|
|
![]() Şeytan, bilindiği gibi Allah'ın ona tanıdığı süre boyunca dünya üzerinde kargaşa çıkartarak insanları birbirine düşürmeyi, onları yoldan çıkarmayı kendine görev edinmiştir. İnsanoğluna duyduğu amansız kinden ötürü bu uğurda hayatı boyunca mücadele etmektedir. Şeytan, dünya tarihi boyunca karşısına çıkan herkesi ve her inançlı insanı cehenneme sürükleyene kadar saptırmaya çalışacağına dair Allah'a yemin ederek vaat vermiştir. Allah insanların imtihanı için negatif bir güç olarak özel kabiliyetlerle donatılmış biçimde yarattığı şeytana bu vaadi için belli bir süre tanımıştır. Şeytanın hile ve saptırma metotları Allah, İsra Suresi'nde şeytanın aldatma ve yoldan çıkarma yöntemlerini şöyle bildirmektedir: "Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun." Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez. (İsra Suresi, 64) Dikkat edilirse, bu ayette Allah müminlere şeytanla ilgili çok önemli sırları açıklamaktadır. İlk olarak "güç yetirdiklerin" ifadesinden, şeytanın güç yetiremediği insanlar da olduğunu anlıyoruz. Güç yetiremediği bu insanların kim oldukları ise bir sonraki ayette şöyle açıklanmakta: "Benim kullarım; senin onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün (hakimiyetin) yoktur." Vekil olarak Rabbin yeter. (İsra Suresi, 65) Demek ki şeytanın Allah'a samimi iman etmiş, yalnızca O'na güvenip dayanan, yalnızca Allah'ı Vekil edinen ihlas sahibi Müslümanlar üzerinde hiçbir etkisi yoktur! Peki şeytanın mücadele yöntemleri neler? Bunu da 64. ayetin devamından öğreniyoruz: "Güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat..." Demek ki sesli propaganda, insanlara sesle etki etmek şeytanın en önemli araçlarından birisi. Sesli propaganda nasıl yapabilir: İkna ettiği kendi dostu, taraftarı olan insanlar üzerinden dünya çapında bozguncu, fitne çıkarıcı, ayrılıkçı, kışkırtıcı haberler yayar. Bunu yaparken basını, interneti, yazılı ve görsel medyayı, TV kanallarını, uydu yayınlarını kullanır. Böylelikle, insanları sürekli kendi negatif telkini altında tutarak deccaliyete hizmet edecek bir kıvama getirir. Bu, ahir zamanda şeytanın liderliğindeki deccaliyetin kullanacağı en önemli taktiklerden biridir. "Sarsıntıya uğrat" ifadesinden de şeytanın yukarıda saydığımız kitle iletişim araçlarını kullanarak insanları sürekli şoke etmeye, dengelerini bozmaya, mevcut sağlıklı düşünce yapılarını ve vicdani kanaatlerini sarsmaya yönelik yalan ve çarpıtma haberler yayacağını anlıyoruz. Bu suretle deccaliyetin önünde engel olarak gördüğü hayırlı işler ve kişiler üzerinde insanların güvenlerini ve desteklerini yok etmeye çalışacağını görüyoruz. Ayette bildirildiğine göre şeytanın en önemli metotlarından bir tanesi de "yaygara koparmak" : "Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yaygarayı kopar..." Bu yaygarayı da "atlıları ve yayalarıyla", yani elindeki bütün teknik ve insan gücüyle koparacağı anlaşılıyor. İşte, yukarıda bahsettiğimiz kitle iletişim araçları ve bunları yöneten ve yönlendiren insanlar da şeytanın bu telkin ve propaganda gücünü oluşturuyor. Bu sayede her olayı, her konuyu kendi işine geldiği, dilediği biçimde şekillendirip yansıtarak insanları manipüle edebiliyor. Bir kaşık suda fırtınalar koparabiliyor; bir kibrit çöpü yanıyorsa dehşetli bir orman yangını veya yere bir su damladıysa büyük bir sel felaketi gibi gösterebiliyor. Şeytan bütün bu imkan ve yöntemlerini Deccaliyetin en şiddetli biçimde yaşandığı ahir zamanda son noktasına kadar kullanarak, kıyametten hemen önceki