|
|
![]() Kum saatinde kumlar aktıkça yolsuzluğa bulaşanlar agresifleşiyorlar. Öfkeleniyor, hakaret ediyor ve müktesebatlarını dışa vuruyorlar. 17 Aralık tarihi, Hizmet Camiası ile Hükumet mensuplarının kesinkes ayrıştığı tarih oldu. Fakat değerlendirmede bulunmadan önce mazisine bakmak lazım: Dershane tartışması, 2004 Gülen Hareketini Bitirme Planının deşifre olması, bürokrasideki tasfiyeler ve yine devlet dairelerinde süregelen fişlemeler tartışmanın mazisi hakkında fikir veriyordur. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu vefatından önce yaptığı bir konuşmada hükümeti uyarmış ve 'Şimdi sizin altınızdan da pis kokular geliyor' demiş. Yine aynı konuşmada, ihale yolsuzluklarına, Bakan çocuklarının karıştığı yolsuzluklara değinmiş ve Cumhuriyet tarihinde görülmemiş en büyük yolsuzluk nitelemesini yapmış. Merak edenler aşağıdaki linkten ulaşabilirler. http://analiztv.aktifhaber.com/video-detay/Muhsin-Yazicioglu-Sanki-Bugunleri-Anlatiyor--30326.aspx Merhum Yazıcıoğlu, konuşmanın devamında Hizmet Camiasına atıfta bulunarak, 'Mütedeyyin insanların sizden beklediği, yolsuzlukları önlemek, dokunulmazlıkları kaldırmak ve demokratik bir anayasa yapmanızdı' diyor. Fakat yapılan vaatlerin hiçbirinin yerine getirilmediğini ibretle görüyoruz. Süreçte kullanılan üslup çok önemli, Hizmet Camiası kendinden emin olarak itidalli bir üslup kullanırken, parti cenahı tahkir ve tahrik edici bir üslubu benimsiyor. Toplumu kamplaşmaya iten, ayrıştırıcı ve ötekileştiren bir üsluptu bu. İspatını çok basit karşılaştırma yöntemiyle yapabiliriz. Mesela 17 Aralık sonrası parti cenahını savunan ismini telaffuz etmek istemediğim 4 gazete ile Hizmet tarafını destekleyen iki gazete manşetlerini inceleyin ne demek istediğimi anlarsınız. Hükumet üyeleri, 6 ay öncesine kadar Hizmet Camiasına övgüler dizerken 17 Aralık ile söylemlerini değiştirdi ve sertleştirdiler. Paralel Devlet, çete, örgüt, in ve haşhaşilik gibi belgeye dayanmayan bir karalama ve yaftalamada bulundular. Ne var ki bu tacizler Hizmet mensupları için ilk değildi. Bediüzzaman Hazretleri de zamanında benzer hakaretlere maruz kalmıştı. Devrin gazeteleri manşetlerinde 'Kürt Said' veya Said-i Kürdi ifadesini kullanıyorlardı. Hâlbuki Üstad Hazretlerinin ne kendisi ve ne de sevenleri böyle bir tabiri kullanmadılar. Sevenlerinin kullandığı tabirlerden en önemlileri: Bediüzzaman, Hoca Efendi ve Molla Said-i Meşhur (Meşhur Molla Said) idi. Yine o dönemde, Afyonkarahisar savcısının Üstad hakkındaki iddiasında, 'Hasan Sabbah Ehl-i Sünnete karşı giriştiği siyasi faaliyetiyle nasıl sarsıntıya yol açmışsa Bediüzzaman da benzer bir siyasi sarsıntı meydana getirmek istemektedir.' ifadeleri şaşırtıcıdır, çünkü Sayın Başbakanın haşhaşi benzetmesi demek ki ilk değilmiş. Tarih tekerrür ederken insanlar durdukları yere iyi bakmalıdırlar. Kum saati akmaya devam ediyor. Gerçeklerin anlaşılması için belki daha çok kumun akması gerekebilir ama bundan sonra kimse saati geri döndüremez. Her kum tanesi düştüğünde sahnede yeni bir perde açılır ve insanlar neyin doğru ve yanlış olduğunu daha iyi anlarlar. Allah ülkemizi ve doğruları korusun. @kimyaci64 |
|
|
|