|
|
![]() Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 tarihinde Mustafa Kemal ve çalışma arkadaşları tarafından kurulduğundan bu yana ilk defa tartışmasız bir şekilde ‘kökten dinci' kökenden gelen bir siyasi parti tarafından tek başına ve ilk defa 12 yıl gibi uzun bir süredir yönetiliyor. Günümüz itibariyle çok net olan bir şey var ki oda şudur; daha önceden hiçbir iktidar döneminde bu ülkenin temel yapısıyla, omurgasıyla ve hatta genleriyle bu kadar oynanmamıştı. Son 12 yıllık iktidar döneminde ama özelliklede yaklaşık olarak son 4 yıllık dönemde çıkarılan yasalar ve gerçekleştirilen uygulamalar diğer dönemlerle kıyaslanamayacak kadar farklıdır ve tehlikedir... Ve sonunun nereye varacağı belli olmayan uygulamaların doğurduğu ve doğuracağı sonuçlar yavaş yavaş ve çok acı bir şekilde artık ortaya çıkmaya başlamıştır... Mesela; Daha önceden hiçbir iktidar döneminde hükümet göreve gelir gelmez, Genel Kurmay gibi, YÖK gibi, Yargıtay gibi neredeyse devletin tüm temel kurumlarıyla ve Baro gibi, TUSİAD gibi çok sayıda sivil toplum örgütleri ile kavgaya tutuşmamıştı... Daha önceden hiçbir iktidar döneminde ‘din' siyasete bu ölçüde alet edilmemiş ve halkın dini duyguları rencide edilmemiş ve ortaya çıkan sonuçlardan dolayı halkın dini inançları bu kadar zayıflatılmamıştı... Daha önceden hiçbir iktidar döneminde mevcut yasa ve yönetmelikler ortada dururken yasa ve yönetmelikler aleyhinde aleni işlemler ve uygulamalar gerçekleştirilmemişti... Daha önceki hiçbir dönemde bu ülkenin valileri ve emniyet müdürleri ben mahkeme kararlarını tanımıyorum ve uygulamıyorum dememişti... Daha önceki hiçbir dönemde bu ülkenin genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları, generalleri, profesörleri, bürokratları, rektörleri bir oldubittiyle ve kurulan tezgâhlarla mahkûm edilmemiş ve hapse tıkılmamıştı... Daha önceki hiçbir dönemde bu devletin polisi, hâkimi ve savcısı adeta iktidar düşmanı ve potansiyel suçlu konumuna düşürülmemişti... Daha önceden hiçbir dönemde mahkemelerin kararları kolluk kuvvetleri tarafından yok sayılamıştı... Daha önceden hiçbir dönemde binlerce polisin, savcının ve hâkimin yeri gerekçesiz bir şekilde defalarca bir gecede değiştirilmemişti... Daha önceden hiçbir dönemde yolsuzluk yapıldığına dair haklarında deliller toplanan ve iddialar olan bakanlar, bakan yakınları ve iktidar yanlıları iktidar tarafından yasalar karşısında resmen korunmaya alınmamıştı... Daha önceden hiçbir dönemde bu ülkenin vatandaşları resmen iktidarı destekleyenler ve desteklemeyenler olarak bölünmemişti ve ayrıştırılmamıştı... Daha önceden hiçbir dönemde ‘güçler ayrılığı ilkesi' halkın gözünün içine baka baka yok sayılmamış ve yargı erki resmen yürütmenin emrine bağlanmaya çalışılmamıştı... Daha önceden hiçbir dönemde özgürlüklerin ve demokrasinin güçlendirilmesi kisvesi altında özgürlükler yok edilmemiş, demokrasi yok sayılmamış ve özel hayatın gizliliği tehlikeye sokulmamıştı... Daha önceden hiçbir döneminde bu ülkenin aydınları, yazarları, gazetecileri ve akademisyenleri fikirlerini beyan etmekten bu kadar çekinmemişlerdi... Daha önceden hiçbir iktidar döneminde neredeyse tüm komşu ülkelerle bu kadar ters düşülmemiş, fikri çatışma ve sorun yaşanmamıştı... Daha önceden hiçbir iktidar döneminde devletin görevlileri hükümet tarafından devlet içinde bölünmemişti, ayrıştırılmamıştı ve potansiyel suçlu konumuna düşürülmemişti... Daha önceden hiçbir iktidar resmen kendi döneminde gerçekleştirdiği ‘kadrolaşmayı' suçlu ilan ederek ve daha sonradan ‘bunlar paralel yapı' diyerek kanlı bir şekilde yok etmeye çalışmamıştı... Daha önceden hiçbir iktidar döneminde virüs devletimizin en derinlerine ve kalbine kadar sokulmamıştı... Benim ülkemin temiz, dürüst, gerçek dindar, barışçıl, kadirşinas vatandaşları tüm bu yaşananları görecek akıl ve zekâya sahiptir. Kimsenin bu ülkenin vatandaşlarının zekâsıyla oynama ve dalga geçme hakkı da asla yoktur... Prof. Dr. Mustafa EROL |
|
|
|