bu son dönemde kendine verilen süre dolmak üzereyken, mümkün olduğunca çok sayıda insanı saptırmaya çalışıyor. Dünya çapındaki yüzyıllardır süren hakimiyetinin sonu anlamına gelen Mehdiyeti ve İslam'ın dünya hakimiyetini engellemek için en son çırpınışlarını yapıyor. Ancak ne kadar çırpınsa da Allah'ın kaderde kendisine tanıdığı süre bitmek üzere ve bunu değiştirmek için yapabileceği hiçbir şey yok. Yakın zamanda dünya çapında olduğu gibi ülkemizde de bu çırpınışların alametlerini yaşıyoruz. Ortada büyük bir şey yokken çok büyük yaygaralar kopartılarak çok büyük felaketler varmış izlenimi veriliyor. Yaygara kopartılan konular yargı ve yürütmenin çok kolaylıkla diyalog içinde halledebilecekleri konularken içinden çıkılamaz çözümsüz bir tablo görüntüsü veriliyor. Devlete, millete, ekonomiye zararı apaçık olduğu halde kısır çekişmeler, ihtilaf ve kavgalar sürüyor. Şeytanın yaygarasına karşı ne yapılmalı? İşte böyle bir dönemde, samimi Müslümanların insanları etki altına alan şeytani telkinleri dağıtacak akılcı telkinlerine çok büyük ihtiyaç vardır. Şeytanın bu hile ve oyunlarını ancak şeytanın yaygaralarına, kışkırtmalarına akıl, sükunet ve itidal ile yaklaşan, kargaşa ve fitneye yol vermeyen Müslümanlar bozup ortadan kaldırabilir. Çünkü ayette de bildirildiği gibi ihlaslı samimi Müslümanlar üzerinde şeytanın bir etkisi yoktur. Onlar şeytanın bu yaygaralarına kulak vermezler, hak ve batılı karıştırmazlar. Bu nedenle tüm Müslümanların ayette tarif edilen Müslümanlardan olmaya niyet ve gayret ederek şeytanın oyunlarına alet olmadan, yaygaralarına kapılmadan, hilelerine bilerek ya da bilmeyerek ön ayak olmadan, doğruyu yanlıştan ayırt eden, sakinleştirici, yatıştırıcı, birleştirici ve uzlaştırıcı olarak şeytanın telkinlerini dağıtmaları çok önemlidir. Deccaliyetin, hadislerde bildirildiği üzere, cenneti cehennem, cehennemi cenneti gibi gösterme özelliği vardır. Şeytanın bu yanıltmasına izin vermeden gereksiz bir korku, sanal bir kargaşa ortamı oluşturmamak gereklidir. Allah Kuran'da insanları güzel söz söylemeye, öfkelerine kapılmamaya davet etmektedir. En güzel, en hayırlı davranış Kuran'da emredilen davranış olduğu için hayırlı olanı geciktirmemek ve hayırlarda yarışmak için Kuran'ın hükümlerini süratle hayata geçirmelidir. Son olaylara bu bakış açısıyla yaklaşırsak; gerek Sayın Başbakanımız'ın gerekse Fethullah Hocamız'ın sevgi insanları olduğu, dinin hükümlerine titiz oldukları herkesçe bilinen bir gerçektir. Bu nedenle Müslümanların bu olaylara yaklaşım şeklinin, karışıklıktan çıkar uman kimselerin sevgisiz ve nefret dolu sözlerine, kışkırtmalarına aldırmadan Kuran'da bildirilen en güzel davranışı sergilemek, kardeşlik ruhunu esas almak ve böylece şeytanın planlarına en büyük darbeyi vurmak olmalıdır. Üzerinde durulması gereken önemli konular Fethullah Hocamız'ın ve onu sevenlerin devlete karşı bir tavır içinde olmaları düşünülemez. Ancak, hükümetle farklı ya da muhalif görüşleri elbette olabilir. Bunu dile getirmeleri de demokrasinin kaçınılmaz bir gereğidir. Hükümetin de eleştiriden, muhalefetten çekinmeyen, aksine alabildiğine muhalefete imkan veren bir tavırda olması demokrasimiz açısından son derece sağlıklı bir durumdur. Ne kadar güçlü muhalefet olursa hem Türkiye hem de AK Parti açısından o kadar faydalıdır. Herkesin istediği gibi konuştuğu, fikrini sonuna kadar savunabildiği, Batı demokrasilerine bile örnek olacak bir demokrasinin yaşandığı canlı, dinamik bir Türkiye en büyük temennimizdir. Her zaman ve her dönemde