Yanılmamışım
BİR YIL ÖNCE (08.01.2013) NELER YAZMIŞIM.

İNŞALLAH YANILMIŞ OLURUM

1071 Malazgirt savaşı ile Anadolu da ağırlığını gösteren Müslüman Türkler, asırlardır bu topraklarda, Anadolu halkları ile birlikte yaşamaktadırlar. Güçlü Devletler kurmuşlar, bölgesel güç olmuşlar. 13.Yüz yılda Anadolu da beyliklere parçalanıp, tekrar toparlanmışlar, İmparatorluk kurup, 400 yıl dünya siyasetine her konuda yön vermişlerdir.

Son iki yüzyıllık geçmişi incelendiğinde, miras yedi bir zihniyetin hâkim olduğu ve bu zihniyetlerin yoğun bir miras kavgası içine girdiği ve fitneye teslim olduğunu görürüz. Kimilerine göre basit bir bakış açısı olarak değerlendirilse de bu benim görebildiğim gerçektir.

Taht kavgaları, etnik kavgaların kışkırtılması, İslam'ın birleştirici ruhundan uzaklaşılması, kendi içimizde yetişmiş işbirlikçilerin siyasi oyunları bizi 20. Yüzyıla taşımıştır. Milletimiz, canı pahasına, Anadolu da kalma mücadelesini vermiş, kaybımız çok olsa da kurduğumuz Cumhuriyetle Milletimiz tekrar toparlanma fırsatını yakalamıştır.

Asırlarca zor bir coğrafyada yaşayan Türk Milleti, Cumhuriyetle yakaladığı fırsatı ilk on yıldan sonra içine kapanarak kullanamamış, kullandırılmamıştır. 1940'dan sonra Osmanlı (İttihat ve terakki)'nin hastalığı tekrar nüksetmiş, Milletin asli unsurları her geçen gün dışlanmış, Türk-Kürt, Alevi Sünni ayrıştırmaları sinsi sinsi işlenmiş, Anadolu kültüründen ve İslam'ın ruhundan uzaklaşılarak Anadolu toplumu yoğun bir yozlaştırılma sürecine sokulmuştur.

Ulusalcılık, liberalleşme ve sosyalleşme adına yoğun siyasi baskılar ve siyasi çekişmeler yapılırken, Anadolu halkının inanç ve Milli değerleri kullanılarak bu kutuplar arasında Anadolu halkı kendi öz değerlerinden uzak, birbirinden ayrı yönlere sürüklenmeye zorlanmışlardır.

Basiretsiz, Milli-Manevi değer yargılarından uzak yöneticilerin dışa bağımlılığı, Cumhuriyetin ve Demokrasinin gerçek değerlerinin yerleşip gelişmesine engel olmuştur. Sağ - Sol ayrışımı, gençliğin birbirine düşürülmesi, darbeler, ihtilallar, muhtıralar vb. Milletimizin bütünleşmesine engel olmuştur.

Kendi içimizde kendi beceriksizliğimizden ve şuurdan yoksun işbirlikçi ruhumuzla yarattığımız sorunların ardından içinden çıkılmaz bir terör belası ile 30 yıldır sözde mücadele ediyoruz. 'Bölgenin en güçlü Ordusuna sahip bir devletiz, şanlı tarihi olan bir milletiz, 3,5 eşkıyaya pabuç bırakmayız' Hamasi nutuklarla boş vakit geçirerek, dünyanın birçok gelişmiş ülkesinin kullandığı taşeron bir terör örgütünün güçlenmesini önlemekte aciz kalmışız.

Tarihimizi incelediğimizde, ne zaman taviz vermişsek hep zararlı çıkmışız. Ne zaman müzakereye boyun eğmişsek, süreci yürütememiş ve kaybetmişiz. Ne zaman güçlü hale gelip yılanın başını ezeceğimiz zamanı yakalamışsak bizi hemen müzakere sürecine razı etmişlerdir.

Bu gün, sözde, Devlet içindeki, işbirlikçilerin, vesayetçilerin, zihni fakir, fikri ukalaların temizlenme sürecini yaşıyoruz. Yaklaşık bir yıldır, Silahlı Kuvvetlerimiz ve Güvenlik güçlerimiz ilk defa temiz, sıhhatli ve başarılı operasyonlar yürütmektedirler. Bölge halkı, sosyal kültürel ve Ekonomik manada güçlendirilip, güvenliği sağlanarak terörün bitirilmesi beklenirken, Sayın Başbakanın çevresi kuşatılarak aldatılmış, kandırılmış ve ne idüğü belirsiz, sonu meçhul bir müzakere masasına çekilmiştir.

'Avrupa Birliği çöktü, ABD'nin artık operasyon yapacak gücü kalmadı, Türkiye bölgesinde büyük güç haline geldi, Arap dünyası Türkiye ye bakıyor, Türkiye 2040 yılında bölgesel güç olacak. Türk Birliği hatta Müslüman Devletler ve Türk Cumhuriyetleri ortak Birliği kurulacak. Türkler artık Osmanlı gibi dünyada söz sahibi bir ülke olacak' Söz ve yorumlar, Ülkemiz yöneticilerinin başını döndürmüş durumdadır. Bu söylenenler doğruda olsa, süreci doğru okuyup saptırmadığımız zaman bunların olabilirliği çok daha fazladır. Bizi bu yolumuzdan saptırmak isteyen güçler, PKK'dan elde ettikleri çıkarlarını hiç bir zaman kaybetmek istemedikleri gibi bizim de güçlenmemizden asla memnun olmazlar.

Bana göre, bazı samimi aydınlarımız olumlu bulsalar da, İmralı görüşmeleri, doğru ve Ülkemizin yararına atılmış bir adım değildir. Bundan, Avrupa'nın ve PKK'nın Avrupa sorumlularının memnun olmaları hayra alamet değildir. Kandilde karayılanın Apo'ya özgürlük istemesi, İmralı sürecinin yeterli olmadığını, kendilerinin de bu sürece dâhil olmaları gerektiğini söylemesi, bizim için büyük bir handikaptır. Bunların hedeflerinin ve ısrarlarının özerklik olduğu görülmelidir.

Terörün bitirilmesini, bütün milletimiz yürekten arzulamaktadır. Ama bu şekilde bitirilmesi mümkün değildir. Mutlaka Federasyon isteyeceklerdir. Mutlaka kendilerine ayrıcalık isteyeceklerdir. Bana göre, Emperyal güçler, Taşeron örgüt kartıyla, Ülkemizde buzlu yollar inşa edip, siyaseti kaygan zeminlere çekmenin çabası içindedirler.

Devleti yönetenlerin, sahip oldukları gerçek bilgi ve belgelere vakıf değilim. Böyle olmakla birlikte, haddimi aşmayı göze alarak, Hükümetin, Büyükşehir Yasasını çıkarmasını, Yeni bir Anayasa yapılmasını oyalamasını, verdiği sözleri yerine getirmemesini, Ülkenin gündemini her gün değiştirmesini, Milletin geleceği ve Ülkenin bütünlüğü açısından doğru bulmadığımı, Habur - Oslo süreci gibi İmralı sürecinde de her iki tarafın samimi olmadığını düşünüyorum. İnşallah yanılmış olurum! 08.01.2014

ÇOK DA YANILMAMIŞIM...

ALLAH'A EMANET OLUNUZ.

2014-01-11