Dilek EJDER
|
|||
![]() ARAŞTIRMACI YAZAR, AFORİZMACI, RESSAM, BESTECİ VE ŞAİR; Zemherinin Kardeleni Sarıkamış'ta 31/ 12/ 1973 doğdu Ejderin Kızı; O tam bir sentez avcısı olduğu için Türkiye'nin hemen hemen her tarafını kaçış karış gezdi ve gördüğü tüm memleket tablolarını yüreğinin duvarlarına astı ve belleğine kazıdı. Altmışa yakın yazar ve şairler derneğine üye olup, birkaç yazar ve şair derneklerinin yöneticiliğini de yapan yazar çeşitli faaliyetlerde ve sosyal aktiviteler de hep başarı göstermeye çalıştı. Uluslararası analiz yolculuğu ise Amerika, Almanya, Dubai, Fransa gibi yerlerde soluk almıştır. 5 yaşında kalemiyle tanışan yazar, sonradan yazar olmak için değil elbet, edebiyatın mutfağından geldiği için pişirmiştir kendisini. Sadece kral değil ona göre bütün halk çıplaktır bazen ve krala çıplak olduğunu haykıran o çocuk gibidir her dem. Eserleri; Zemherinin Kardeleni Sarıkamış. Şehitlerin Ölmedi ki Türkiyem. Töre Esaretinde Aşk. Doğuda Kız Türkiye de Kadın Olmak. Ah Gülizar. Vee çok yakında sürpriz |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Orda Bir 23 Nisan Vardı Uzaklarda... | |||
![]() Sen bilir misin, yoktan var edilmenin o unutulmaz tablosunu? Sen bilir misin; 'Orda bir köy var uzaklarda, o köy bizim köyümüzdür' şarkısını? Sen bilir misin, benim 23 Nisan'larımı? O halde dinle çocuk, sana hiç bilmediğin, hiç duymadığın bir 23 Nisan'ı anlatacağım... Benim çocukluğumda 23 Nisan Yerli Malı gibi kutlanırdı. Ailede herkes hazırlıklar için seferber olurdu; Buda benim için önemsenmekti, bu benim bayramımdı çünkü. Nazlanmakta hakkımdı, şımarmakta... Hazırlıkların cümbüşü görülmeye değerdi. O zamanlar gelenekti; illaki başka başka evlerden yumurtalar toplanacak, ya maydanoz yapraklarıyla kaynatılıp yaprak deseni çıkartılacaktı, yahut soğanla kaynatılıp kırmızı kırmızı yumurtalar elde edilecekti... Babaannem civar evlerden yumurta toplaya dursun... Annem ise folklör kostümümü hazırlamak için tüm yorganları önüme sererdi; hangisinin rengi hoşuma gitse söker onu dikerdi... Tuhaf değil mi? Sizlerin hiç bilmediği bir 23 Nisan'ı anlatıyorum, anlamaya çalışın lütfen... O zamanlar yorganlarda nevresim yoktu, satenlerle dikilirdi. Bu satenler rengarenk olurdu. Folklöre şalvar gerek, şalvara saten, bize de yorganlara başvurmak gerekti. İçlerinden rengi pembe olanı seçerdim. Beyaz olsa daha iyi olurdu ya, beyaz yoktu. Annem hiç tereddütsüz söker, keser, biçer dikerdi... Bende ise adını koyamadığım bir hırçınlık başlardı, onca fedakarlığı görmez; 'Yok orası pot oldu, yok şişman gösterdi, yok beyaz olsa daha iyi olurdu...' Tüm evlerde aynı telaş ve aynı kapris... Şalvarlar dikilirdi de eh bide bunlara üst lazımdı ya, şimdi fotoğraflara baktığımda görüyorum ki kolayını bulmuş bizimkiler; çapraz iki vala ile halleştirmişler... Bizim büyüklerimiz imkansızlığın kahramanlarıydı, değilmidir ki, bugünün en meşhur yemekleri bile aslına bakıldığında yoksulluğun içinden çıkmış ve bugüne kadar gelmiş en zengin tatlarımız olmuştur. Mesela kete; dışı hamur, içine konulan yine kavrulmuş un... Hangeli, Haşili, Hasidası, Mıhlaması vs... İşte bu kahramanlarımızın ellerindeydim bende, yorgandan şalvarım, valadan kostümüm hazır... Şimdi çocuklarla yarıştayız, 'Kimin sepetinde daha çok yumurta var?' diye. Sepetimde yumurtalar, annemin şekerli mafişleri, halamın aldığı kara hurmalar; öyle ya o sepette illaki herkesin bir tanesi, bir emeği olmalıydı... Say say bitmez... Yumurtalar bir ay bitmezdi. 'Bozulmaz mıydı?' demeyin, biz kutupların çocuklarıyız; kışın başında kasayla balık al, dışarıya koy, yaza kadar çöz çöz ye... Kaynamış yumurtamı bozulacak? Peh, peh ki peh... Neyse ben folklöre döneyim. Şalvarımı giyindiğimde sanki cinler içime girerdi de bir deli hırçın olurdum, hiç gülerek 23 Nisanım olmadı. Hele ki oynarken nasılda utanırımdım şişman gözüktüğümü sandığımdan. Oysa şimdi fotoğraflara baktığımda içlerinden en zayıfı, en ufak tefek olanıda benmişim; malum okula başlama yaşım beş. Kendimi hem çok büyük, hem de çok şişman sanırdım hep... Hırçında olsam çaktırmadan mutluda olurdum... Her 23 Nisan bitiminde ben, tüm hazırlıkları, tüm mücadeleleri, tüm yaşanmışlıkları sepetimin içindeki yumurta kabuklarımın içine koyar yıllara saklardım. Bugün ben yine o sepetimi açtım. Babaaanemin hazırladığı yumurtalar daha bugün kaynamış gibi taze. Renkleri kırmızı kırmızı, bazıları maydanoz yapraklarından desenli... Tüm yumurtaları tek tek soydum, içinden bir ömrün 23 Nisanları çıktı. (Ben sadece bir yumurtanın içinden çıkanı kaleme aldım.) Anacığımın kızarttığı mafişler daha sıcacık. Sepetimin diğer tarafında, beni deli divane eden o pembe şalvarım, rengi hala dün olduğu gibi bugünde capcanlı. Ah annem ah biliyorum seni her 23 Nisanda kırdım, hiç bilemedim emeklerini; 10 parmağını tek tek gözlerimin içine içine sok anam. Bugün 23 Nisan ben anacığımın o mübarek elerlini öpmeye gideceğim. Ki artık 23 Nisanlar benim için vicdan azabı olmasın... Ve bugünde anımsadığım öğretmenim Emre Şahinci siz ve sizin gibi tüm kutsal ve değerli öğretmenlerimizin ellerinden öpüyor, tüm dünya çocuklarının 23 Nisan Bayramını kutluyorum. Nice nice 23 Nisanlara... Orda bir 23 Nisan vardı uzaklarda, o 23 Nisan benim 23 Nisanımdı. Sevgilerimle.... |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2014-04-23 | |||
|
|||