|
|
![]() Dünyanın en zor işini anlatmadan önce başka işlerden misaller verelim. Böylece cevabı birlikte bulalım. Mesela inşaat işçisini düşünelim. Günün sekiz saatinde çok çalışıyor değil mi? Tuğla taşıyor, harç karıyor ve yoruluyor. Fakat işçi çalışırken sadece bedeni yorulur ve tuğlalardan bir şikâyet görmez. Tuğla, kum ve beton ona teslim olur. Mesaisi bittiği zaman istirahatını yapar, dinlenir. Şimdi birde çiftçiyi düşünelim; tarlasını sürüyor, fidanlarını suluyor ve yazın sıcağında ekin biçiyor. Bak onun işi de çok zor görünüyor. Fakat aynı şekilde tarla, ekin ve su çiftçinin emrinde birer hizmetçi gibidirler. Hem çiftçi bu işlerle uğraşırken dinçleşir ve güzelleşir. Moralini bozan şeylerden kurtulma fırsatı bulur. Şimdi bir de çobanlıktan bahsedelim. Bak bu iş de zor görünüyor. Her gün belli sayıda hayvanı otlatmaya götürüyor. Vahşi hayvanlardan koruyor. Bakımlarını yapıyor ve ertesi gün yine aynı işi yapıyor. Üstelik sıkıcı gibi görünüyor. Fakat dilsiz ve mübarek olan koyunlar, çobanın bir dediğini iki etmiyorlar. Çoban ne tarafa sürse o tarafa gidiyorlar. Bir mağazayı çalıştırmak ta zor olmalı. Müşterinin isteklerine göre yeni ürünler getirmek, kar-zarar hesabı yapmak ve reyonların albenisini artırmak herhalde kolay olmasa gerek. Fakat mağaza sahibi müşterinin gelmesinden rahatsızlık duymaz. Bilakis müşterinin gelmesi için çalışır. Çünkü bu işten kazanç sağlar. Doktorluk mesleği de zor olmalı, değil mi? Herhalde kimse hastanede zaman geçirmek istemez. Hastaların derdini dinlemek, insan hayatıyla oynamak zor olmalı. Fakat hastalar doktora ihtiyaç duyduklarından zorluk çıkarmazlar. Aciz olduklarını bilirler ve doktora teslim olurlar. Doktor ne dese yaparlar. Hem doktor hastalarıyla toplu halde değil bire bir olarak ilgilenir. Şimdi öğretmenlik mesleğinden bahsedelim ve neden zor olduğunu açıklamaya çalışalım: Öğretmenin üzerinde çalıştığı şey öğrenci yani insandır. İnsan ise bir tuğla gibi yahut bir buğday başağı gibi değildir. Koyun gibi ise hiç değildir. Önceleri okula gelirken neye ihtiyacı olduğunu bilmeden gelirler. Bir kalabalık içinde yer alır ve kendini belli etmeye çalışırlar. İşte bu zamanlar, öğretmen için gerçekten sabır isteyen, zor zamanlardır. Fakat maharetli bir öğretmen önce öğrencilerini anlamaya çalışır. Onların kabiliyetlerini keşfeder ve ortaya çıkmasına yardımcı olur. Bu sırada öğrencilerini zararlı alışkanlıklardan korumaya çalışır. Onların problemleriyle ilgilenir ve çözümler üretir. Sevinç ve hüzünlerini birlikte paylaşır. Sonunda öyle bir esere sahip olur ki paha biçilmez. Şimdi ne demek istediğimi anladın mı? Çocuk, 'evet' diyerek tasdik etti. Fakat ihtiyar adam diyeceklerini henüz bitirmemişti. Yüzünde beliren gülümsemeden sonra devam etti: En zor işi dedim bu doğruydu. Fakat aynı zamanda dünyanın en tatlı işi olduğunu söylemedim. Her şey zıddıyla bilinir. Zorluk arttıkça ona karşılık gelen rahmet de artar. Hem onların meyvesi diğer meyvelere benzemez. Dünyada eşi benzeri bulunmaz. |
|
|
|