Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 10 Ekim 2013
Boru değil, darbeymiş
Ergenekon Davası bitti, hüküm açıklandı; o klasik başlıkla 'sanıklara ceza yağdı'. Muhaliflerin davanın sonucuna olan itirazı ise belli ki eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a verilen müebbet cezası üstünden sürdürülecek; zira daha şimdiden, hükümlüleri temize çıkartmaya elverişli duygusal ifadelerle 'Başbuğ içeri, Öcalan dışarı' anlamına gelecek yorumlar yapılmaya başlandı bile...
Cezaların ağırlığı tartışma götürür. Ama çok önemli olan şu; artık Ergenekon'un 'Cebir ve şiddet kullanarak TC hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs eden silahlı bir terör örgütü' olduğu tescillendi. İlk günden bu yana durumun vehametini, olayı egemen iki güç blokunun çarpışması olarak değerlendirerek azaltanların, olan biteni bir hegemonya kavgası olarak göstermeye teşne olanların, ya fazla iyiniyetli ama kanaatimce fazla hin olmaktan kaynaklı çarpıtmaları, davanın kamuoyu nezdinde rasyonelize edilememesine, en azından kafaların karışmasına sebebiyet verdi.

Sesi çok çıkanlar, bugün Mısır'da gördüğümüz manzaranın aynısını Türkiye'ye reva görenlere 'vatanseverlik' diskuru üzerinden masumiyet atfetti. Oluşturdukları hayali-mitsel alanı bu ülkeyi gerçekten seven insanlara haksızlık ediliyormuş havasıyla doldurdular. Darbecilerin yargılanmasını 'muhalifler yargılanıyor'a tahvil edip, gerekçeyi de siyasi iradenin intikamcılığına bağladılar. Böyle böyle, aylarca korkunç bir dezenformasyonu elbirliğiyle yürüttüler.

Ama unutulmaması gerekenler var:

1-Ergenekon, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından iki kez incelenmiş, tutukluluk sürelerinin ve yakalama kararlarının yasalara uygun olduğuna hükmedilmiş bir dava.

2-Türkiye, Menderes'in asılmasını, Mısır'da yaşanan darbe sürecini destekleyebilecek üstelik bunu açıktan yapabilecek kadar kendinden geçmiş insanların mebzul miktarda bulunduğu bir Ortadoğu ülkesi. Binlerce faili meçhul cinayet işlenirken ve katiller asla bulunamazken, insanların hakları yargı kararlarıyla ellerinden giderken, hatta yargı kararlarıyla enselerinde boza pişirilirken, birkaç yıl öncesine kadar asker brifinglerini ayakta alkışlayan yargı mensupları mahkemelerde utanmadan görev icra edebilirken sesleri çıkmayanların, darbecileri cezalandırdığı için yargıya güvenlerini kaybetmesi de bunun bariz delili.

3-Aynı Türkiye, hala Hava Kuvvetleri Komutanı'nın (Mehmet Erten) Genelkurmay Başkanı ve Başbakan'ın onayına başvurmadan insan bombalayabildiği bir Ortadoğu ülkesi. Uludere'de yaşananlar konusunda onca eleştiriye karşın şimdiye dek tek bir cümle kurmamış, bütün saldırıları tek başına göğüslemiş olan Başbakan'ın Uludereli ailelerle bir araya geldiği iftarda kurduğu 'Emri ben vermedim' cümlesi aslında içinde bulunduğumuz durumun vehametinin göstergesidir. Kendi başına karar alıp 33 kişiyi bombalayarak katleden ve bunun hesabını da siyasi iktidara ödeten Kuvvet Komutanı gibi bir gerçekliğimiz varken, 'ordu yapmaz canım öyle darbe planı gibi kaka şeyler' demek abesle iştigali bırakın, aptallıkla ya da aptala yatmakla iştigaldir.

4- Bu dava, 'Türkiye'de Çin ve İran hapishanelerinden daha fazla tutuklu gazeteciler var' cümleleriyle The Times'daki sözkonusu ilana konu olabilecek kadar yaygınlaşan 'gazeteciler içeride, basın özgürlüğü yok' yaygarasının da artık sonunu getirmelidir. Ergenekon'dan yatan gazeteci kılıklı mühendislik meraklılarının, gazetecilik faaliyetleri dolayısıyla değil, darbecilikten içeride olduğunun mahkeme kararıyla tescillendiği, dünya kamuouyunun bilebileceği biçimde açıklanmalı artık. Tuncay Özkan (ağırlaştırılmış müebbet), Mustafa Balbay (34 yıl), Yalçın Küçük (22 yıl), Hikmet Çiçek (22 yıl), Deniz Yıldırım (19 yıl), Ergun Poyraz (29 yıl), Adnan Akfırat (19 yıl), Ferit İlsever (15 yıl), Behiç Gürcihan (13 yıl), Ünal İnanç (18 yıl), Turan Özlü (9 yıl), Adnan Bulut (6 yıl), Güler Kömürcü, Vedat Yenerer ve Serhan Bolluk (7'şer yıl) gazetecilik faaliyetlerinden dolayı değil, darbecilikten içerdeler ve bu her şeyden önce bu mesleğe yapılmış bir ihanettir.

5-Davanın asıl önemi de şu; generallerin Türkiye'de darbe yaptığı halde, adlarının sokaklara, caddelere, kışlalara verilerek taltif edilmesi dönemi sona ermiştir.

Türkiye'ye hayırlı olsun.




   
2013-08-06
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?