Didem ÜRER
|
|||||||||||||
![]() İsmim Didem Ürer, İstanbul’da doğdum. Ortaokul ve Lise öğrenimini İstanbul (Erkek) Lisesi’nde tamamladım. Daha sonra İstanbul Üniversitesi (İngilizce) İşletme Fakültesinden mezun oldum. Ve ardından Boğaziçi Üniversitesi Felsefe bölümünde öğrenim gördüm. İngilizce ve Almanca ve az derecede Arapça biliyorum. A9 Televizyon kanalında uzun süredir canlı sohbet programımız mevcut. Sohbet programlarımızın içerdiği konular: - İnsanlar arasında sevgi, adalet, dayanışma ve güzel ahlakın gelişmesini, milli ve manevi değerlerin güçlenmesini hedefleyen konular - Bilimsel gelişmelerin yakından takip edildiği, biyoloji, fizik, kimya, biyofizik, genetik, mikrobiyoloji, paleontoloji gibi bilim dalları hakkında bilgiler içeren konular, - Sosyal, tarihsel, politik, kültürel konular - Güncel haberleri kapsayan, dünyadaki küresel ve yerel sorunlara çözüm önerileri sunan konular Takip edebileceğiniz internet adreslerim: http://twitter.com/Didem_Urer, http://didemurer.blogspot.com/,http://www.a9.com.tr Email: [email protected] |
|||||||||||||
YAZARIN SAYFASI | |||||||||||||
Kadının Değeri Biliniyor mu? | |||||||||||||
![]() - Dünya kadınlarının %70'e yakını hayatlarının bir noktasında en az bir kere şiddet görüyor. - Yılda 500.000 - 2 milyon arasında kişi fuhuş, kölelik gibi amaçlarla insan ticaretinin mağduru ve bunun %80'ini kadın ve kız çocukları oluşturuyor. - Eş şiddetinden kaynaklanan sağlık hizmetlerinin ve tıbbi müdahalenin maliyeti yalnızca ABD'de 4.1 milyar doların üstünde. BM Kalkınma Programı, 35'ten fazla ülkenin baba tecavüzünü suç olarak görmediğini ve 603 milyondan fazla kadının aile içi şiddetin suç sayılmadığı ülkelerde yaşadığını bildiriyor. Dünya Sağlık Örgütü de dünyada kadınların üçte birinin fiziksel veya cinsel tacize uğradığını belirtiyor. Kadına yönelik aile içi şiddet ise en fazla Afrika, Ortadoğu ve Güneydoğu Asya'da görülüyor. Müslüman ülkelerdeki kadın mağduriyeti ileri boyutlarda Müslüman olarak bilinen ülkelerdeki kadınların ortak özelliği her şeyden önce, eğitimden son derece uzak olmaları. Afganistan da okuma yazma bilmeyen kadınların oranı % 97.6 iken, Yemen'de % 91.8, Pakistan'da: % 89.2, Bangladeş'de ise % 86.6... Yaşam şartları, huzur, refah, eşitlik, adalet, itibar, saygınlık can, mal, namus güvenliği gibi yönlerden bu ülkelerdeki kadınlar dünya geneline göre çok daha olumsuz koşul ve uygulamalara maruz kalıyorlar: - Suriye'de 3 yılı aşkın süredir devam eden iç savaş nedeni ile çok sayıda kadın hayatını kaybederken kadınlara yönelik cinsel istismar vakalarında da artış meydana geldi. - Halen 1959 yılında kabul edilen bir medeni kanuna sahip Irak'da ise kadın hakları ihlalleri çok fazla. Kadınlar kaçırılıyor, tecavüze uğruyor ve töre cinayetlerinde hayatlarını kaybediyor. Irak parlamentosunda hiç kadın milletvekili yer almıyor. - Bangladeş, Hindistan, Afganistan, Kamboçya gibi ülkelerde erkeklerin öç almak için kadınların yüzlerine asit atma suçu çok yaygın. - Suudi Arabistan'da kadınlara yönelik çok sayıda eşitsizlik ve sınırlamanın yanı sıra kadınların araba kullanması dahi kanunen suç sayılıyor. - Mısır'daki kadınların %99.3'ü, cinsel tacize maruz kalıyor. - Libya'da kadınların %99'undan fazlası aile içi şiddete maruz kalıyor. - Kuveyt'te, Cibuti'de, Cezayir'de cinsel şiddeti yasaklayan herhangi bir yasa yok. Kadına haksızlığın kaynağı yine "bağnazlık" Elbette bu ülkelerde kadınların yaşadığı zulüm, mağduriyet ve eşitsizliğin temelindeki en önemli neden her konuda olduğu gibi bağnazlık! Bağnazlığın hakim olduğu toplumlarda çoğunluk tarafından benimsenen standart bir kadın modeli bulunur: Kadın, çocukluğundan itibaren ‘ bir kocaya varma ideali' tüm hayatını kaplayan, yeri evi olan, evine ve çocuklarına bakmakla, eşinin emir ve isteklerini yerine getirmekle yükümlü bir tür köledir. Bağnazlığın kadına tanıdığı ilkel statü bunlarla sınırlı değildir. Bu aşağılama çok daha ileri boyutlara varır. İslam dinine sonradan eklenen ve dinin esasları gibi gösterilen hurafelerle yetiştirilen gençler kadının, yarım akıllı, hakimlik yetkisi ve yönetici vasfı olmayan, kara köpek, eşek, domuz ile eş değer olan, istişarede söylediğinin tersi yapılması gereken, uğursuz, %99'u cehennemlik olan bir varlık olduğu bilgisi ile eğitilir. Oysa bağnazlığın