|
|
![]() Yazımın ilk bölümünde Türkiye'nin, Avrupa'nın yanı başında duran çok değerli bir hazine olduğunu ancak Avrupa'nın bu gerçeğin farkında gibi davranmadığını ve bazı haklı endişelerinin Türkiye tarafından bertaraf edilmesi gerektiğini açıklamıştım. Avrupa'nın Türkiye'ye hangi yönlerden ihtiyacı olduğunu anlatmıştım. Türkiye'nin mevcut durumu ve AB'ye sağlayacağı katkılar Türkiye'nin AB'ye tam üyelik çerçevesinde katkı sağlayacağı ekonomik ve sosyalçok sayıda özelliği mevcut. Güçlü bir kurumsal yapısı ve geçmişe göre daha iyi yönetime sahip sağlam bir ekonomisi var. Dünya üzerindeki en liberal ticaret politikalarını uygulayan ve IMF'siz hareket edebilen bir ülke... IMF verilerine göre yüzde 8.5'luk büyüme oranıyla en hızlı büyüyen ülkeler arasında yer alan Türkiye dünyanın en büyük 17. ekonomisi. Avrupa'nın ise 6. büyük ekonomisi. Bu, Batılı ülkelerin yalnızca hayallerinde görebildiği bir büyüme hızı. Birçok Avrupa ülkesinin kredi notları düşürülürken Türkiye'ninki yükseltilmekte. Türkiye dünyanın 8. Avrupa'nın 2. büyük çelik üreticisi. Çin'den sonra dünya inşaat sektöründe 2. sıradaki yerini koruyor. Dünyada en çok ziyaret edilen 7. ülke. Türk havayolları dünyanın en hızlı büyüyen havayolu şirketleri arasında. Dünyanın en büyük ikinci havaalanı projesini başlatan ve bu sayede kıtalar arası en büyük geçit noktası olma özelliğine sahip olacak bir ülke Türkiye. Bunlar gibi burada daha saymaya imkan bulamadığımız pek çok sektördeki ekonomik üstünlüğüyle Türkiye, AB pazarını 76 milyonluk bir alana genişleterek AB ekonomisinin tekrar canlanmasına ve gelişmesine imkan verecek bir güçte. AB firmalarına yönelik doğrudan yatırımlar ve önemli avantajlar sağlarken, bu firmaların Ortadoğu ve Asya pazarlarına girmesinde önemli bir köprü vazifesi görebilir. Yalnızca ekonomik değil sosyal anlamda da Türkiye, 2000 öncesi kavruk ve hantal yapısından sıyrılarak pek çok atılım ve reformu çok kısa bir dönemde hayata geçirdi. Ergenekon terör örgütünün ellerinin Türkiye'nin boğazından çektirilmesi hem ekonomik hem de sosyal alanda gözle görülür bir düzelme, iyileşme ve demokratikleşme sürecinin başlamasında en büyük rolü oynadı. İnsan hakları ihlalleri, işkence, faili meçhul gibi pisliklerin büyük ölçüde ortadan kalkması da bu müdahalenin olumlu sonuçlarından. Türkiye, AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında çok genç bir nüfusa sahip. Nüfusunun yaklaşık yarısı 29 yaşın altında. Az önce bahsettiğimiz gibi yaş ortalaması giderek yükselen AB bünyesinde Türkiye'nin genç nüfusu ekonomik ve sosyal anlamda çok büyük bir dinamizm ve üretkenlik demek. 2050'ye yönelik tahminlere göre 100 milyon ilave işgücüne ihtiyacı olacak AB pazarı için Türkiye'nin sunacağı genç ve kaliteli işgücü çok büyük önem taşıyor. Bunun yanı sıra modern, çağdaş, ilerici, zeki, ahlaklı, manevi yönleri gelişmiş, bağnazlıktan arındırılmış tertemiz bir Türk gençliği materyalist-Darwinist telkinler sonucu kimlik bunalımı içindeki Avrupa gençliği için sağlıklı ve güzel bir örnek teşkil ederek bir nevi taze kan anlamına geliyor. Türkiye'nin Ortadoğu, İslam ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri üzerindeki rol model