Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 06 Temmuz 2014
Didem ÜRER
Didem ÜRER kimdir?
İsmim Didem Ürer, İstanbul’da doğdum. Ortaokul ve Lise öğrenimini İstanbul (Erkek) Lisesi’nde tamamladım. Daha sonra İstanbul Üniversitesi (İngilizce) İşletme Fakültesinden mezun oldum. Ve ardından Boğaziçi Üniversitesi Felsefe bölümünde öğrenim gördüm. İngilizce ve Almanca ve az derecede Arapça biliyorum. A9 Televizyon kanalında uzun süredir canlı sohbet programımız mevcut. Sohbet programlarımızın içerdiği konular: - İnsanlar arasında sevgi, adalet, dayanışma ve güzel ahlakın gelişmesini, milli ve manevi değerlerin güçlenmesini hedefleyen konular - Bilimsel gelişmelerin yakından takip edildiği, biyoloji, fizik, kimya, biyofizik, genetik, mikrobiyoloji, paleontoloji gibi bilim dalları hakkında bilgiler içeren konular, - Sosyal, tarihsel, politik, kültürel konular - Güncel haberleri kapsayan, dünyadaki küresel ve yerel sorunlara çözüm önerileri sunan konular Takip edebileceğiniz internet adreslerim: http://twitter.com/Didem_Urer, http://didemurer.blogspot.com/,http://www.a9.com.tr
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Asla İzin Vermeyeceğimiz Bir Tehlike: Özerklik
Bir seçimi daha arkamızda bıraktık. AK Parti 2009 yerel seçimlerine göre önemli bir başarı kazanmış görünüyor. Bu seçimin sonuçlarının vatanımıza ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Ancak Türkiye geneline bakıldığında Doğu ve güneydoğu bölgelerimizde oluşan tablo oldukça endişe verici. Seçim sonuçlarının açıklandığı günden beri A9 TV'deki yayınlarında değerli Hocam Adnan Oktar bu tehlikeye ve bunun için yapılması gerekenlere işaret etmektedir. Sn Adnan Oktar'ın açıklamaları doğrultusunda vatanımızdaki bölünme tehlikesine dikkat çekmek istiyorum.

Madalyonun arka yüzü

Barış, sükunet, ateşkes, akan kanın, terörün durması amacıyla başlayan Çözüm Süreci bu yönleriyle kimsenin reddedemeyeceği tarihi bir dönem olarak gündemdeki yerini aldı. AK Parti hükümeti bugüne kadar herkesin arzuladığı ve ümit ettiği sükûnete vesile oldu. Gerçekten de silahlar sustu, şehit haberlerinin bir anda ardı arkası kesildi. On yıllardır arzulanan ve özlenen bir tablo ortaya çıktı. PKK militanlarının ülkeyi terk etme fotoğrafları basında boy boy yer aldı.

Ne var ki PKK'nın böyle bir süreci tek taraflı ve karşılıksız kabul etmeyeceğini, altında çok karmaşık hesapları bulunacağını sorgulamak gerekliydi. 30 yılı aşkın süredir bölgede bölücülük savaşı veren PKK'nın durup dururken bir anda ateşkes ilan ederek hiçbir beklentisi olmadan ülkeyi terk etmek isteyebileceğine inanmak zordu ve bu komünist Leninist ideolojisine de aykırıydı.

Ak parti hükümetinin ve devletimizin de farkında olduğu ve teyakkuzunu yaşadığı bu tehlikenin çözüm sürecine etkilerini ve sürecin arka planındaki hesapları, 03.08.2013 tarihli "Güneydoğu'daki Korku İmparatorluğu" yazımda ele almıştım.

Özerklik ilanına adım adım...

Güneydoğuda oluşan gelişmeler iki aktör üzerinden yürüyor. Biri siyasi bir parti olan BDP, diğeri de komünist Leninist bölücü örgüt PKK. BDP'nin bir siyasi parti olarak tüm Türkiye genelinde demokratik bir mücadele yürütmesi herkesin kabulüdür. Ancak sadece Kürtleri esas alan hatta Türkiye'yi bölünmeye götürecek özerklik söylemleri asla kabul edilemez.

