|
|
![]() Bugüne kadar dünyada mevcut siyasi rejimlerin, ideolojik sistemlerin, ekonomik modellerin hiçbiri insanlığı şu an içinde bulunduğu belalardan kurtarmada başarılı olamadı. Ne insanı tesadüflerin eseri ruhsuz bir et yığını olarak değerlendiren komünizm; Ne felsefesinde maddiyat ve çıkarcılık dışında hiçbir şeye, hiçbir insani değere yer olmayan vahşi kapitalizm; Ne körü körüne belli ırkların, milletlerin üstünlüğünü savunan kafatasçı faşist görüşler; Ne gelenek, görenek ve taassuplarını harmanlayarak bunları din adına öne süren vahşi, yabani, kan dökücü bağnaz zihniyetler; Ne de diğer insan eseri felsefe ve ideolojiler insanlara hakettikleri mutluluk, huzur, refah, barış ve adaleti sağlayamadılar. Sağlayamadıkları gibi tüm bu görüşler, düşünce sistemleri ve zihniyetler, yeryüzünde insanların üzerine adeta kabus gibi çökmüş olan belaların en büyük kaynağı oldular: Terör, savaş, anarşi, katliam, çatışma, kargaşa; Açlık, hastalık, sefalet, zulüm, fitne, Acı, korku, işkence, acımasızlık, gaddarlık, Sevgisizlik, haksızlık, adaletsizlik, egoistlik, çıkarcılık, Umursuzluk, israf, hayat pahalılığı, bunalım, kasvet, karamsarlık, Donukluk, kavrukluk, kalitesizlik, maddi ve manevi bayağılık, sanat ve estetik yoksunluğu... bu belaların başlıcalarıdır. Tüm insanların mağdur olduğu, yakındığı, şikayet ettiği ve asırlardır çözüm aradığı bu belaların hiçbiriyle yine insan ürünü yöntemlerle başa çıkılamadı. Bilim ve teknolojide en uç noktalara erişen insanoğlunun aklı, zekası, birikim ve deneyimi konu insanların mutluluğu, huzuru, güvenliği, refahı ve düzeni olunca tamamen etkisiz kaldı. Tarihin en zeki düşünürleri, araştırmacıları, felsefecileri, bilim adamları ve kuramcıları insanları bu saydığımız güzelliklere kavuşturmak için binlerce cilt eser kaleme aldılar, teoriler, öneriler geliştirdiler. Ancak bunların insanların karşı karşıya bulunduğu sorunlara hiçbir çözüm sunamadığı gerçeği bugün gözler önünde... Kısaca, eğer insanlığı kurtuluş ve mutluluğa ulaştıracak çözümleri geliştirmek insanın zekası, aklı, tecrübesi, bilim, teknoloji ve medeniyet düzeyiyle orantılı olsaydı bugün böyle bir dünyada yaşamak zorunda kalmazdık. Demek ki bugüne kadar çözüm çok yanlış yerlerde, yanlış sistem ve inançlarda arandı ve halen de aranmaya devam ediliyor. Oysa gerçek çözüm sanıldığı kadar karmaşık ve uzaklarda değil, aksine gözümüzün önündedir: Tüm insanları yaratan Yüce Rabbimiz onların en rahat edecekleri, kesintisiz refah, huzur ve güven duygusu içinde yaşayacakları modeli de yaratmış ve bunu insanlara Kuran aracılığı ile bildirmiştir. Kısacası çözüm, Allah'ın insanlar için seçip beğendiği "Kuran ahlakı"dır. Kuran her konuda insanlara yol gösterici olan bir Kitap'tır. Allah'ın Kuran'da bildirdiği ahlak, tüm hurafelerden arınmış olarak insanlara anlatıldığı ve insanlar Kuran ahlakını yaşamaya başladıkları takdirde, dünya üzerinde var olan tüm sorunlar Allah'ın izniyle çözülecektir. Bu çözüm yalnızca Müslümanlar için değil tüm dünya insanlarının iyilik, güzellik, mutluluk ve menfaatleri için de geçerli yegane çözümdür. Hıristiyan, Müslüman, Musevi hangi dinden olursa olsun, isterse dinsiz veya ateist olsun; Sünni, Şii, Alevi, Vehhabi... hangi mezhepten olursa olsun; Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Boşnak, Arnavut... hangi etnik kökenden gelirse gelsin; Türkiye, Mısır, Suriye, Afganistan, Pakistan, Tunus, Burma, İran, Irak, Yunanistan, İsrail, Çin, Rusya, ABD ya da Avrupa Birliği... hangi ülkeden olursa olsun; Tüm milletler, dinler, mezhepler, inançlar, medeniyetler ve ırklar için tek çözüm yolu Kuran ahlakı ve Kuran ahlakı etrafında toplanmış bir İslam Birliği'dir. Kuran ahlakının geniş çapta yaşanması, yanlış tanıdıkları İslam'ı kendi varlıkları ve medeniyetleri için bir tehdit olarak algılayan ve her fırsatta başvurdukları sayısız taktik, tedbir ve müdahalelerle