|
|
![]() Çünkü, hesapsız ve plansız, her isteyenin inşaat yaptığı, yaparken de doğa koşullarını düşünmediği, aynı altyapı üzerine sürekli emsal arttıran Türkiye'ye özgü imar planı yönetmeliğinin sonucu olan bugünkü şehirleşme, sıklıkla sokakların dere olmasına neden olmaktadır. Şehircilik standartları geleceğin çok altında kaldığı ve her türlü suiistimale açık olduğu için, imar planlarında söz sahibi olanlar hep kendi günlük çıkarlarını planlamışlardır. Sistem bütün için değil, birkaç uyanık ve onların yakını için çalışmış, yıllar içinde halkın yaşam seviyesini insanlığın çok altında bırakan şehirler oluşmuştur. Sürekli emsal artışları ile kalabalıklaştırılan mahallelerin ekonomik çekiciliği, doğanın bazı temel kurallarının bile göz ardı edilmesine neden olmuş, basit doğa olayları şehirlerde kırsal hayatı aratmayacak kadar insanların canını alır olmuştur. Birkaç sene önce, beyaz bir minibüs kasasının arkasında boğulan işçi kadınları hatırlıyorsunuzdur. Minibüsün şoförü ve işletme yetkilileri ihmal nedeni ile ölüme sebep olmak suçuyla gözaltına alınırken, suçlunun tespit edilmesi dolayısı ile büyük bir rahatlık içindeki yetkililer de ölenlerin yakınlarına taziyelerde bulunuyorlardı. Bu yaşananların son olduğu bir daha olmayacağı vurgulanmaktaydı. Aya Mama deresinde yüzlerce yıl önce inşa edilen Mimar Sinan köprüsünde ise taş bile oynamamıştı aynı taşkında. Garibanlar öldükleri ile kaldı, hiç alakası olmayanlar da katil olarak lekelendi ama bu ülkede şehircilik adına hiçbir ders alınmadı. Yağmur bir doğa olayı. Ama geçen sene Samsundaki taşkında, yerel idareciler 'Semavi bir afet oldu' dediklerinde, gerçekten çok üzülmüştük. Kapıcı dairesinde biranda camdan içeri dolan çamur ile boğulan insanlar ve artlarından haykıran bir annenin çığlıkları duyuluyordu, mühendis idareciler yağan yağmuru ekranlardan bu cümle ile tanımlarken... Ailesini dakikalar içerisinde yitiren çaresiz kadının haber malzemesi yapılması daha da üzücüydü. Sorumlu bu sefer de sema oldu, mezar taşlarına 'doğanın intikamı' yazıldı. Taşkın çekildi, çamurlar temizlendi, bahçeler çiçeklendi. Bir sonraki taşkında daha fazla ölmek için derelere biraz daha yaklaşıldı. Çağın gerisinde kalmış zihniyetlerle ve kurallarla yönetilen insanlar, dünyanın en güzel yerlerine sahip olsalar bile etraflarındaki zenginlikten faydalanamaz, ikinci değil üçüncü sınıf hayat yaşarlar. Türkiye dünyanın en güzel coğrafyasıdır. Ama insanımızın bilinçsizce her yere inşaat yapması bu güzelliği kapatıyor. Bu kadar güzel bir coğrafyayı, bu kadar kötü bir şekilde şehirleştirdiysek, ne derelere, ne Sema‘ya ne de iklimlerin değişmesine bahane bulalım. Suçlu; plansız şehirleşmeye neden olan ve geleceği görmeyen, imar yönetmeliklerdir. Başkanlar da ne yazık ki bir şeyler söylemek lazım geldiği için kamuoyuna konuşmakta; sistemdeki esas yanlışlığı yani medeniyetin gerisindeki bu şehirleşme kurallarıyla artık devam edilemeyeceğini bir türlü söyleyememektedirler. Belki de onlar da asıl nedeni hala göremiyorlar. Türkiye insanı cennetten kopma memleketinde cehennem hayatı gibi bir hayat yaşıyor. Yağmurdan mutluluk duyup, getirdiği bereketin güzelliğine şükredeceğine; yağmur yağınca korkuya kapılıyor, kaybı olanlar ise yitirdiği canların yasını tutuyor. Memleketimiz insanı için bu doğru ve haklı bir kader değildir. Bu hali ile daha da kötü haberler duymaya devam edeceğiz. Çözüm için parsel bazlı inşaat hakkından, ada bazlı imara geçilmesi ile bu sorun aşılabilir. |
|
|
|