kadına yönelik bu çirkin ve vahşi yaklaşımı İslam'a ve kadının yaratılışına bütünüyle aykırı bir bakış açısıdır. Sayın Adnan Oktar A9 TV'deki bir sohbetinde bağnazlığın çarpık zihniyetinin kadın üzerindeki tahribatını şöyle açıklamaktadır : 'Ne korkunç, bir kadın neşelenemiyorsa, gülemiyorsa, konuşamıyorsa, güzel giyinemiyorsa, güzelliğini ifade edemiyorsa. Evden çıkartmıyorsun, hakaret ediyorsun, aşağılıyorsun. Diyorsun, 'bakım yapma, güzel olma, gülme. Kapının aralığından bakma, pencereni kapat, potansiyelsin, her türlü şeyi yapabilirsin, şüpheli adamsın, senin söylediklerinin tersini yapacağım.' Allah esirgesin, delirtirsin insanı, kadını delirtirsin. Aklı gider; ruhen, bedenen çökertirsin, aklını alırsın, mahvedersin. Ne yapıyorsunuz siz böyle? Böyle hayat olur mu? Cenneti özler haline getireceksin, cenneti hedefleyeceksin, dünyayı cennet gibi yapmaya gayret edeceksin, cennet hanımları gibi olmaları için gayret edeceksin, cennet huzuru getireceksin. Fıtratı niye eziyorsun? Niye ruhunu paramparça ediyorsun? Güven, saygı ve değer vermeye dayalı bir sitem olması lazım. Bunlarda değer verme yok, saygı da yok, güven de yok. Potansiyel tehlike olarak görüyor. 'Buçuk' diyor zaten adam yerine de koymuyor. 'Normal insan bir insandır, o yarım insan' diyor. Mahluk gibi görüyor. Bu zulmü Müslüman kabul ediyorsa, bir hastalık vardır. Bu zulmü kabul etmeyecek Müslüman.' Yalnızca eğitim yeterli değil! Diğer taraftan, eğitimin de kadına yönelik doğru bakış açısının yerleşmesi için yeterli olmadığını görüyoruz. Okur-yazarlık oranlarının ve eğitim düzeyinin en yüksek olduğu ülkeler Avrupa ülkeleri olarak bilinirken, Avrupa Birliği (AB) Temel Haklar Ajansı'nın araştırmasına göre Avrupa'da her üç kadından biri şiddet mağduru, her 10 kadından biri de cinsel şiddet mağduru. Dahası Avrupa'nın kadına yönelik zulüm ve vahşet uygulamaları bakımından tarihi sicili de oldukça karanlık: 1700'lü yılların başından 1800'lü yılların ortasına kadar Avrupa'da milyonlarca kadın yakıldı. Kadınlar 250-500'er kişilik gruplar halinde toplu olarak yakılıyordu. İngiltere´de ise kadınlar asılarak infaz ediliyordu. Sadece Almanya´da 1400 ve 1500'lü yıllar arasında yakılan kadın sayısı 100 bini aşıyor. Nedeni ise yine din adına ortaya çıkan bağnazlık. Görüldüğü gibi bağnaz zihniyet yalnızca İslam dinine girmekle kalmıyor, Hristiyanlık ve Kilise'nin içine de derinlemesine nüfuz etmiş durumda. Sonuç olarak, Batı medeniyetinin, kültür, sanat ve bilimin eşiği olarak tanımlanan Avrupa'nın bile kadına değer verme bakımından ne derece alt düzeylerde olduğu ortada. Demek ki kadına bakış açısının değişmesi sadece eğitim ile mümkün olmuyor. Kadına layık olduğu değerin verilmesi ancak onun Allah'ın yarattığı büyük bir nimet olduğunun şuuruna varılmasıyla gerçekleşebilir. İdeal kadın nasıl olmalı? İdeal kadın, her şeyden önce Allah'a gönülden bağlı, Kuran ahlakını yaşama konusunda büyük titizlik gösteren kadındır. Bu büyük şerefe sahip olan kadın: - Allah'a teslim olmuştur; - Rehberi Kuran ve Peygamberimiz (sav)'in ahlakıdır; - Yalnızca Allah'ın rızasını kazanmayı hedefler; - Asil ve vakarlıdır; - Güçlü bir karaktere sahiptir, iradelidir; - İtidalli ve dengelidir; - Duygusal değil akılcıdır; - Boş sözlerden ve işlerden sakınır; - İffetli ve onurludur; - Cesurdur; - Şefkatli, merhametli ve fedakardır; - Yönetici ve bulunduğu ortama hakim olan bir kişiliğe sahiptir .... Kısaca ideal kadın Kuran'ın bildirdiği üstün ahlak özelliklerinin tümünü üzerinde taşıyan kadındır. Dolayısıyla bu üstün özellikleri ile kendisine saygı duyulmasını sağlayan, değerli olduğunu hissettiren insandır. Ancak elbette kadındaki bu üstünlüğü idrak etmek, ona gereken saygı ve sevgiyi göstermek, değeri vermek de yine ancak insanlarda Kurani bakış açısının yerleşmesi ile mümkündür. Aksi takdirde, günümüzdeki birçok örneğinde görüldüğü gibi, güzel ahlaktan nasibini almamış, Allah'a gereken saygı ve sevgiyi göstermekten aciz bazı insanlar çiçeğe, kediye, çocuğa sevgi gösteremediği gibi kadına da gereken önem ve değeri veremezler. Yalnızca 8 Mart'ın değil senenin her gününün Allah'ın en güzel tecellilerinden olan kadınların olması dileğiyle. İnşaAllah. |
|||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||
2014-03-19 | |||||||||||||
|
|||||||||||||