Müslümanlara ve İslam ülkelerine karşı sürekli bir tedirginlik ve savunma refleksi içinde olan İsrail ve Batılı ülkeler, özellikle de ABD açısından en arzulanan sonuç olacaktır. Örneğin, yıllık askeri harcamaları ortalama 685 milyar dolar olan ve halkının % 20'si açlık ve sefalet içinde olan ABD'nin, İslam adına ortaya çıkan ancak Kuran'la bütünüyle zıt inanç, zihniyet ve uygulamalara sahip yüzlerce fanatik radikal grup, mezhep, örgüt, aşiret, kabile, ulus ya da ülkeyle tek tek uğraşması gerekmeyecektir. Onun yerine Kuran'ın sevgi, barış, kardeşlik, hoşgörü, adalet, özgürlük ve modernizm düsturları ışığında, taassuptan, hurafelerden, fanatizm ve radikalizmden arınmış, gerçek İslam'ın şemsiyesi altında biraraya gelmiş merkeziyetçi bir İslam Birliği ve bunun başındaki lideriyle muhatap olması ve diyalog sürdürmesi kendi çıkarları açısından çok daha akılcı ve gerçekçi olacaktır. Tüm ilişkiler, sorunlar, anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar bütün İslam aleminin başlarına getirdiği, sevdiği, benimsediği, aklına güvendiği, sözüyle hareket ettiği tek bir manevi lider vasıtasıyla yürütülecek diyaloglarla en pratik biçimde çözümlenecektir. Aynı şekilde bu model Avrupa ülkeleri, İsrail, Rusya, Çin ve diğer tüm ülkeler için de büyük bir konfor ve avantaj sağlayacaktır. Dolayısıyla bu ülkelerin İslamiyet sanarak (Islamofobia adı altında) bir tür fobi geliştirdikleri Kuran dışı çarpık sistem, rejim ve uygulamalar karşısında bugünkü maruz kaldıkları külfetlere, harcamalara, maddi kayıplara, sıkıntı ve tedirginliklere artık katlanmalarına gerek kalmayacaktır. Bunun yanısıra İslam ahlakının sunacağı barış, huzur ve sevgi ortamı savaşların son bulmasına ve dünya çapında yıllık yaklaşık 1.75 trilyon dolar hacmindeki askeri harcamaların topyekun insanlığın hizmet ve mutluluğuna aktarılmasına vesile olacaktır inşaAllah. İslam ahlakının tüm dünyada yaşanması dışında hiçbir yöntemin çözüm olmadığı, doğrudan tepeden inme müdahalelerle ya da dolaylı aktörler üzerinden kurgulanan darbelerle insanların nefretini, öfkesini kazanmaktan başka bir sonuca ulaşılmayacağını artık herkesin anlama zamanı gelmiştir. İnsan faktörünü göz önüne almayan, insanı bir hiç yerine koyan, geri tepmesi çok muhtemel olan bu yöntemlerde ısrar edildiği takdirde dünya çapında katlanarak artacak bu öfke ve nefret selinin dünyayı daha çok kargaşa, istikrarsızlık ve belirsizliğe sürükleyeceği açıktır. Bu selin ise çok kısa bir süre içinde ABD, Avrupa ve İsrail dahil olmak üzere tüm Batı ülkelerini de etkisi altına alacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Oysa, öncelikli İslam ülkelerinde olmak üzere tüm dünya çapında insanların Kuran ahlakı doğrultusunda eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi, tüm İslam aleminin etrafında birleştiği merkezi bir otoritenin teşvik edilmesi çok daha akılcı olacak ve az önce bahsettiğim sayısız olumlu sonuç ve faydayı da beraberinde getirecektir. İnşaAllah. Müslümanlar açısından da, Kuran ahlakının yaşanmasını ve İslam Birliği'nin gerçekleşmesini çözüm olarak görmemek, bu yönde dua edip gayret göstermemek, katkıda bulunmamak, ilgisiz ve kayıtsız kalarak dünyayı bu çözülmemiş sorunları ile kabullenmek, olaylara seyirci kalmak veya tüm bu sorunların çözülmesini uzak ve erişilmezmiş gibi görmek çok büyük bir gaflet olacaktır. Saydığımız belaların katlanarak devam etmesine, İslam aleminin ardı arkası kesilmeyen tepeden inme, acımasız müdahalelere sahne olmasına neden olacaktır. Kuran ahlakı dünyada yerleşik kılındığında ise, hem mevcut sorunlar çözülecek hem de sonsuz merhamet sahibi olan Allah Kuran ahlakını yaşayan insanları dünyada güzel ve sorunsuz bir hayatla mükafatlandıracaktır: Sizin yanınızda olan tükenir, Allah'ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz. Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 96-97) |
|
|
|