|
|
![]() Bir önceki yazımda TİKKO-Partizan saflarından gelip, üniversitede Hizmet Hareketi ile tanıştığımı işlemiştim. Beni Hizmete bağlayan en önemli özellik, Müspet Hareket çizgisiydi. Hizmete göre hakların sokakta aranması doğru değildir. Çünkü sokak hareketleri provokasyona açıktır ve millet malına tecavüzdür. Netice itibariyle anarşidir. Hâlbuki hukuk yolu herkese açıktır, mağdur olan hakkını mahkemede aramalıdır. Risale eserleri ve talebelerinin defalarca yargılanmış olması ve her defasında beraat etmesi bunun önemli delilidir. Üstadın hayatı başlı başına bir hukuk mücadelesidir. Kanun ve nizama son derece saygılıdır. Emirdağ Lahikası isimli eserinde mahrem bir konudan bahseder ve sanki yaşadığımız hadiselere ışık tutan bir tavsiyede bulunur. 'Risale-i Nur, dünyada her cereyanın fevkinde bulunması ve umumun malı olması cihetiyle, bir tarafa tabi ve dâhil olmaz. Belki mütecaviz dinsizlere karşı haklı tarafa yardımcı olur ve dost olur ve ihtiyat kuvveti hükmünde onlara bir nokta-i istinat olur. Fakat siyaset hesabına değil; belki Nurların intişarı ve maslahatı hesabına bazı kardeşler; nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir.' (Sayfa160) Hizmet Hareketinin en önemli değerlerinden biri hizmet müesseseleridir. Buna kısaca vakıf şuuru diyebiliriz. Allah rızası için toplanan paralarla millet hesabına hizmet müesseseleri açmak gibi. Osmanlı Devletini adil yapan ve sınırlarını ötelere taşımasına vesile olan yegâne özellik vakıf medeniyetine sahip çıkmasıdır. Hizmet de öyle yapar; yurt binaları, dershaneler, etüt merkezleri ve yardım kuruluşları ile varlığını devam ettirir. Bu gün dershane ve etüt merkezlerine sahip çıkışın arkasında işte bu özellik vardır. Şakir Öztürk Hocamızdan Hoca Efendinin Yalova'daki yurt binasını ziyaret edişini dinlemiştim. Sözün gerisini ondan dinleyelim: 'Seksen sonrasıydı. Yalova'da Hizmete ait yurdumuz açılmıştı. Ben Yalova Lisesinde Din dersi öğretmeniydim. Bir gün Yurt Müdürü arkadaş yanıma geldi ve Hoca Efendi gelecek sizde gelin, dedi. Hoca Efendiyi daha önce görmemiştim. Heyecanlandım ve yurda koştum. Bir müddet sonra Hocamız geldi. Bizlerle selamlaştıktan sonra yurda buyur ettik. Yurt müdürü arkadaş koştu ve terlik getirdi. Hoca Efendi, bu terlik senin mi, diye sordu. Arkadaş, hayır vakfımıza ait dedi. Hoca Efendi özür diledi ve Vakıf malını kullanamam, deyip terliksiz girdi. Hoca Efendinin bu asil davranışı gönlümü fethetmişti. Vakıf malının ne denli önemli olduğunu o gün anladım. Sonra aylar geçti. Yurt talebelerinin iaşe ihtiyaçları için dolaşıyorduk. Zaman elma zamanıydı. Sonbaharın serin rüzgârlarının estiği bir gündü. Bu vesile ile bir Hacı Amcanın elmalığını ziyarete gittim. Amca ben falan vakıftan geliyorum, talebelerimiz için elma bağışlamak ister misin, dedim. Hacı Amca düşündü ve tamam dedi, işte şu bahçemin elmalarını vakfınıza bağışlıyorum. Lakin gel bakalım gezelim dedi ve beni elma bahçesine götürdü. Elmalardan anlıyordu. Her bir ağacın yanından geçerken özelliklerini anlatıyordu. Şu diyordu, Arap Kızıdır, ekşidir ve çok suludur, hadi bir tane kopar ye. Ben teşekkür ediyor ve istemem diyordum. Biraz sonra şu Amasya Elmasıdır gevrektir ve çok tatlıdır, hadi kopar ye... Fakat ben her teklife teşekkür edip istemem diyordum. Sonunda dayanamadı ve neden yemiyorsun dedi. Hacı Amcaya bakıp, Hacı Abi sen bu bahçenin elmalarını vakfımıza bağışlamadın mı dedim. Evet, dedi. Öyleyse bu andan itibaren sen de yiyemezsin! Sonraki yıllarda biz gitmeden çağırır oldu. Rabbim vakıf şuurunu bize öğrettiği gibi onun gönlüne de mayaladı.' Hizmeti güzel yapan daha pek çok vaka var fakat kalemim kifayetsiz olduğu için bu kadarla iktifa ediyorum. Hizmet Müesseseleri, Rabbimin, insanların gözyaşları ile yaptığı dualara verdiği cevaptır. Bin bir zahmetle vücuda gelen her binada milletin himmeti ve duası vardır. İnşallah idrakine varılır da yanlıştan vazgeçilir. @kimyaci64 |
|
|
|