Maskeler Düşerken
Sevgili dostlar yeni İçişleri Bakanı Efkan ÂLÂ'nın Erzurum'da ki konuşmasında maksadını aşan ifadeler kullandığı medyaya yansıdı. Özellikle cemaat güdümlü gazeteler Gülen'in hedef alındığı gerekçesiyle bir hayli öfkeliler.  

Evet, millet olarak gergin günler yaşıyoruz. Dershane tartışmalarıyla başlayan, 17 Aralık operasyonuyla devam eden, ananasla ve tayinlerle zirveye ulaşan bu tartışmada sular kolay kolay durulmayacağa benziyor

Geziyle başlayan ekonomik ve huzur istikrarsızlığı maalesef son olaylardan sonra telafisi zorlaşan bir boyuta ulaştı. Aklı başında hiç kimse Gülen ve yılmaz savunucularının masum olduğunu söyleyemez.
Her ne kadar gündemde ki 'savcı ve hakimler bizden değil', paralel yapı yoktur masalları anlatılsa da AK Parti'yi sevmeyenler bile 'düşmanımın düşmanı dostumdur'  ekseninde değiller.
Toplumun büyük çoğunluğu dinlemelerde, şantaj kasetlerinde cemaat parmağının olduğunu düşünmekte. Yapılan anketler de bunu açıkça göstermekte. Çoğunluk her zaman haklıdır demek istemiyorum ama cemaat denilen yapı bu süreçte bu kadar hedef tahtasının göbeğinde görülüyorsa kendilerini de çek etmeliler

Geçtiğimiz hafta Ankara'da bulundum. Bir çay ocağında gündeme dair bir muhabbet çevirirken bir arkadaşımız kadınlar cemaate çok tepkili deyince şaşırdım kaldım.
-Sosyoloji mezunuyuz ya- hesabıma göre kadınların cemaate daha tutkun olacaklarını düşünüyordum. 3 arkadaşımızın bu düşüncelerine rağmen ben ısrarla 'hayır, hayır ne alakası var'  repliğini dillendiriyordum. Çünkü kadınlar kolay kolay bağlılıklarından vazgeçemezler.
Daha duygusal oldukları için yardım, sohbet, yeni nesil gibi kavramlar hanımlar arasında daha etkili olur diye düşünmüştüm hep. Anladım ki yanılmışım. Demek ki halkımız her hafta sohbetlerine dahil oldukları yapıya, okudukları gazeteye bile yeri geldiği zaman tavır koyabiliyormuş.


Siyasilerin ağzına paralel olarak geçen bu yapı bir kez daha düşünmeli. Tayyip Erdoğan'ın halkımızın ve özellikle de Anadolu kadınının gönlünde ki yerini sarsmak hiç de kolay bir iş değildir.
17 Aralıkta vizyona giren bu gerilim filmi bizlere paraleli ve paralı eli açıkça gösterdi. Evet, artık her şeyi cemaatten bilme hastalığına yakalanmış durumdayız. Ve karanlık yapıların oyunları bunun aksını değil teyidini bizlere gösteriyor.

Sizler buna paranoya diyebilirsiniz yıllarını cemaate vakfeden biri olarak artık sınırsız itaatten sınırsız sorgulamaya geçtiğimi belirtmem lazım. Deniz Feneri davasının savunucusu değilim ama hepimiz düşünmeliyiz. Deniz Fenerinin sönmesinden sonra parlayan yardım derneğinin adı ne? bir zahmet düşünün.

Ahmet ŞIK yayınlanmamış kitabından dolayı içeri alınırken 'dokunmayın yanarsınız' diyordu. Nedim ŞENER ve Hanefi AVCI gibi isimler cemaat yapılanmasını ifşa eden kimselerdi. Üçü de cezaevinin soğukluğunu bedenlerinde hissetti.

Ben kendi adıma suçluyum. 'Cemaat Allah diyor yanlış yapmaz' ön kabulüyle AVCI'yı ŞIK'ı ve ŞENER'i vicdanımda mahkum etmiştim. Şimdi de masumdurlar gibi bir iddia da bulunamam ama en azından şimdi daha kuşkuyla yaklaşıyorum.
Yeteri kadar kandırıldığımıza göre artık daha tedbirli olmak boynumuzun borcu.
Hatalarımızı kabul etmeden terakkiye kanat çırpamayız. Evet, cemaat konusunda şahsen büyük bir yanılgıya düştüm. Şimdi de nedamet boyutunda olanca gayretimle düşüncelerimi geniş kitlelere ulaştırmaya çalışıyorum.

Maskeler düştü ve gerçekler açığa çıktı. Akif'in dizeleriyle eyvallah...
     

Maske yırtılmasa hâlâ bize afetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab

2014-01-30