'Bazı çevrelerde Kürt kardeşlerimizi görmeye dahi tahammül edemeyen, onları ahlaksızca aşağılayan, yok sayan, değer vermeyen, bölgenin coğrafyasından dahi hoşlanmayan, Güneydoğu'yu adeta yük olarak gören insanlar olduğu bilinmektedir. Bu çevreler Kürt kardeşlerimizin bizden kopması için yıllarca uğraşşlardır. Bu ahlaksız zihniyetin bir uzantısı olarak iddia edilen Ergenekon yapılanması da yıllarca Kürt kardeşlerimize akıl almaz işkenceler yapmıştır. Canımız kardeşlerimiz büyük zulümlere maruz kalmışlardır ve bu çirkin tutum, canlarımızı bizden ayırmak isteyenlere hizmet etmiştir.' http://harunyahya.org/tr/Makaleler/184234/Secim-Sonuclarinin-Guneydoguda-Gosterdigi-Tehlike

Bugün gelinen noktada ise PKK,kendi hesabına göreGüneydoğu'da özerk bir Komünist Kürt devleti hedefine doğru adım adım ilerlediğini düşünüyor.

Öcalan'ın Nevruz mektubu, Ahmet Türk ve Cemil Bayık'ın son açıklamaları, BDP liderlerinin 30 Mart seçimleri öncesi ve sonrasında verdikleri beyanlar hep bu son aşamaya gelindiğinin mesajlarını taşıyor.

Öcalan, konuşmalarında ne bağımsızlıktan ne federasyondan ne de özerklikten vazgeçilmediğini, sadece bu hedefi adım adım, yumuşak geçişle gerçekleşebileceği uygun aşamaya getirdiklerini açıklıyor.

Süreç boyunca BDP'nin lider kadrosunun temel stratejisi,ikna ve telkin metotlarıyla kamuoyunu bu fikre 'tatlı tatlı'alıştırmak oldu. Bölünmeyi çok doğal, kaçınılmaz ve her iki tarafın da mutlu ve hoşnut olacağı zorunlu bir süreç şeklinde yansıtmaya çalıştılar.Bir yandan da son aşamaya gelindiği hissiyatıyla çok daha somut ve net mesajlar vermeye, daha cüretkar talepleri dile getirmeye başladılar.

30 Mart seçimlerinden hemen önce "özerk yönetimleri" savunduklarını ve halkın kendi "öz yönetimini" kurması gerektiğini belirten BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak da, 'Eğer birlikte eşit ve özgür bir yaşam arzulanıyorsa yerel ve bölgesel özerklik şarttır. 30 Mart akşamı sandıktan BDP'ye çıkacak oylar demokratik özerkliğe verilmiş oylar olacaktır.' ifadelerini kullandı.(http://gundem.bugun.com.tr/agzindaki-baklayi-cikardi-haberi/1029958).

Ayrıca Kışanak, PKK'nın yayın organı Özgür Gündem gazetesine verdiği demeçte, Türkiye'nin Güneydoğusu'nu çekinmeden açıkça "Kürdistan" devleti olarak tanımlamakta.

30 Mart seçimlerinde partisinin bölgede aldığı yüksek oy oranını bir tür "özerklik referandumu" olarak algılayan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da, "Ders kitaplarının basılmasından, ücretsiz dağıtılmasına, başka dillerde öykü, roman, şiir kitaplarının basılıp dağıtılmasına kadar elimizde ne imkan varsa kullanacağız. Anadilde eğitim yapılması için örnek model sınıflar açılması için uğraşacağız. Bütün bunların hepsi demokratik özerklik dediğimiz halkın yerelde ihtiyaçlarının ve sorunlarının çözümünün parçasıdır. Biz bunu halka söz olarak verdik, halk da buna oy verdi. Bu proje halktan destek gördü ve gereğini yapacağız." dedi. (http://haberciniz.biz/selahattin-demirtas-halk-ozerklige-oy-verdi-2742231h.htm)

