Taksim Dayanışması gibi örgütler yüzünden Gezi anlamını hepten yitirdi; bundan sonra 'sokak korsanlığı'ndan veya Gülay Göktürk'ün ifadesiyle 'sokak vesayeti'nden bahsedebiliriz ancak.
Mahut örgüt tadında bıraksaydı, Gezi Parkı'nın bugünkü hale gelmesindeki katkıları nedeniyle, herkesin sevgi ve saygısını kazanabilirlerdi. Yapmadılar. Daha önce, 14 Haziran'da, Sayın Başbakan'la yaptıkları görüşmenin ardından kameraların karşısına geçip açıkladıkları kararlara da sadık kalmadılar, yani sözlerini tutmadılar.
Taksim Dayanışması'na sorum şu: Gezi Parkı'nda, parkın dışında herhangi bir değişikliğe izin verilmeyeceğine dair (sizin de talep ettiğiniz şekilde) mahkeme kesin karar verdiği halde hâlâ neyin 'direnişi' peşindesiniz? Demokrasi sandıktan ibaret değildir falan diyorsanız, buyurun size mahkeme kararı, daha ne istiyorsunuz? Eser Karakaş hoca Star'daki dünkü mükemmel yazısında, 'hem milli iradeye (sandık, demokrasi) hem de temel hak ve özgürlüklere (hukuk devleti) uzanan, uzanabilecek ellere birlikte karşı çıkalım…' diyordu.
Var mısınız? Şayet varsanız, 'Her şey hukuktan ibaret değildir' diyen 'sperm tadı' uzmanını coşturmaktan öte artık hiçbir anlamı kalmayan şu 'direniş' heyulasından vazgeçin. Eleman da öyle coştu ki, başkasının üzerinden de olsa, 'Demokrasi bazen darbeyle gelir' demeye başladı. Milli iradeye estek köstek ediyor, hukukun üstünlüğüne de 'ama' falan diyorsanız, hiç değilse şu Beyoğlu esnafının feryadını duyun. Hepsi birden 'yeter artık' moduna geçti. Emniyete 'bu iş ne zaman bitecek' ziyareti yapmaya başladılar.
Gerçekten yeter, bezdirdiniz! Hepsi bir yana, Alper Görmüş'ün (T24'teki) o kallavi sorularına adamakıllı cevap vermeden ne yüzle Taksim'e çıkıyorsunuz? Sahi, 'İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin Taksim Yayalaştırma Projesi'ni 6 Haziran 2013'te iptal ettiğine dair kararını' haftalar öncesinden bildiğiniz halde neden sakladınız? Söz konusu iptal kararından yaklaşık 20 gündür haberdar olduğunuz halde neden bu bilgiyi kamuoyundan gizlediniz? Onca eylemcinin gözü çıktı, onca eylemci gaz yedi, iki polis memuru yaralandı, bir komiserin yanı sıra 3 genç öldü, kamu malına zarar verildi, ülkemiz milyonlarca dolar kaybetti.
Bu vebalin altından nasıl kalkacaksınız? Sizin yerinizde olsam, değil Taksim'e, vicdan azabından insan yüzüne çıkamazdım! Mahkeme kararının gerekçesi yayımlanmadığı için açıklamayı etik bulmadık diyorsunuz ya, pes doğrusu! Yahu sizin o 'etik kaygınız' yüzünden o çocuklar öldü be! Bir yandan mahkeme kararını iplemiyor, 'direniş de direniş' diyorsunuz, bir yandan da (gerekçeli kararı yayımlanmayan) mahkeme kararını bildiğiniz halde Gezi eylemcilerinden saklıyorsunuz! Sahi siz kimsiniz? Daha doğrusu sizi kim yönlendiriyor?
Mehmet Barlas, Sabah'taki dünkü yazısında, 'Şu andaki senaryonun yapımcıları da, oyuncuları da 28 Şubat postmodern darbesindekilerle aynı isimler' diyordu, 'O dönem merkez medyasının sermayesi ve yöneticileri ile yazarları 'Batı Çalışma Grubu'nun mesajlarına bakıp durumdan vazife çıkarır ve 'Demokrasi tehlikede' diyerek, manşetlerle demokrasiyi darbeye hamile bırakırlardı. Bugün de sokak eylemlerini pompalayarak, kitleleri polisle karşı karşıya getirmeyi sürdürüyorlar. Seçim sandığını küçümsüyorlar. Bu defa Batı Çalışma Grubu yok ve sadece 'Batı' var onları yönlendiren.' 'Acaba hangi Batı?' mı dediniz? Üstada kulak verelim yine: 'Hangi Batı' derseniz, bunların izini Mısır'daki darbeye 'Bu darbe değildir' diyerek yaklaşanlardan sürebilirsiniz…'
|