suç işleyen, yolsuzluk yapanlar olabilir. Başkalarının suçlarından hükümetin ya da Başbakan'ın sorumlu tutulmasının hiçbir mantıki ve vicdani dayanağı yoktur. Ancak hükümetin de yolsuzlukların üzerine güçlü biçimde gidildiğini, bunların takibinin sonuna kadar yapıldığını millete göstermesi son derece önemlidir. Böyle yaparsa, ortaya atılan her iddia AK Parti'nin daha da aklanmasına vesile olur. O yüzden iddialardan endişe etmek yersizdir. Önemli olan şuurlu dindar vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun hükümeti destekliyor olmasıdır. Bu destek olduktan sonra başka bir şeyden tedirgin olmak gereksizdir. AK Parti'nin icraatları ortadadır. Ergenekon örgütüne karşı başarısı, faili meçhullerin durması, ekonominin güçlenmesine, ülkenin Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş düzeydeki refah ve kalkınmasına, zenginleşmesine olan katkıları bunlardan sadece bazılarıdır. Önemli olan hükümetin her fırsatta bu konulardaki kararlılığını dile getirmesi ve hiçbir taviz ya da geri dönüşe izin vermeyeceğini vurgulamasıdır. Aksi takdirde, Ergenekon örgütü örtbas edilecek gibi bir görünüm oluşursa bu, devlet içindeki çetelerin yeniden güçleneceği anlamına gelir. Ki böyle bir imaj halkın güven ve desteğinin bir anda yok olmasına neden olabilir. Gerçek sevgiyi elde edebilmek için, coşkulu bir merhamet ve affedicilik gerekir. Halkımız bu samimiyeti ve candanlığı gördüğü sürece hükümetimizi bağrına basar. Bu nedenle Sayın Başbakanımız'dan istirhamımız, sahabe döneminin coşku dolu sevgi anlayışını ve affedicilik ruhunu günümüze taşıyan tavır ve açıklamalara birinci dereceden önem vermesidir. Bağnaz din anlayışına karşı tavır alan, kadına değer veren, modernliği, modern gençliği ve modern yaşamı teşvik eden, sanatın, müziğin, bilimin önünü açan, sahabe ruhunu canlandıran bir yaklaşım hükümetimiz açısından son derece olumlu bir imaj olacaktır. Bu yaklaşım aynı zamanda çeşitli çevrelerin hükümet aleyhine kullanmaya çalıştığı kozlarını da yok ederek oyunlarını tersine çevirecektir, inşaAllah. Yegane çözüm Mehdiyet'in etrafında kurulacak olan İslam Birliği'dir Sonuç itibariyle, saydığımız bu olumlu değerlerin tümünü bünyesinde taşıyan yegane gerçek İttihad-ı İslam ruhudur. Bu nedenle tüm Müslümanların, dolayısıyla tüm cemaatlerin İttihad-ı İslam'ı ve Mehdiyet gerçeğini her fırsatta gündeme getirmeleri, savunmaları en hayati konudur. Şu anda İttihad-ı İslam'dan daha acil ve önemli bir konu yoktur. Diğer tüm konular ve tüm sorunlar bu en önemli konunun gündeme getirilmemesinden, bu konuda gereken fiili ve manevi duaların yapılmamasından kaynaklanmaktadır. Allah ayetlerinde Müslümanların ittifak etmezlerse güçlerinin gideceğini, birlik ve beraberlikte ise kuvvet, bereket ve başarı olduğunu açıkça bildirmektedir. Allah Müslümanların birlik olmalarının önemini bu kadar açık biçimde bildirmişken, bu konuda duyarsız ve ilgisiz olmak Allah'ın gücüne gidebilir ve bu umursuz tavır pek çok belanın ve fitnenin kaynağı olabilir. Dolayısıyla tüm Müslümanlar tek bir akıl ve vicdan etrafında ittifak etmelidirler. Bu temiz vicdan ise Peygamber Efendimiz (sav)'in 1400 yıl önce müjdelediği Mehdiyet'tir. Şurası da bilinmelidir ki destek olunsun ya da olunmasın, karşı olunsun ya da olunmasın İslam Birliği ve Mehdiyet Allah'ın kaderinde yarattığı bir gerçektir ve Peygamberimiz (sav)'in verdiği haberler doğrultusunda çok yakın bir zamanda gerçekleşecektir. Önemli olan bu gerçeğe vesile olanlardan olabilmektir. En doğrusunu Allah bilir. |
|
|
|