Şemdinli'de dün BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Hamit Geylani ise şunları söyledi:

"Halkımız birlik beraberliğini göstermiştir. Kendi özerkliğini ve Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın gösterdiği çizgiyi esas almıştır. Bu nedenle bu zaferimiz bütün Kürdistan ve Türkiye halklarına özgürlük getirecektir. Bugün değil yarın, Kandildekilerde buraya gelecekler toplumsal yaşama, sosyal yaşama, siyasal yaşama katılacaklardır belediye başkanı da, milletvekili de, bakan da olacaklardır. İşte barış süreci bütün seçimler bunun içindir bizim açımızdan bunun içindir." (http://www.habervaktim.com/haber/366486/cozum-surecini-bunun-icin-istiyorlar.html)

Korku oyları devletin bölgedeki güvenliğe vermesi gereken önemin göstergesi...

Güneydoğu'da adeta bir korku imparatorluğu kuran PKK'nın bu seçim sonuçlarını ne tür yöntemlerle kazandığı bilinen bir gerçek. Bölgedeki masum, savunmasız Kürt kardeşlerimizin PKK'nın baskı, tehdit, şantaj ve katliamlarından kendilerinin, ailelerinin ve yakınlarının canlarını kurtarmak için çaresizce nefsi müdafaa mantığında verdikleri oylar elbette gerçeği yansıtmıyor.

Tabi, burada devletin bu bölgedeki kardeşlerimize çok güçlü bir can güvenliği ve koruma sağlaması gerekliliği bir kez daha ortaya çıkıyor. Zira polisi, askeri, kolluk kuvvetlerini çekmek, güvenliği azaltmak, bölgeyi PKK'nın hakimiyetine, halkını da PKK'ylave korkuyla başbaşa bırakmak anlamına gelir.

Bölgede kardeşlerimizin güvenliğini sağlamak için gerek polis, asker ve jandarma gücünün gerekse korucu gücünün çok yüksek olmasına önem verilmesi gerekiyor. Ancak böyle bir ortamda kendini güvende hissedebilecek Güneydoğu halkı özgür iradesiyle istediği partiye oyunu verebilir. Bu suretle PKK'nın da, üzerinden özerklik yaygarası yapabileceği gerçek dışı suni bir oy patlamasının en başından önü alınmış olur. PKK'nın baskısı bölge halkı üzerinden kaldırılırsa toplanan oy oranı da en fazla '0 noktalı' oranlarla ifade edilebilir.

Yine AKP, CHP, MHP,BBP ve SP gibi tüm partilerin PKK'nın etkin olduğu doğu ve güneydoğu illerimizde birbirlerine destek çıkıp seçmenlerinin oylarını aralarındaki en yüksek oy potansiyeline sahip partiye kanalize etmeleri ve PKK'ya hiçbir il ve ilçede varlık gösterme fırsatı vermemeleri de son derece hayatidir. Başka bölgelerde alabildiğine demokratik rekabet içinde olan ve üniter Türkiye'nin teminatı olan bu kilit partilerin doğu ve güneydoğuda dayanışma içinde olmaları ülke birliği ve bütünlüğü bakımından çok kritik öneme sahiptir.

Özerklik planının 2. aşaması: Öcalan'ın serbest bıraktırılması

Elbette hedeflenen sözde Özerk Kürdistan Cumhuriyeti'nin başına geçirilmesi planlanan lider de Abdullah Öcalan'dan başkası değil.

Ahmet Türk,geçtiğimiz Nevruz bayramında yaptığı konuşmasında nihai sözde özerk Kürt devletinin, başında Öcalan'sız olmayacağı mantığını savunarak mücadelenin önemli bir kısmının Öcalan'ın özgürleştirilmesi olduğu mesajını verdi:

"Bu yeni ve farklı bir bahardır. Öcalan'ın baharıdır. Sizlerin mücadelesiyle, Kürtlerin başkanı özgürleşecektir. 30 Mart'ta önümüzde bir seçim vardır. Bu seçim bir bölge seçimi değildir, bir referandumdur. Kürtlerin sesini bütün dünyaya duyurmalıyız. Kürtler birliklerini genişletmelidir. Öcalan özgürleşmeden barış ve huzur olmaz." (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26054476.asp)