konumu da tartışılmaz bir gerçek. Bu nedenle, AB bünyesindeki bir Türkiye'nin bölge ülkelerinin demokratikleşme ve çağdaşlaşma sürecine olumlu ve yapıcı etkisi kaçınılmaz. Dolayısıyla, söz konusu ülkelerdeki bu iyileşmenin doğal sonuçlarından biri de AB'nin istikrar, huzur ve barışına yönelik katkısıdır. Her iki taraf da üzerine düşeni yapmalı Türkiye bir yandan İslam ülkeleri arasındaki kardeş ruhu ile pekişen birliği sağlamaya gayret ederken bir yandan da Büyük Atatürk'ün önderliğinde Çağdaş Batı Medeniyetlerine de yüzünü dönme yönünde tarihi tercihini yapmış bir ülkedir. Avrupa Birliği de bu hedefin parçalarından biridir. Bu nedenle, her iki tarafın da tam üyeliği yakın gelecekte gerçekleştirmek için süreci hızladırması ve üzerine düşenleri yapması doğru olur. Zira, Türkiye'nin 1959'da AET'ye ortaklık başvurusuyla başlayan ve yarım asırdır hala devam eden bu tüm zamanların en uzun başvuru süreci tarihi bir rekor niteliğindedir. Türkiye bu katılım için bugüne kadar üzerine düşenleri büyük bir iyi niyet ve gayretle yerine getirdi ve getirmeye de devam ediyor. Zaten Türkiye'den talep edilen düzenlemeler Türkiye'deki demokrasi, özgürlük, insan hakları, düşünce özgürlüğü gibi değerleri yükseltmesi bakımından her durumda ülkemizin faydasına. Kaybedilen bir şey yok. Hükümetimizin bu yöndeki kararlılığı, başarısı ve gelinen nokta ortada. Bu yüzden, bu kadar aşama kat edildikten sonra yılmadan ısrarcı olmaya, konuyu gündemde tutmaya devam etmek çok önemli. Hıristiyan ve Musevi cemaatlerle sıcak ilişkiler kurmak, milletlerin desteğini alabilmek için sivil toplum kuruluşlarıyla bağlantıya geçmek, İsrail'le de dostluk bağlarını güçlendirmek, her düşünceden insana sevgi ve şefkatini hissettirmek de hayati bir konu. Avrupa'nın da üzerine düşeni yapması gerekli. İslamofobiden kaçınması, İslam'ı dışlayarak değil, dost olarak ilerlemesi, ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı ciddi mücadele vermesi şart. Körü körüne, Hıristiyan kültürünü ve anlayışını benimsetme gayretine girmeden evrensel demokrasi ölçüleri içinde davranmalı. Türkiye'nin gelişip büyümesinin kendisi için bir tehdit olduğu paranoyasından kurtulmalı. Tam tersine, bu tutucu ve önyargılı bakış açısından sıyrılıp Türkiye ile girilecek bir ortaklığın kendisine sağlayacağı faydaları ve katkıları akılcı biçimde değerlendirmeli. İleri görüşlü, vizyon sahibi olmalı. Mevcut hantal yapısıyla, perişan ekonomisiyle, sosyal çöküntüleriyle bir gelişme ve ilerleme sağlayamayacağını anlamalı; aksine böyle devam ederse geleceğinin nasıl ciddi bir tehdit altında olduğunu görmeli. Sonuç olarak, Türkiye'nin AB'ye girmesinin ve bunun sonucunda ortaya çıkacak dev 'medeniyetler ittifakı'nın her iki kesime de yarar sağlayacağı açıktır. İslam'ın sevgi, demokrasi, fikir özgürlüğü gibi erdemleri Avrupa halkına da yön verecektir. Başta Peygamber Efendimiz (sav) ve sahabe dönemlerinde, ardından Osmanlı döneminde Hıristiyan, Musevi, Müslüman, dinsiz, tüm dinden, mezhepten, kavimden insan İslam'ın güzelliklerinden nasıl istifade ettiyse bugün de ahir zamanda Hz. Mehdi (as)'ın öğretmenliğinde bu güzelliklerden ve nimetlerden istifade edeceklerdir, inşaAllah. |
|
|
|