|
|
![]() İktidar, cemaat, emniyet ve yargı dörtlüsü arasında yaşanan çatışma peşinden dalga dalga kaosu getiriyor. İktidar, derin bir yapılanmanın karşısında kümelendiğini ve yapılanmada yargı ve emniyetin' koçbaşı' olarak kullanıldığını savunuyor, nitekim bu hususta Gülen hareketinin birinci derecede fail olduğu konusunda hiçbir kuşku duymadığı belli oluyor. Tüm bunların yanında; iktidar kanadı şimdi geçmişte yaşanan bir takım siyasi operasyonlarda tabiri caiz ise Gülen cemaati tarafında adeta oyuna getirildiğinin farkına varmış olmalı ki, özellikle Ergenekon başta olmak üzere, KCK ve Hanefi Avcı ile adı anılan Devrimci Karargah davalarında yeniden yargılanmanın önünün açılabilmesi adına Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun fikir sahipliğini yaptığı oluşuma sıcak baktığını biliyoruz. Tam bir aydır ülke gündemini kasıp kavuran 17 Aralık operasyonu sonrası ortaya şöyle bir tablonun çıktığını görüyoruz. -MİT'in en tepesine, Hakan Fidan'a karşı yargı(cemaate yakın) yolu ile başlatılmak istenen operasyona karşı iktidar Dershaneler kararı ile karşılık verdi. -Cemaat bu karara karşı 17 Aralık operasyonu ile düğmeye basarak, iki taraf arasında dönüşü olmayan bir yola girildi. Doğrusu başta iktidar olmak üzere, kimse cemaatten böylesi bir karşılık beklemiyordu. Öte yandan; işin bir başka boyutu da, tüm bu yaşananlarda birinci derece zanlı olarak gösterilen Gülen hareketi, bir yandan iktidarın sırtına binerek dereyi geçerken, öte yandan iktidarın arkasından iş çevirdiğini ve adeta bugünlere bilendiğini görüyoruz. Bu bize ne denli güçlü ve derin bir yapılanma ile karşı karşıya olduğumuzu görebilmemiz açısından oldukça önemlidir diye düşünüyorum. -Yolsuzluk operasyonlarının zamanlamasının Dershaneler kararının hemen sonrasında alınması ve 17 Aralık'ta düğmeye basılması bize şu soruyu sorma hakkı veriyor:'eğer dershaneler kararı alınmasaydı acaba bu operasyonlar yapılacak mıydı?' -İktidar cephesi için ise şu soruyu sormak gerekiyor:'yolsuzluk operasyonu ile yerleri değiştirilen yargı ve emniyet personelleri ile yapılmak istenen yolsuzlukların üzerini örtmek mi, yoksa bu yapılanmanın önünü kesmek mi? En son başlatılan üçüncü dalga operasyonunda savcının talimatına rağmen emniyet teşkilatının harekete geçmemesinin izahı nedir? Öte yandan; iktidarın ısrarla HSYK ‘nın yetkilerini sınırlamak ve daha da ötesi adalet bakanlığının onayı olmadan adeta adım atmasının önüne geçmek için başlattığı girişimin, Hukuk'un iktidarın güdümüne gireceğini ve bunun yargıya vurulacak büyük bir darbe olduğunun farkında olması gerekir. Ne acıdır ki, düne kadar toplumun adeta vicdanını kanatan siyasi operasyonlara imza atan yargıya ve bu olaylarda şiddeti meşru bir yöntem olarak gören emniyet teşkilatına her defasında arka çıkan ve yapılan eleştirilere çok sert tepki gösteren başbakan ve onun partisinin bugünkü tavrı manidardır. -Tüm bu yaşananlara karşı özellikle Kürt siyasetinin ve Kürtlerin takınacağı tavır oldukça merak ediliyordu. Öcalan ile yapılan son görüşme de, yaşanan bu kaotik ortamda Kürtlerden yangını körükleyecek herhangi bir hamlede bulunmamaları ve ayrıca çözüm sürecinin akamete uğramaması adına AKP iktidarının mevcudiyetini koruması gerektiği yönünde bir vurgu yapılırken; iktidarın ise yolsuzlukların üzerine gitmesi yönünde bir temenni olduğunu görebiliyoruz. Kürtler, an itibari ile yaşanan süreçte; 'yolsuzlukların örtbas edilmemesi' koşulu ile iktidara yakın duruyor. Cemaat ve Kürt siyaseti arasında geçmişten beri gelen husumet, bu saflaşmanın şekillenmesi adına zaten belirleyici rol oynuyordu. KCK, operasyonlarının cemaat ile ilişkilendirilen yargı ve emniyet mensuplarınca yapılmış olması özellikle Kürt siyasetinde bu oluşuma karşı belirgin bir 'antipati' meydana getirmiş bulunuyor. Öte yandan geçtiğimiz hafta içinde gündeme Paris suikastının tetikçisi Ömer Güney'in olduğu iddia edilen ve MİT personelleri ile aralarında geçen konuşmanın ses kaydının internete düşmesi kuşku yok ki tüm yaşananlar içerisinde kullanılan bir 'koz' olduğu çok açık. İç işleri Bakanlığı olayın MİT ile ilişkilendirilmesinin kabul edilemeyeceğini dile getirse de olayın bir an önce aydınlatılması gerekir. Peki, şimdi ne olacak, ülkeyi sarsan 17 Aralık operasyonunun artçıları daha ne kadar sürecek? Sanırım bu çatışma seçime kadar giderek şiddetini arttırarak devam edecek gibi. İktidara karşı başlatılan savaşta karşı taraf elindeki kozları bir kalemde kullanmak yerine, iktidarın hamlelerine karşılık vererek sürdürecek. İktidar ise, olası operasyonların önüne geçmek için tüm kamu kurumlarını kapsayacak görev değişikliklerine başvuracak gibi, bekleyip göreceğiz. |
|
|
|