PKK yöneticilerinden Cemil Bayık, Nevruz dolayısıyla yolladığı mesajda Öcalan'ın serbest bırakılma talebini yineleyerek, aksine bir tutumun Türkiye'yi bölünmeye götüreceği tehdidini yaptı:

Türkiye'nin ve Kürt sorunun çözümü başkan Apo'dan geçer.  Apo ve KCK tutukluları derhal serbest bırakılmalıdır. Türkiye'nin bölünmesini istemiyorlarsa, zihniyetlerini değiştirsinler. Kürt sorununu çözsünler ve başkan Apo'nun özgürleşmesini sağlasınlar."

Görüldüğü gibi Bayık'ın, "bölünmeyi istemiyorsanız bölünmeye destek olun" şeklindeki çelişkili ve tutarsız ifadeleri halkı saf yerine koyduğunu, kandırdığını sanan mantık yoksunu komünist demagojinin açık bir örneğidir.

PKK'nın hesaba katmadığı...

Özetle, tüm bu açıklamalardan son noktada PKK'nın hedeflediği,

Başkenti Diyarbakır,

Cumhurbaşkanı da Öcalan olan,

PKK paçavralarının dalgalandığı,

Özerk fakat milli geliri sömürme noktasında da Türkiye'den tam ayrılmamış

Federasyon tarzında bir Komünist Kürdistan devletinin kurulması olduğu açık seçik görülüyor.

Gerçek misyonu, PKK'nın sadece taşeronluğunu yaptığı bir kukla devlet.Kurulmasının ardından dış güçlerin hakimiyeti ele alıp orada üslenerek Türkiye, Ortadoğu ve İslam ülkeleri üzerinde akla gelmedik fitne ve oyunları rahat ve pervasızca düzenlemek olan,finansmanı da Türkiye'ye yaptırılması planlanan...

Başta da belirttiğim gibi, bu son aşama Türk halkına tatlı tatlı sözde fark ettirmeden, dozu azar azar artırılan bir söylemle benimsetilmeye çalışılıyor.PKK, yurt içinde ve yurt dışında bu sinsi plana destek verenlerden de aldığı cesaretle,titizlikle kurguladığı ince politikalarının meyvelerini çok yakında toplamaya başlayacağı kanaatinde.Ve Öcalan'ın da söylediği gibi, tüm teknik şartların oluştuğu ve nihai hedefine ilk defa bu derece yaklaşğı kanaatinde.

Ancak PKK'nın ruhsuz, materyalist komünist zihniyetiyle algılayamadığı ve hesaba katmadığı bir gerçek var: O da Müslüman Türk milletinin gerekirse 76 milyonun tamamını şehit verip şeytanın böyle bir planına asla müsaade etmeyeceği.TÜRK TOPRAKLARININ TEK BİR SANTİMETREKARESİNİ BİLE ALABİLMEK İÇİN PKK'NIN TÜM TÜRK HALKINI YOK ETMESİ GEREKECEĞİ.

Mehdiyet ve İttihad-ı İslam dışında bir çözüm yok

Fakat, dünya üzerindeki her konuda her zaman olduğu gibi bu sorunun çözümü için de dönüp dolaşıp vardığımız son nokta Mehdiyet ve İttihad-ı İslam'dır. Çünkü teknik olarak hangi önlem alınırsa alınsın, gerilim ve rahatsızlığın tam anlamıyla sona ermeyeceği anlaşılıyor. Hiçbir şekilde insanların karşılıklı olarak tam bir huzur ve mutluluk bulacakları ortam oluşamıyor.

İşte, dünya çapında yüzyıllardır süregiden, alınan tüm teknik önlemlere rağmen sona erdirilemeyen sorunlar, sıkıntılar ve felaketler ancak Mehdiyetin şefkatli ruhunda çözüm bulacaktır. Mehdiyetin sağlayacağı adalet, barış, sevgi, şefkat ve kardeş



   
2014-04-18
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları