|
|
![]() Mükemmel bir zihinsel yapıya sahip olmasına rağmen, insanoğlunun bilinci bazen ciddi anlamda tıkanabiliyor ve gözünün önündeki gerçekleri algılayamayabiliyor. İktidar kanadının 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının başlamasının ardından ‘hukuk ve adalet' kavramları hakkında ortaya koyduğu tavır ve tutum değişikliği, sanıyorum ve umuyorum vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğu tarafından fark edilmiş ve net bir şekilde algılanmıştır. Lafı çok fazla uzatmadan neyi kastettiğimi açık bir şekilde ifade etmekte fayda görüyorum; Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları başlamadan önce özellikle ‘Ergenekon', ‘Balyoz' ve ‘Odatv' gibi kamuoyuna mal olmuş davalar hakkında ‘hukukun gereğini yaptığı' defalarca dile getirilmiş, süreci yürüten savcı, polis ve hakimler hakkında her türden övgü defalarca sıralanmış ve kahraman ilan edilmişti, ancak bugün aynı hukuk ilkeleri ile devletin savcı, polis ve hakimleri kendilerine yöneldiğinde ani bir tavır değişikliği ile iktidar kanadında devletin görevlilerinin neredeyse ‘suç' işlediği kanaati oluşmuştur. Bu durum tüm kamuoyu önünde gerçekleşen 180 derecelik bir dönüş hareketidir. Düne kadar haklarında ‘hainler, iktidar düşmanları, darbeciler, memleket düşmanları, cezalarını çeksinler, zindanlarda çürüsünler' denilen sanıkların bugün topyekun affı veya yeniden yargılanması iktidarın gündemine bir anda gelebiliyor. Oysaki, ‘Ergenekon', ‘Balyoz', ve ‘Odatv' davalarının başlamasından itibaren öncelikle sanıklar olmak üzere, daha sonra muhalefet kanadı, barolar, pek çok gazeteci ve aydınlar evrensel hukuk ilkelerinin çiğnendiğini, savunmaların gerektiği gibi alınmadığını, sahte bir takım delillerin yaratılarak dosyalara konulduğunu bas bas bağırarak dile getirmeye çalışmışlardı. O günlerde iktidar kanadının kulakları tüm bu feryatlara sonuna kadar tıkalı idi, oysaki haklar yeniyor, hukuk ilkeleri gasp ediliyor, aileler bölünüyor, haksız yere insanlar sağlıklarını kaybediyor ve hapishanelere alınıyorlardı. Memlekette tam bir hukuksuzluk ortamı ve kaosu hüküm sürüyordu. Ve nitekim pek çok kişi bütün bu olanlardan sonra yaşamlarını bile yitirmişlerdi. Şimdi soruyorum; Bütün bu hukuk katliamları ve çirkinlikler olurken iktidar kanadı acaba neredeydi, bütün bunları görmüyor muydu? Yine soruyorum; Eğer 17 Aralık operasyonu olmasaydı ‘Ergenekon', ‘Balyoz', ve ‘Odatv' gibi davaların bozulması veya yeniden yargılama sürecinin başlatılması acaba hiç düşünülebilir miydi, ya da tek bir kişinin bile aklından geçebilir miydi? Dolayısıyla büyük fotoğrafa bakıldığında, iktidar kanadının bugün gerçekleştirdiği tavır değişikliği ve manevra ile yapmaya çalıştığı bir nevi ‘günah çıkarma' operasyonunun gerçek nedeninin evrensel hukuk ilkelerinin uygulanmasını sağlamak değil de sadece ‘kendini kurtarma operasyonu' olduğu sanırım söylenebilir. Halkların oyuyla iktidara gelen ve temsil ettikleri halk adına kararlar alan, icraatlar yapan siyasetçilerin özellikle kamu vicdanını yaralamayacak, dürüst ve ilkeli duruşlar sergilemesi, kararlı politikalar üretmesi ve uygulaması siyasetin olmazsa olmaz kuralıdır. Bir takım ilkeleri yok sayar, ancak ucu kendinize dokunduğun da bu ilkeleri hatırlarsanız, halk böylesine bir yaklaşıma asla prim vermez/ vermemelidir. Son 20 gündür ülkemizde yaşanmakta olan olaylar bu ülkede daha önceden hiç yaşanmamıştı. İktidarın ileri sürdüğü ‘AKP'yi bitirme operasyonu', ‘dış güçler operasyonu', ‘iktidarı ve başbakanı yeme operasyonu' ve ‘paralel devlet operasyonu' gibi söylemler ilk bakışta belki ilgi çekebilir, ancak bu türden argümanları siz eğer devletin görevlileri üzerinden onları casuslukla, ihanetle, paralel yapılanmayla suçlayarak yaparsanız bunun halk nezdinde kabul görme olasılığı sıfıra yakındır. Zira bütün bu devlet görevlileri 17 Aralık operasyonundan önce de devletlin görevlileriydi ve büyük bir çoğunluğu da sizin döneminizde böylesine kritik görevlere getirildiler. Eğri oturup doğru konuşmak lazım, bu bir günah çıkarma, göz boyama ve iktidarı kurtarma operasyonudur, siyasi bir manevradır, ancak halk nezdinde bunun kabul görme olasılığı bana göre yok denecek kadar azdır. Bu arada ülke olarak kaybettiğimiz değerler, işin beklide şimdilik hesaba katılmayan çok önemli diğer bir yönüdür. Prof. Dr. Mustafa EROL |
|
|
|