Hologramik düşünebilme
Popüler kültür ve hologramik düşünebilme

 Medeniyet benzeşim göstermeyen kültürlerin dominant sosyal kitlenin altında çevrelenip, (paradoksal halde) çekirdek benzeşim elde edebileceği progresif bir oluşumdur.
Medeniyet sözkonusu olduğunda, merkez etrafına çevrili kültürlerdeki dil benzeşimsizliklerinin küresel paradigmayla uyum ve dinamizmdeki progresiflik büyür.
Sosyal yayılışlardaki ilk filizlenme de bir çatışkı, yani antinomi sorunu yaşanmıyorsa; bu sosyal yayılım toplumda istenen benzeşimsizliğin, küresel paradigmaya iyi-kötü irade mihverinde rota çizdiğini de gösterir. Bu sosyoljik yayılımda önemli olansa, 'bilginin' alt kültürlere makro iddialı mikro paradigma tarafından nasıl verileceğidir..

Şimdi sorularımı yazıyorum. Bu bilgi empirik halde mi verilecektir? Yani küresel paradigmanın çatışkısı yüksek ve polemiklerle dolu sosyolojik nazarıyla mı olacaktır? Bizdeki alt kültürel benzeşimsizlik sürecini tarihiyle bağını kopartacak empirik, duyarsız ve eğlenceli imgelemin gerçek yaşama yansıtılmasıyla mı olacaktır? Ayrıca gerçek hayatta yaşatılmasıyla elde edilecek anti-progresiflik; yani dinamik sosyolojiden statik sosyolojik mobilizasyona doğru Max Weber protestanlığının new age popüler sentezini de yanına alan hareketlilik, bir iç çürümeyle mi birlikte olacaktır? Ayrıca tarihi ve metafizik bağların dünya görüşüne yansıtılmasında; maddenin arkasına düşecek beşerin ötesindeki insanın, gerçek yerine hakikat kavramını tinsel idrakinde bütünleştirmesi nasıl olacaktır ya da olacak mıdır? Ayrıca bu durum tarihinde kendine has estetikteki yayılmanın oluşturduğu kültürlerin o çiçek kokusunu taşıyabilecek midir?..
 

Bütün mesele buradadır. İşte bu çiçeklerin kokusunun empirik bilginin eğitimle verilmesine ve onunda emperyalizmle ilişkisinin umursamazlıkla güçlenmesine "popüler kültür" diyoruz. Kısaca gerçeği yutmuş bir sanrının merkez küreselin etrafında iddia taşıyan kadim medeniyetlere renkli sarhoşluklar yaşatmasına popüler kültür diyoruz. Popüler kültürdeki populus sözcüğü latincede halk demektir. Bu yüzden millet ve halk kavramlarını öncelikle ayırt edelim. Millet bir medeniyet iddiası taşır ve onu da gerçekleştirir. Halk ise tek başına bir mana olarak, alt kültürlere bölünemez ve medeniyet iddiası taşımadığı gibi çevre medeniyetin emperyalizminden etkilenebilir. Kelime anlamıyla yaratılmış manasıyla ilşkilidir. Halk sözcüğü başlıbaşına soyut haldedir ve diğer kültürlerle çevreselliği somutlaşmamış bir kavramdır. Bu yüzden tarihle de somutlaşmış olan millet kavramını, halk sözcüğü ile özdeşleştiremeyiz. Millet kurucu unsur olan x kavmin öncülüğünde bir medeniyet oluşturur. Kurucu unsur olan kavmin dışında kalan aynı topraklardaki diğer kavimlerse 'kültürler' olarak aynı kevni manada medeniyetin ilerlemesini sağlar. Fakat kadim medeniyetler dahi popüler kültüre kendini kaptırırsa, millet olsalar bile halk gibi yaşamaya başlar. Yani tarihin medeniyet ile olan ilişkisinin korunması çok önemlidir. Yani millet mi halk mı olarak yaşayacağız, önce onu düşünelim. Bu yüzden halkçıyım derken medeniyeti düşünceden semantik anlamda soyutladığımızı unutmayalım. Milletse ırkların uzlaştırıcı bir çekirdek etrafında ilerlemeci amaçla birleşmesidir. Amaç "iyi iradenin egemenliği" olduğunda gezegendeki evrim de bundan olumlu etkilenir. Popüler kültür yerine medeni kültür verilince avamın zevki dikkate alınmaz, tarihten kolektivizme yeni çağdan eklektikler daha itinalı yapılır. İşte popüler kültürün en cin özelliği avamın zevklerini kolayca ele geçirebilmesidir. Böylece popüler kültür mevcut tinselliği özdekle nefis vasıtasıyla bütünleştirir ve bireye bir tümellik (evrensel insan olma) hissiyatı verdirir. Bu da pozitivist insan anlayışının bir sonucudur. O zaman da insan değil, beşer ortaya çıkar ve 'Ne vicdansız!' ünlemini çok kullanır oluruz. Vicdan ise mutlak olarak tanrının insanın kalbine ilhamıdır, doğru ya da yanlışı hatırlatmasıdır. Ne vicdansız nidası aslında 'Ne maddeci' nidasıyla aynıdır. Bu da olguculuğun insanı nasıl da mekanizme kurban ettiğini gösterir. 

