Gerçekler, Gerçekler!..
Pazar günü Kilis Kadı camiinde, ilimizin yetiştirdiği kurra hafızlardan büyük âlim Hafız Kamil'in aramızdan ayrılmasının yıldönümü münasebeti ile okunan hatmi şerifin duasını yaptık ve merhumu andık.
Ömrünü ilim öğrenmek ve öğretmek yolunda harcamış olan bu değerli insanın öğrencileri de aynı yoldalar.

Hayatta çok sıkıntılar içinde olmalarına karşılık, kendilerine verilen nimetlere hiç bakmadan sadece Allah'ın (cc) rızasına uygun gayretlerin içinde, ağzı dualı olanlar ile devletler ele geçirmek gibi niyetlerle hizmet edenleri birbirinden mutlaka ayırmak lazım.

'Yarım doktor candan, yarım hoca da dinden eder' demişler.
Son yirmi yılda Yaşar Nuri Öztürk, Zekeriya Beyaz, Müslim Gündüz ve Ali Kalkancı gibi isimleri sık sık duyduk. Kimi üniversitede profesör, kimi şeyh, kimi tacir...
Ortak özellikleri, kendi yaşantılarına uygun fetvalarıyla, özellikle islâmı yeteri kadar öğrenememiş olanları kolaylıkla ifsat etmekti.
Yaptıkları tahribatlar, uzun süre etkisini devam ettiriyor.
Tabi bu durum da, onların amel defterlerine kötü ameller olarak eklenmesine sebep oluyor.
Zira hayır işleyenler de şer işleyenler de bunun karşılığını mutlaka alırlar.

Son günlerde ülkemizin gündeminde, özellikle yaptığı 'Ergenekon' savcılığı ile adını duyuran ve hukuk mesleğini seçenler için bir idol haline gelen savcı Zekeriya Öz var.
Kendisi son iki yılda birçok defalar yurtdışına geziler yapmış. Hep de birinci sınıf seyahatler. Ben de zamanla ticaretle uğraşırken, bir savcıdan çok daha fazla kazanır, vergimi de kuruşu kuruşuna öderdim. Ancak hiç birinci sınıf mevkide uçmadım.
Gittiğim yerlerde, mümkün mertebe en ucuza kalacak yerler teminine çalışırdım. Bunlardan dolayı da bir pişmanlığım yok.
Öyle imaj düşkünü biri olmadığım gibi, imaj düşkünleri ile de pek muhabbet etmem. Herhalde bizler ağzımızın tadını pek bilemedik.
Savcı bey bütün masraflarımı cebimden harcadım diyor ama, tanınmış müteahhit Ali Ağaoğlu da, 'Öz'ün masrafları bendendi' diyor.
Meslekleri, tahsilleri, yaşları, hayat tarzları birbirlerinden çok farklı bu iki insanı birbirine yakınlaştıran neydi acaba?
Yoksa cemaatin eğitimden başka turizm ile ilgili şirketleri de mi var?
Aslında projelerle yörelerin eksikliklerini gidermek, SODES ve Kalkınma Ajansları aracılığı ile bölgeler arasındaki kalkınma farklılıklarını azaltmak, bir ülke için en ideal kalkınma modelidir.
Ülkemizde de bu model 6,7 yıldır uygulanmaya çalışılıyor. Peki, başarılı olabiliyor muyuz?
Ben bu soruya maalesef evet diyemiyorum. Çünkü köşe başlarını tutmuş olan taşeron yöneticiler, devletin kaynaklarını yörenin kalkınması veya sosyal yönden gelişmesi için değil de kendilerinin de içinde bulunduğu bazı gurupların kalkınması ve gelişmesi için kullanıyorlar.
Bu anlattıklarımızın birbirleriyle ilgisi yok zannetmeyin. Hepsi de birbirleriyle çok yakından ilgili.
Kısaca büyük bir girdabın içinde, dönüp duruyoruz. Birileri, paranın olduğu her yerde kasa başında durmaya çalışıyor. Sonra da bunun kendileri için bir 'hak' olduğunu ilan ediyor.
Çünkü 'en güvenilir, en dürüst, en akıllı kişiler bizim mensuplarımızdır' gibi bir düşünceye sahipler.
Deniz dalgalanmadan durulmazmış. Bu gelişmeler, inşallah hepimizin hayrına olur ve ülkemiz daha fazla yara almadan pisliklerin temizlenmesine vesile olur.
Daha huzurlu bir gelecek için kalın sağlıkla...

2014-01-10