Sevgililer Günü ve Sadakat
İhtiyar adam, köşedeki büfeden iki simit aldı, temkinli adımlarla yürüyüp bank taburesinde eşinin yanına oturdu. Denizden esen ılık rüzgâr ihtiyar adamın yanaklarını okşayıp geçerken, güneş, ufukta kızıl izler bırakarak batıyordu. Bir ikindi vaktinin akşama döndüğü bu yerde, hayatlarının ikindisinde bulunan yaşlı çift,  aşklarını idrak ederek sohbete koyuldular.

      Yukarıdaki tablo muhtemelen her yaşlı çiftin özlemini duyacağı tablodur. Aşkları ebetlere kadar uzanan, birbirini her halde sevebilen, iyi ve kötü günde eşinin yanında olan bir sevgili, muhakkak ki güzeldir. Hatta böyle bir sevgi kutsaldır da... Şimdi ben böyle söylerken sizler yakınınızda bulunan güzel örnekleri düşünmeye başlamışsınızdır bile. Nedense benim aklıma bir zamanların efsanevi futbolcusu merhum Sedat Balkanlı ve yaşadıkları ölümsüz aşkları geldi. Hani Sedat, Fenerbahçe'de oynadığı yıllarda amansız bir hastalığa tutulmuştu(ALS) ve günden güne eriyip giderken, bu zor günlerinde eşi Şükran Hanım onu terk etmemişti. Hem de gencecik ve ömrünün baharında ve güzelim yıllarına rağmen. Belki Şeytanın, 'Ne diye fani ve bakıma muhtaç bir adamın yanında ömrünü tüketiyorsun? Genç ve güzelsin, boş ver, hayatını yaşa!' isyan sözleriyle tahriklerine rağmen. Fakat büyük aşklar işte böyle günlerde belli olur ve belki de böyle aşkların kutsal olması bu yüzdendir.

      Sedat ve Şükran Hanımın ölümsüz sevgileri muhakkak ki Allah katında büyük değer taşıyordur. Belki de onların aşkları ebet yamaçlarına namzettir bilmiyorum. Büyük fedakârlıklar taşıyan böylesi sevgiler herkese örnek olmalıdır. Evet, kutsal değeri olan evlilik müessesesi, sadece dünyevi zevkler uğruna kurban edilmemelidir. Öyle olduğunda insanların çektiği acıları, üzüntüleri ve bunalımları maalesef görüyoruz. Şıpsevdi evlilikler ve mevsimlik aşkların ne denli acılar doğurduğunu bilmem izah etmeye gerek var mıdır? Hem geçici aşklar bu kutsal müesseseyi yozlaştırıyor ve gelecek nesiller adına kötü örnek oluşturuyorlar.

      Her çocuk, anne ve babasıyla yaşamak ister. Bu onların en tabii hakkıdır. Fakat şimdilerde anne babası ayrı çocuklar ve bu çocukların problemleri var karşımızda. Bu çocuklar, ya annesiyle ya da babasıyla yaşıyorlar. Çiftler geçimsizlik nedeniyle ayrılmışlar ve mahkeme, kimin delili daha fazlaysa çocuğu ona vermiş. Tabi böyle yıkık yuvada büyüyen çocuklar, sevgi kanatlarından birini yitirmişler. Aynen kanadı kırık kuşlar gibi yaralılar ve sergiledikleri davranışlar onlar için normal değil.

      Dersine girdiğim öğrencilerimden anne-babası ayrı olanlar var. Bu öğrenciler, davranışlarındaki arızalar ile hemen kendilerini belli ediyorlar. Onların ruh dünyalarında ayrılığın getirdiği olumsuz izler kolayca görülebiliyor. Çoğu zaman mutsuz yaşadıklarının ipuçlarını veriyorlar. Diğer çocukların coşkuyla oynadığı bir ortamda onları mahzun halde tenha bir köşede yalnız dolaşırken görebiliyorsunuz. İnanın, bu çocuklar normal büyümüyorlar. Hep bir özentinin ukdesinde ve içe dönük olarak geçiyor yaşantıları. Her halde hiçbir anne-baba çocuğunun böyle büyümesini istemez!

      Sevgi ve aşk sonsuz soluklu olmalıdır. Sonsuz soluklu bir aşk; insan yaşlandıkça gençleşir, hazan rüzgârlarıyla solmaz ve maşukun ölümüyle yeniden varlığa erer. Çünkü onu yücelten değerler mana yüklüdürler.  Hal böyle olunca sevgiliye duyulan aşkın, mecaziden hakikiye inkılâp etmesi yol bulmuş olur. Hakiki aşka erenler, Leyla'nın cemalindeki güzelliğin fani fakat mahiyetindeki güzelliğin baki olduğunu bilirler. Allah cümlemize sadakat yüklü aşklar nasip etsin.


@kimyaci64


2014-02-14