O halde dönüp bakacağımız yer, sömürücülüğün duygudan geçip idrakte kötü iradenin olumlamasıyla bilinçlenişidir. Yani insandan beşere dönüşen bir mekanik dünyadaki yaratıklar, popüler yaşama alıştırılmıştır. Kapitalizme bağlı bir bilinç uyuşukluğu vardır. Bu uyuşukluk zihinlerdedir. Kapitalizm sizi (avamdan başlayıp) küresel popüler kültüre doğru çeker. Nefis de bunu ister, çünkü orada renkli bir tüketim çılgınlığı vardır. Gidin bir avm'ye ve 'yaratıkları' (halk..mahluk) gözlemleyin. Örneğin annesi hemen yanındaki çocuğuna popüler kültür hırsını klonlu bir bilinçsizlikle, fakat gönüllüce verir. Çünkü o anne ya da baba 'düşüncede' bir klondur, yanındaki çocuğunu da hemen anti-hologramizmle klonlaştırır. Yani ortaya sunulan renklilik insanları 'kanaatkar doğa sevgisinden' uzaklaştırır. O avm'de tüketicizme kurban gitmiş insanlarda samimi doğa sevgisi olduğunu da düşünmem. Doğadaki bir hayvan yiyeceğini alır ve dengeyi doğa için sağlar. Bitkide öyle.. Bu içgüdü bilinci aslında metafizikle ilişkilidir. İnsanlar için hayvan ve bitkilerin yaratılması bir bakıma numeni kavrayışta insanın ibret almasıdır. Bu yüzden dünyamızı hayvanlar 'kanaat doğa bilinciyle' yönetseydi hiçbir savaş, katliam olmazdı..

Sonuçta popüler kültürde derin bir orijinal felsefe yoktur, sığ düşünme zevki vardır. Çünkü tarihe ne Aristotels - İbn-i Sina çizgisindeki tümellik (evrensellik) olarak bakılabiliyor ne de İbn-i Haldun'un tümellikten başka yöntemler de var düşünsel devrimi gibi bakılabiliyor. Mevcut Doğu dünyası Batı'nın eklektiğini salt pozitivizmle karışmış mix bir düşünce halinde öğreniyor. Mevcut durumda geleceğe yönelik bir kozmos tasavvuru yoksa, toplumun yaşamsal olayları hayat içinde yorumlaması da bize egemen küreselliğin verdiği gibi olur, nefis kullanılarak bu enikonu arzulattırılır. Yani geçmiş tarih geleceğe ilişkin ele alınmıyorsa, oradaki olası gelecek medeniyet tasavvuru da dünya görüşüne dönüşemez. Diyalektiği kullanıp karşıt düşünenlere ise modernist yaşamdan kopmuş gözüyle bakılır. Oysaki popüler kültür onların aklını uçurmuştur. Popüler kültürde insan tüketicidir. Retorik vardır, ciddi literatür yoktur. Literatür yazılsa da diyalektikle okunmaz.. Derine talil yapılmaz, uzun yazıları okumaksa insanlara popüler kültür bilincinde doğasından da öte özellikle sıkıcı gösterilmiştir. Uzun cümleler kurulmasından ve okunmasından hoşlanılmaz ve noktayı hemen ilk sözcükte özleyiverir insanlar. Okunan kitaplar yine popülerdir. Çok satanlar çok okuyanlar olduğu içindir, bunlarda çoğunluk paradigmaya uyumlu olduğu içindir. En çok okunan kitaplara bakın, hepsi zihni tembellik yapar. Alınan klasikleri çoğu insan okumadan evdeki kütüphanesine koyar. Örneğin Tolstoy'a iyi bir yazar gözüyle bakılır ve romanlardaki derin talillere popüler beyin göz kırpaz.. Yine popüler kültürde modayla yaşamlar belirlenir. En sevilen zihni hayvan geyiktir. Aşk-sevgi üzerine yazılı şiirler alıntılanır, fakat bir doğa sevgisi üzerine lirizm hayatımızdan çıkar. Sevginin doğuştan olduğu sanılır, fakat aslında sevginin doğadan doğduğu pek düşünülmez. Doğmak fiili direkt doğa ile ilşkilidir.


Hologramik düşünce.. İşte en önemlisi bu aslında.. Örneğin bir tuvali yırtıp parçalara ayıralım. Hologramik olmayan bakış sadece parçalara bakar. Oysaki hologramik bakışa sahip insanlar parçanın altındakini de görür ki, o da onun bir tümel bütünlüğe sahip olmasıdır. Başka bir örnekle açarsam hologramik ekolojizmi ele alalım. Popüler kültürde hologramik ekolojizm pek yoktur. Doğaya bakışta hologramik bütünlük popüler kültüre terstir, ekolojik değil de çevreci bir felsefe, dördüncü boyut olan zamanı göz önüne almaz ki, bu da bir popüler kültürdür. Hologramik ekolojist insan dünyayı etkileyebilecek bir doğaseverdir. Popüler kültürse doğa kirliliği yerine ezberci çevre retoriğini yerleştirir. Basma kalıp laflara dil alışkanlığı yapmıştır. Sonuç ölüme giden bir doğa!.. Örneğin Meksika körfezinde petrol kapitalizminin kirli nefesinin akıntısıyla balıkların ölüşünü seyrederiz.. Bu açıdan Greenpeace'de yanlış bir duruş sergiler. Post modern örtülü konvensiyonel çevrecilik yerine, hologramik ekolojizmi benimsediğinde dünyanın gidişatı da değişecektir. Bu nedense yapılmıyor. Kısaca hayatımızın her yanında popüler kültürü atmanın yolu; pozitivizmi, tüketicizmi bilinçlerden atmaktır. Mağaza vitrinlerine  hayranlıkla değil, hayretle bakabilmektir. Sadece çevrede değil, her şeyde hologramik düşünebilmektir..


2013-08-08