
Bildik bir atasözü vardır:
"Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar." Durumun vahameti anlaşılmış ki son zamanda birçok uzman ve kurum dünyada artan eşitsizliğe dikkat çekiyor. Bu yıl Davos toplantısının ana konusu da artan eşitsizlikti. Papa Francis gönderdiği mesajda,
"Servet insanlara hizmet etmeli, hükmetmemeli" buyurdu. Davos'un düzenleyicileri, dünyadaki üst düzey 700 uzmanla görüştükten sonra konuyu
"en önemli küresel risk"olarak ilan ettiler.
IMF'nin başı Christine Lagarde, Davos'a gelmeden önce
"İş ve siyaset dünyasının önderleri, birçok ülkede büyümenin nimetlerinden çok az kişinin yararlandığını bilerek karar almalı. İstikrar ve sürdürülebilir yaşam, eşitsizlikle mümkün değildir" dedi.
Bu uyarıların kaynağı şu bilgi: Dünyanın en zengin 84 insanı dünya nüfusunun yarısı, yani 3,5 milyar dar gelirlinin kazancı kadar servet sahibi.
Bu inanılmaz eşitsizlik, adalet duygusunu örseliyor. Zenginlerin yoksullara yardım etmelerinin ahlaki bir görev olduğu tartışılıyor.
Kimileri küçülen ve yoksullaşan orta sınıfı güçlendirmeyi çare olarak görüyor. Örneğin Amerika'da bunalımlı geçen son yıllarda çalışan nüfusun yüzde biri, 2009'dan beri üretilen ulusal servetin yüzde 95'ini elde etmiş. Bu süper gelirin %95'i zenginlerin. Zengini kayıran vergi sisteminden kaynaklanan bu haksızlığın düzeltilmesi Amerika'daki en önemli tartışma konularından biri.
Öfke ve huzursuzluğu artırıyor
IMF ise eşitsizliğin ve onun doğurduğu huzursuzluğun kökeninde siyaseti görüyor. Siyaset, eşitsizliği tahammül edilir sınırların altına çekmediği sürece huzursuzluk, protesto ve istikrarsızlığın doğması mukadder. IMF yetkilileri bu duruma örnek olarak Brezilya ve Türkiye'yi gösteriyorlar.
Yıllar süren etkili bir ekonomik büyüme sergiledikten sonra sonuçtan sanılandan daha az kişinin yararlandığı ortaya çıkınca öfke ve tepki doğuyor. Bir de çalışmadan ve hak etmeden iktidara yakın kişilerce büyük servetler elde edilmesi ve bu konuda hesap verilmemesi, öfke ve huzursuzluğu artırıyor.
Çin tipik bir örnek: Birkaç hafta önce egemen parti ve hükümete mensup kişilerden ve onların yakınlarından oluşan 22.000 kişinin vergi cenneti Cook veya Virgin Adaları'ndaki offshore bankalarındaki inanılmaz servetlerinin kayıtları sızdı. Yer yerinden oynadı. Resmi görevlerinin kendilerine sağladığı imkânları yasa dışı kazançlara çeviren yetkilileri, sıkı bir komünist düzeninin bile durduramadığı anlaşıldı.
Orta sınıfın geliri düşüyor
Bu işin yozlaşma boyutu; bir de küresel ekonomik gelişmenin eşitsizliğe yol açan yapısal özellikleri var.
1- Son 30 yılda milyonlarca insan yoksulluktan kurtulup, görmedikleri bir refah düzeyine kavuştular. Yeni teknolojiler onlara yepyeni tüketim malları ve iş fırsatları sundu.
2- Değişimin itici gücü olan sınai, teknolojik ve finansal atılımları yapan bir avuç insan, tarihin görmediği oranda servet kazandılar.
3- Ancak, bu küresel ölçekteki genişlemeyi engelleyecek bir olgu var: Otomasyon, robotlar ve elektronik hesap sistemleri, çalışanların sayısını sürekli azaltıyor. Beceri ve meslek bilgisi ile emek piyasasında tutunan orta sınıfın geliri düşüyor.
ABD hükümeti araştırmış: Son yıllarda dünya ekonomisini vuran krizde kaybedilen işlerin beşte üçü orta sınıf gelir düzeyini temsil ediyor. Kriz sonrası yaratılan işlerin beşte üçü de
"düşük gelir" kategorisinde.
Bunlar, dünya gerçekleri; kaçış yok. En zengin 84 kişinin sadece 10'u servetini aileden tevarüs etmiş. Gerisi, yeni girişimlerin, buluşların ürünü...
Düşünürler huzuru, servet düşmanlığı yapmakta değil, onun daha adil ve daha çok kişinin yararlanacağı biçimde dağıtılmasında görüyorlar. Bunun için de daha çok kişiyi üretken hale getirmeyi ve dünya ekonomisine ortak etmeyi öneriyorlar. Bir de
"Aman doğayı örselemeyin"diyorlar.