|
|
![]() Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok." Horasan'dan Anadolu'ya gelen, Mevlana, Batı medeniyeti dediğimiz felsefi sistemin temellerini atmış ve orta çağ sonrası birçok batı aydını ve ilim adamına örnek olmuş büyük düşünür ve Türk Mutasavvufudur. Anadolu'nun Konya'sı, Rönesans'ın beşiği olarak görülmektedir. Evrensel barışın, sevginin, hoşgörünün ve hümanizmanın simgesi büyük düşünür Mevlanayı anar ve anlarsak; Sevginin, Barışın, Hoşgörünün yüceliğini de anlamış oluruz! Mevlana insanlık, sevgi, barış ve evrensel görüşüyle insanlığa ve dünyaya adanmış bir Hayattır! Yedi asır önce Anadolu`da yaktığı ateş, hâlâ ruhlara ışık saçıyor, gönülleri aydınlatıyor.... 'Gel! Ne olursan ol yine gel!" Diyen Büyük Üstad İslamın ve Müslümanın gerçek yüzünü tüm insanlığa anlatmaya çalışmıştır. Suyun susuzu kandırması gibi, doğru söz de kalbe temizlik getirir. Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır. İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur." Diyen Mevlana Celaleddin'i Rumi 700 yıl sonrası, günümüz insanlığına bile rehber olmaktadır. Anadolu Kültürünün temellerini Anadolu topraklarına nakış nakış işleyen önderlerin büyük bir kısmı Mutasavvuf kişilerdi. Bunların çoğunluğu, Ahmed Yesevi`nin işaretleri ve teşvikiyle Anadolu'ya gelip Anadoluyu sevgi hoşgörü ve barış bölgesi haline getiren, Anadolu Erenler, Alperenler ve Horasan Erleridir. Anadolu Kültüründe Tasavvufun çok önemli bir yeri olduğunu hepimiz biliyoruz. Anadolu da Tasavvufun değişik zaman ve zeminlerde ortaya çıkardığı kurumlardan en önemlileri Mevlevilik ve Bektaşiliktir. Özellikle Mevlevilik ve Bektaşiliğin Anadolu'da Kültür ve Medeniyetin kökleşmesinde, sevginin, hoşgörünün gelişmesinde ve yayılmasında önemli görevler yüklenmişlerdir. Yüzyıllar boyunca Anadolu'da olduğu gibi Uzakdoğu'dan Balkanlara kadar, Ahmet Yesevinin öğrencileri, Horasan Erleri, Anadolu Erenleri ve Alperenler, hizmetlerini ve İslam'ın sevgi ve hoşgörü dini olduğunu anlatarak yaymaya çalışmışlardır. Mevlana'nın, Çağrısını ulaşabildikleri her yere ulaştıran Mevlevi ve Bektaşi dergahlarının sayesinde bu gün Balkan ülkelerinin bir çok şehrinde Mevlevi evleri, Bektaş tekkeleri, mescit, zaviye ve dergahları bulunmaktadır.... Bu anlamda Sevgi, saygı, hoşgörü gibi. Tasavvuf kültürünün Balkan ülkelerinde de çok önemli bir yeri olmuştur. "Gönül aynası saf olmalı ki orada çirkin suratı güzel surattan ayırt edebilsin. " On dördüncü yüzyılda yaşayan yüzyıllardır kişiliği, eserleri, şiirleri ve düşünceleriyle insanlığa sevgiyi öğreten 'Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol' diyen Mevlana'nın düşüncelerini, sevgi ve geniş hoşgörüsünü bir parçacık, yaşadığımız çevrelere anlatıp tattırırsak ne mutlu bize. Her sözünde, düşündüren, ibret veren, hayata yön veren, yol gösteren, ufuklar açan, insan olmanın bilincine vardıran, erdemleştiren derin bir mana vardır.... "İster kafir, ister Mecusi, ister putperest ol yine gel. Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel!" "Gönül, yalan sözden istirahat bulmaz. Suyla yağ karışırsa kandil aydınlık vermez. Doğru söz kalbe istirahat verir. Doğru sözler gönül tuzağının taneleridir. Gönül hasta olur, ağzı kokarsa ancak o vakit doğruyla yalanın tadını alamaz. Fakat gönül ağrıdan illetten salim olursa yalanla doğrunun lezzetini adamakıllı bilir ve ayırt edebilir. "Kim benlikten kurtulursa bütün benlikler onun olur. Kendisine dost olmadığı için herkese dost kesilir. Nakışsız bir ayna haline gelir, değer kazanır. Çünkü bütün nakışları aksettirir." Ülkemizin ve ilçemizin geleceğinde sorumlu olanlar ve sorumluluk yüklenmek isteyenler Mevlanayı çok iyi anlamaları ve öncelikle Egolarını terbiye etmelidirler. Not. Yazıma ilham kaynağı olan değerli Edebiyatçı - Yazar Nuri Can'a saygılarımı iletiyorum. ALLAH'A EMANET OLUNUZ. |
|
|
|