınızda her hangi bir diplomatik pozisyon alma niteliğinden çıkıp alanda doğrudan taraf olma niteliğine büründü. Bu, İran'ın bölgedeki genel imajı ve bölgeye yapacağı katkı açısından hepimizi kaygılandırıyor. Bugün bölgenin barış ve istikrara ihtiyacı var. Bu barış ve istikrarın olması açısından İran'ın tutumu önemli bir unsurdur. Bu unsurun doğru değerlendirileceğini ümit ediyoruz. Ruhani tarafından özellikle son iki yıllık politikanın ciddi bir şekilde ele alınması bölge barışına da katkı yapacaktır. Ama her şey doğru gidiyormuş gibi aynı politikalar devam ederse Ruhani'nin dönemi bölgede yeni bir hayal kırıklığına yol açabilir. Biz böyle bir hayal kırıklığı yaşanmasını istemeyiz. Ruhani geçmiş politikalar itibariyle etkili olabilecek bir birikime sahip. Hem dini gelenek içinden gelen kimliği hem de en kritik dönemlerde ciddi müzakereler yürütmüş olması dolayısıyla ağırlığı var. Dış dünyada da olumlu algılandı. Bu iki kimliği birleştiren bir lider olarak Hatemi'nin çizgisini yeni unsurlarla takviye ederek devam ettirebilir ve bu anlamda bir yeni dönem açabilir. Soru: Peki bu yeni dönemin işareti ne olacak? İran'da değişim olup olmadığını nerede hissedeceğiz? AD: Temel işaret tabii ki Suriye politikasındaki değişimdir. Bunun bir kaç belirtisi olur. Bir, Hizbullah'ın alandaki askeri mevcudiyeti ve İran'ın alandaki dolaylı mevcudiyetini sınırlayarak ve çekerek bir taraf olmaktan çıkması gerek. İki, meselesinin bir kişi ya da Suriye'nin bir kesimiyle ilgili olduğunu değil Suriye'nin bütünüyle ilgili olduğunu gösterecek adımları atması. Halkını katleden birinin illa ve mutlaka iktidarda kalmasına dayalı bir politika Suriye'ye bütüncül bakan bir politika değildir. Üç, artık kendisinin temel değer olarak atfettiği unsurları öne çıkarması. Hem İsrail'in zulmüne karşı olduğunu söyleyeceksiniz hem de benzer zulümlere tolerans göstereceksiniz. Mesela yüzlerce camii yıkıldı içinde sembolik değeri çok yüksek olan camiiler vardı. Bu yıkım ve katliamlara karşı net tavır alması gerek. Şii-Sünni ayrımı yapmaksızın bütün dini mekanlara saygı gösterdiğini ortaya koyması lazım. Halid Bin Velid camii Humus'ta yerle bir edilirken sesini çıkarmayıp Şii mekanların korunmasına dönük tavırlar doğru değil. Bizim için Şii veya Sünni mekan ayrımı yoktur Zeynebiye ne kadar önemli ise Emevi Camii de Halid Bin Velid Camii de o kadar önemlidir. Bunlar bölge halklarına verilecek mesajlarda bir değişiklik yapılmasıdır. İlla ve mutlaka muhalefetin yanında yer almasını beklemek belki doğru değil ama en azından rejimin zulmüne bu derece meşrulaştırıcı bir rol vermemesi gerek. Davutoğlu'na göre Ruhani'den 3 farklı düzlemde beklenti var. İçerdeki beklenti halkın beklentisi, ekonomik durumun iyileştirilmesi ve buna yönelik adımların atılması. Uluslararası alandaki beklenti nükleer programın bir çözüm yoluna kavuşturulması ve bu konuda bir iyileşme yaşanması. Bölgesel beklenti ise Suriye'deki politikaların gözden geçirilmesi. Soru: Ruhani dönemi bağlamında Türk-İran ilişkisi nereye doğru gider? AD: Türk-İran ilişkileri de bölgenin en köklü ilişkilerinden. İkili ilişkilerde Tahran anlaşması döneminde karşılıklı bir güven ortamı vardı. Ahmedinecad döneminde karşılıklı görüş ayrılıklarına rağmen belli alanlarda ilerleme kaydedebilmiştik. Şimdi Ruhani döneminde yine görüş ayrılıklarına rağmen Suriye başta olmak üzere bölgesel konularda daha açık ve samimi bir diyaloğa hazırız. Bu anlamda yeni bir perspektif katılması önemli. Ruhani ile birlikte yeni bir diyalog imkanı olduğuna inanıyoruz. |
|
|
|