'Erdoğan kendi devletini kuruyor'
Kemal Kılıçdaroğlu'nun muhafazakar medya ve hükümet yanlısı gazeteler dahil geniş bir gazeteci grubuyla bir araya geldiği mekan, Florya'daki Beyti kebapçısıydı. Sohbet stressiz, ancak konular malum, sıkıntılıydı. Kılıçdaroğlu'nu dinlerken, kolesterol seviyemiz yükseliyor, geleceğe yönelik umutlarımız hızla aşağı düşüyordu. Bakın neden...
CHP lideri özetle Türkiye'de demokrasinin tehlike altında olduğunu, Erdoğan'ın şahsında ‘güç yoğunlaşması' olduğunu, 17 Aralık'la başlayan süreçte 'kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığını', HSYK taslağının da geri dönülemez bir durum yaratacağını anlattı:
'Erdoğan kendi devletini kurmak istiyor. Demokrasinin olmadığı, yargının kendi emrinde olduğu, bütün milletvekilleri ve valileri atama yetkisine sahip bir yapı oluşturmak istiyor. Bunu da açıkça söylüyor. Başkanlık sisteminde hem başkan, hem de parti genel başkanı olacak. Yani kendisinin tek seçici olduğu bir parti devleti modeli... '
Tablo bu kadar karanlıksa, CHP ne yapacak? Doğru ya... Muhalefetin işi şikayet değil çözüm üretmek. CHP liderinin gündeminde sine-i millet ya da erken seçim çağrısı yok.
CHP'nin önceliği, 'hükümetin istediği şekilde değişirse demokrasiyi unutmamız gerekir' dediği HSYK taslağıyla mücadele...
Kılıçdaroğlu, 6 gündür CHP'nin Adalet Komisyonu'nda 'demokrasi mücadelesi' verdiğini anlatıyor: 'Ama bir tarafta 300, diğer tarafta 130 milletvekili var. Gücümüz belli. Kaba kuvvetle kesmeye çalışıyorlar. CHP neden muhalefet etmiyor deniyor. Ne yapalım? Miting yapıyoruz, basın toplantısı yapıyoruz, Meclis'te muhalefet ediyoruz. Başka ne yapabiliriz?'
Tasarı geçerse, CHP bunu Anayasa Mahkemesi'ne götürecek. Ancak medyanın, bizlerin konuya daha duyarlı olmasını istiyor: 'Üniversiteler dahil herkes suskun. Oysa demokrasi hepimizin ortak sorunu. İktidardan yana tavır almak, demokrasiye karşı tavır almaktır. Sizin göreviniz de demokrasiyi, örgütlü toplumu savunmak. Yalnız başına kalan ve mücadele etmeye çalışan bir muhalefet görüntüsü var. Bu doğru değil. Herkesin mücadele etmesi lazım.'
‘İstanbul ve Ankara'yı alıyoruz'
CHP liderini yakından izleyenler, en karamsar tabloyu çizerken bile inanılmaz sakin bir üslupla konuştuğunu bilir. Dün de öyleydi. Türkiye'de demokrasinin tehlike altında olduğunu, adeta tarım müktesebatını anlatır gibi sakin anlattı.
Oysa Başbakan Erdoğan, salı günkü grup konuşmasında kendi mesajını basit bir dil, çarpıcı bir üslupla 'Bir çete var. Virüs gibi ülkeyi sarmış. Acırsak acınacak duruma düşeriz' diye anlatmıştı.
Sorduk: Peki CHP'nin 'marketing' stratejisi ne? 10 saniyede açıklamak gerekirse, insanlar neden CHP'ye oy versin?
Kılıçdaroğlu bu soruya 'Çünkü devleti soyuyorlar' diye yanıt verdi. Belli ki seçim teması bu olacak.
Ancak toplantının soru-cevap bölümünde, ilginç bir ayrıntı daha ortaya çıktı. Kamuoyu araştırmaları, genelde Ak Parti'nin rağbet ettiği bir alan. Oysa CHP de bu dönem kamuoyu araştırmalarına ağırlık vermiş. Sonuçları sorduğumuzda 'Çok iyi' dedi ve ekledi 'İstanbul ve Ankara'yı alıyoruz.'
Bu son aylarda CHP'den gelen en iddialı açıklama...
CHP'nin 3 tane başörtülü adayı olduğunu, yerel seçimler ve sonrasında asla başörtülü kadınlara ayrımcılık yapılmayacağını söyledi. Kılıçdaroğlu, İstanbul ve Ankara belediye başkan adaylarıyla bir araya geldiğinde 'CHP kazanırsa kimsenin belediyede işinden olmaması gerektiği' konusunda görüş birliğine varmış.
Bunlar CHP için çok yeni ufuklar...

2014-01-16