İşte Hayat Bu!
Daha öncesinde bizler ‘hayat' için, hayat ta ‘bizler' için ‘yok' hükmündedir...

An gelir birileri bizim hakkımızda karar verir...

Ve bazen anlık bir heyecanın, bazen büyük bir aşkın, bazen yasak bir ilişkinin, bazen de planlı mutlu bir evliliğin ürünü oluruz...

Sonra hayata merhaba deriz...

İlk beslenmemiz, ilk ağlamamız, ilk gülümseyişimiz, ilk adımımız, ilk kelimelerimiz, ilk ilk ilk... hep heyecanlandırır ailelerimizi...

Sonrasında ilk anılarımız gelir, bebeklikten çocukluğa geçiş dönemidir bu ve hatırlayabildiğimiz ilk anılarımız oluşur...

Anne ve babamız bütün dünyamızdır o dönemde...

İlk arkadaşlarımızın adeta farkında bile değilizdir...

Ardından ilkokula başlama heyecanı... ilk okuma heyecanı, belki ilk karşı cinsi algılama günleri... belki ilk aşklar... belki ilk başarısızlık duyguları... ilk başarı duyguları...

Ortaokul ve lise yılları iyiden iyiye hayatta olma yılları... sınavlar, törenler, ilk tek başına seyahate çıkışlar, ilk yalnız kalışlar...

Ve ilk ciddi aşklar dönemi, aşkımız için yaşama yılları, onunla bütünleşme yılları, onun için ölme yılları...

İlk buluşmanın dayanılmaz heyecanları, titremeler, terlemeler, konuşamamalar...

Sonrasında büyük sınav ve sınavlar...

Başarı, başarısızlık, üzüntü sevinç, hayal kırıkları hep bir arada...

Sonrasında yeni bir hayat, çevreden kopuş, belki yeni bir şehir, belki yeni bir mekan, belki yeni bir ülke, yeni bir aşk, hayatta var olmaya doğru yola çıkış...

Ve nihayet işe başlama... ilk gün heyecanları, kendini kabul ettirme çabaları, reddedilişler, başarılar, başarısızlıklar, kopuşlar, belki kaçışlar...

Ve evlilik kararı, çok önemli ve çok zor bir karar, ‘evet bu kişi' denilen an...

Sonrasında nikah heyecanı, evet derken hissedilen duygu yoğunluğu, ağlamalar, mutluluklar, sevinçler hep bir arada...

Beraberinde ev kurma telaşları, sıkıntılar, problemler, zor yıllar...

İlk beraberlikler, büyük keyifler, uzun upuzun geceler, belki sıkıntılar ve hamilelik...

Bebeğinize aldığınız ilk kıyafetler, oyuncaklar, tatlı bir duygusallık günleri...

Ve doğum heyecanı, bebeğinizle ilk temasınız, yoğun duygusallık ve ağlamalar, asla unutulamayacak saniyeler...

Sonrasında hayat koşturması... çocuklarımızın ilkleri...

Kariyer başarısı ya da başarısızlıkları...

Hayatın vurduğu tokatlar, yükselişler, çok büyük çıkışlar, zirve yapışlar, dibe vuruşlar, hayal kırıklıkları, zenginlikler, yoksulluklar hep bir arada...

Hayatta var olabilme, bende varım diyebilme yılları...

Bu süreçte devam eden çocuklarımızın mezuniyetleri, sınav heyecanları, sıkıntıları, mutlulukları, bizimle özdeşleşen sıkıntılar ve sevinçler...

Rutinleşen hayatlar, azalan heyecanlar, belki artan alınganlıklar, aranan dostluklar, geçmişe yoğun özlem yılları...

Belki ayrılıklar, çöküşler, yalnızlıklar, belki yeni aşk ve heyecan arayışları, belki kurulan yeni hayatlar...

Sonrasında emeklilik düşünceleri, belki sağlık sorunları, ortaya çıkan irili ufaklı sağlık problemleri...

Ve iş hayatına son veriş... emeklilik... iş yerinden arkadaşlardan, yılların birikimlerinden kopuş...

Belki yoğun yalnızlık yılları, işe yaramama duyguları, belki yoğun sağlık problemleri, belki huzur ve mutluluk yılları...

Sonrasında hayatın adeta elinizden kayıp gittiğini hissedişler, çaresizlikler, yokluklar, yok oluşlar, acılar, üzüntüler, sıkıntılar...

Ama belki bilgelik, ustalık, huzur, mutluluk ve hayatın tadını çıkarma ve dibine vurma yılları...

Belki en değerli varlıklarınızı kaybediş yıllarımız...

Ve nihayetinde gelen yoğun sağlık sorunları, belki sorunsuz bir dönem ama...

Bizi bulan son nefes ve daha sonrasını asla bilemeyeceğimiz bir yok oluş...

Artık yoksunuz aynen doğum öncesinde olduğu gibi...

Arkanızda çok yoğun üzüntüler, sarsıntılar, belki depresyonlar, kabul edemeyişler...

Ve iyi kötü tüm bıraktıklarınız...

Ve HAYAT döngüsünün devamı...

İşte hayat bu...

Prof. Dr. Mustafa EROL


2014-02-16