Ateşten Gömlek
İdareye talip olanlar bilirler ki kendilerini bekleyen ateşten bir gömlektir. Mesuliyetin hem dünyaya hem de ahirete bakan yönü vardır. Hazreti Ömer gibi adil olmak da, Haccacı Zalim gibi zulm etmekte vardır işin ucunda. Harun Reşit gibi hataya düştüğünde kendisini korkusuzca ikaz edecek Behlül Dana'lar yoksa etrafında, Yezid gibi zulmüne alkış tutanlar sarar etrafını zira. İşte o zaman çevresinin pohpohlamalarıyla nefis azgınlaşır, gözler hakikate kapanır ve vicdanlar tefessüh eder.

Peygamber efendimiz (S.A.V) bir hadisi şeriflerinde lezzetleri yok eden ölümü çokça hatırlayın buyurmaktadır. Rivayet odur ki; Hazreti Ömer (bazı kaynaklarda Ömer Bin Abdulaziz olduğu da rivayet edilmektedir.) halife olduğunda parasıyla bir adam görevlendirir. Adamın görevi, her sabah gelip, 'Ya Ömer ölüm var, Allah'tan kork' demektir. Uzunca bir süre her sabah bu adam gelip 'Ya Ömer ölüm var Allahtan kork' demekte ve ücretini alıp gitmektedir. Yine bir sabah bu adam Hazreti Ömer'in kapısına geldiğinde Hazreti Ömer, yeter, artık bana ölümü hatırlatmana gerek kalmadı, zira sakallarıma düşen aklar bana her an ölümü hatırlatıyor. Der.

Hazreti Ömer gibi devasa bir kametin aldığı kararlarda hataya düşmemek için böyle bir tedbire ihtiyacı var mıydı? Zannetmiyorum. Ancak burada anlaşılması gereken, idareye talip olan insanların yaptıkları her icraatin hesabını mahşer gününde vereceklerini unutmamaları ve bu yüzden de ölümü daima hatırda tutmaları gerektiği hakikati olsa gerek.
Milletin idaresine talip olanlar, halis bir niyetle çıktıkları bu yolda, nefsin ve insan suretindeki şeytanların tuzaklarından korunmak ve aldıkları kararlarda, yaptıkları icraatlarda kul hakkına girmemek, teb'asına zulm etmemek, hayırlı bir iş yapıyorum derken, hayra mani olma talihsizliğine düşmemek için, her şart altında, korkusuzca kendisine ölümü hatırlatabilecek, hakikati haykırabilecek, gerçek manada dostlara ihtiyacı vardır.

Bugün ülkemizde; davası, başta Anadolu insanı olmak üzere, topyekün tüm insanlığın ihyası adına, hakkı ve hakikati tüm gönüllere duyurmak ve dünya sathında hoşgörü ve sevginin hakim olduğu Muhammedi bir iklim tesis etmek olan Hizmet Hareketi ile mensuplarının ve tabanının çok büyük çoğunluğu itibariyle hizmet hareketine gönülden bağlı, milletin ihyası ve ülkemizin devletler muvazenesinde hak ettiği yerlere çıkması için tüm gayretleri ile çaba sarf eden Ak Parti hükümeti arasında ciddi bir gönül kırgınlığı yaşanıyor.

Hükümet kanadı, eğitimde bir reform yapma iddiasıyla, dersaneleri dönüştürüyoruz diyerek, Hizmet hareketinin tabir caizse kolu kanadı niteliğindeki dersaneleri kapatmaya çalışıyor.

Ortaya çıkan durumu fırsat bilen ve yıllardır pusuya yatmış, sabırsızlıkla bir çözülme bekleyen hasım çevrelerde, adeta ağızlarından salyalar akıtarak, avuçlarını ovuşturarak, muhtemel yıkımlardan nemalanmaya çalışıyorlar. Mesele sadece basit bir dersane kapatma meselesi değil.

Yürekleri dağlayan asıl husus; yıllardır, Anadolu'nun civanmert yiğitlerinin alın teri ve göz nuruyla, bu milletin evlatlarına sahip çıkılması için kurdukları ve otuz yılı aşkın bir süredir milyonlarca gencin elinden tutarak, bir taraftan üniversitelere yerleştirirken, diğer taraftan gönüllere milli ve manevi değerleri aşılamak için büyük fedakarlıklarla hizmet verdikleri ilim yuvalarına kilit vurulmaya çalışılıyor olmasıdır.

Dostun anlamadığı ve anlamak bir tarafa, hem meseleyi hafife alarak, ne olacak ki, altı üstü bir dersane kapatıyoruz kıyamet mi var işin ucunda demesi, hem de yapılan dostane uyarıları ve hak arama haykırışlarını dahi, fitne unsuru olarak görmesi ve dahası bunu iktidara karşı yapılmış bir nümayiş ve başkaldırı olarak telakki etmesi daha yaralayıcı ve ızdırap verici olmaktadır. Kimsenin derdi, ülkeye bu kadar hizmet eden ve milletin bu kadar sevgisini kazanmış bir partiye ve Başbakana kötü bir söz söylemek veya haksızlık etmek değildir. Araya her ne kadar fitne çıkarmak maksadıyla, ortalığı kızıştırmak için girenler olsa bile, bu ülkeye gönül vermiş herkes mevcut durumdan ciddi rahatsızlık duymakta ve biran önce bu kavga görüntüsüne son verilmesini arzu etmektedir.

Eğitim sistemimizdeki arızalar hal edilmedikçe ve bir üst okula geçmek için sınav yapma zarureti devam ettikçe, öğrencilerin de takviye kurs alma ihtiyacı devam edecektir. Dolayısıyla dersanelerin kapatılması, özellikle doğu ve güneydoğuda bu ihtiyacı değerlendirerek gençlere el uzatacak illegal yapılanmalar ve bölücü unsurların ekmeğine yağ sürecektir.

Öncelikle bu sorunlar çözülmeli ve hiçbir öğrencinin takviye kurs almasına ihtiyaç bırakılmamalıdır. Zaten böyle bir şey gerçekleşirse dersaneler de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Böylece dostların yüreğine hançer saplamadan, bu meselede çözülmüş olacaktır. 

2013-12-03