Devlet içerisindeki çalkantılar ile dolu televizyon programlarından, birbirini tekrarlayan yayınlarından bıkmakta haklısınız. Hiçbir sonucu olmayacak çalışmalar ile boşuna vakit ve emek kaybedilmektedir. Şu gerçekleri tespit etmekte fayda var;

Türkiyeye gezmek, yatırım yapmak, güneşlenmek, sıhat bulmak için gelecek yabancı bir kişi için ortam geçtiğimiz senelere göre pek temiz değil.

Bundan herkes zarar görür.

Televizyon ve gazetelerin işgal etmiş olan, seçim nedeni ile coşmuş siyasi hareketlerin, vatandaş boyutuna etkisi olmayacağı gerçektir.

Örneğin, devlet içi dinleme, örgütlenme, gruplaşmanın olmadığı; devletin istediği kişiyi izole etmediği bir ülke var mıdır?

Öyle olsaydı, ABD başkanı geçtiğimiz gün verdiği röportajda, kendisine sorulan 'Alman yetkilileri neden dinlediniz' sorusuna 'dünyayı Vaşington Postan mı takip edeceğiz' diye cevap vermezdi.

Devlet heryerde devlettir.

Devlet heryerde vatandaşları ayaktadır, parası ile de güçlüdür.

Türkiye yer altı kaynaklarını satarak kolay gelir temin eden bir ülke değildir.

Türkiye, Milletin alın teri ve emeği ile yükselen bir ülkedir, gelir sahibi ülkelerden kendisine kaynak çekmeye çalışan bir ülkedir.

Sokak anarşilerinin, yargı sisteminin birinci haber yapıldığı bir yere; siz cebinde parası  olup, parasını harcamaya gelecek kişileri çekemezsiniz.

Dünyanın en korkak canlısı, parası olan insandır.

Türkiye etrafına çizilen korku çemberinin, yerel seçimleri takip eden günlerde; turistik bölgelerdeki ses bombaları, geri gönderilen sebze kamyonları, sokak tacizleri, iflas edip intihara kalkışanlar, uzayan gümrük kuyrukları, aile içi şiddet uygulanması  gibi suistimal kaynaklı olaylar ve düzmece haberler ile pekiştirileceğini, geçmiş tecrübelerden hatırlamanızı isteriz.

İşin vatandaşa etki boyutu burada ortaya çıkmaktadır...