Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 13 Mayıs 2014
Uğur BALAN
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
İdamlık Şerko'ya Mektup
İdam cezasının sıkça tartışıldığı şu günlerde çok ta eski olmayan bir haber geldi aklıma. 3 Kasım 2013 tarihli bu habere göre İran rejiminin Şerko Maarfi isimli siyasi Kürt tutsağı, Seqız cezaevindeki koğuşundan alarak asmak üzere hücreye götürdüğünü bildiriyordu bu haber. Adam asmak ha. Söylerken bile bunca acı verirken insana, çok kolay telaffuz edebilir olduk yeniden. Kamuoyunda paylaşılan olaylar, olaylar derken çocuk istismarları ve cinayetleri açısından bakmak gerekirse elbette ki katlanılacak türden acılar değil bunlar.

Bu türden suç işleyen (... adını koyamıyorum, can taşıdıkları için canlılar diyeceğim izninizle diğer tüm canlılardan peşinen özür dileyerek) canlılar için idam edilmek bir kurtuluş olacaktır. Üç beş gün duyacakları ölüm korkusu ve nihayetinde kurtuluş. Bu tür insanların daha doğarken yanlış bir kodlamayla dünyaya geldiklerini düşünen ben, daha doğmadan önce izleyeceği yolun reçetesi ellerine tutuşturulmuş bu insanları götüreceği acı sona kurbanları ve kendileri açısından farklı bir görüş açısından bakmaktayım.

Bunlar da dünyaya gelirken ailelerine büyük mutluluklar veriyorlar tıpkı bizler gibi. Bizler gibi soluk alıp veriyorlar ve bizler gibi önce emekleyip sonra yürüyorlar. Bizler gibi yapışıyorlar analarının memelerine. Ayırım elbette ki bir yerden sonra kesin uçurumlarla fark ediliyor. Gözden kaçması mümkün değil. Ama aileler anne-babalar kondurmak yada kabul etmek istemiyorlar ve onlar gözlerini yumdukça o hasta ruh da daha çok beslenip kuvvetleniyor.

Ben bu yazıyı yazarken bile kim bilir aynı türden neler oluyor. Bunlar son olmayacak. İdam bile ellerinde böyle bir reçeteyle dünyaya gelmiş kişileri engelleyemeyecek. Peki ne yapılmalı konusu için tabi ki bir şeyler söylemek isterim. Bu tür bir hastalıkla doğan çocuklar (evet onlar da çocuktular) bu duygularını ilan ediyor oldukları dönemler de geçiriyorlardır mutlaka. Özellikle çocukluk ve okul dönemlerinde...

Sevgili öğretmenlerimize yine oldukça büyük sorumluluklar düşecek bu dönem. Öğrenci haklarında aldıkları minicik notlarla bu tür çocuklar takip altına alınıp olaya devletin sosyal ve sağlık kurumları da dahil edilerek gerektiğinde toplumdan izole bir hayat sürdürmeleri sağlanmalı henüz daha suç işlemeden ve canlar yakılıp bizler üzüntüden kahrolmadan.

Devletin bunu finanse edecek mali gücü yetişmiş bir sürü personelleri varken idam gibi bir kelimeyi çağdaşlığı konusunda fikir teatilerinde bulunduğumuz bu ülke için tartışılır yapmayalım yeniden. Kaldı ki idam kararı suç nevi açısından ayırım yapmayacaktır. Ve idam eğer suç işlenmişse kurtuluş işlenmemişse bu kararı alanlar için büyük bir mahcubiyet ve zulüm olacaktır ileriki yaşamlarında.


Biz gelelim Şerko Maarfi'ye...
Biraz önce dört duvar arasında bıraktığımız şu an aramızda olmayan Şerko'ya. Onun için bir mektup yazmıştım o zamanlar hiçbir zaman göndermediğim hep bende kalan.ve bunu sizle paylaşmak istiyorum. Şöyle başlıyor mektup sevdiğinin ağzından;


Selamlar sevdiceğim..
Kan gölünde açacak mahsun gülüm merhaba. Alacağın birkaç masum nefesine göz koymuşlar senin de, duydum. Duydum da kahroldum Şerko. Oysa sarsmazdı pek beni böyle şeyler. Duymazdım ve sımsıkı kapardım gözlerimi. Besbelli vicdanımın telleri de kopmuştu zamanında. Bu bizim başımıza gelene kadar Şerko. Koca gözlerim yeniden görüverdi dünyayı baştan başa. Beynim yeniden düştü gördüklerimin ve duyduklarımın peşine. Nefes nefeseyim Şerko. Geç kalmışlığımın boğulmasını yaşıyorum şimdi. Çok pişmanım Şerko. Ben böyle olduğum için çok pişmanım. Senin peşine düşemeyip elim kolum bağlandığı için ben, pişmanım. Senin suçun her neyse ben seni çoktan affettim Şerko. Peki sen beni affedebilecek misin?

Seninle beni ayıran o dört duvardan farkım olmadığı için beni affedebilecekmisin? Arkandan el sallayacağım sen giderken dönüp arkana baktığında. Her şey yolundaymış gibi gülümseyeceğim sana. Yok vazgeçtim kandıramayacağım seni Şerko. Giderayak yapmayacağım bunu sana. Susacağım sadece ve bir daha göremiyeceğim o gözlerinin dibine kadar bakıp avansını da alacağım seni göremeyeceğim yıllar ve yaşayamayacağımız geleceğimiz adına. Gözlerindeki her minik ışıltıyı yüzündeki her bir çizgiyi dişlerini ellerini bir bir nakşedeceğim hiç çıkmamacasına hafızama. Seni kandırmayacağım cancağızım.

Gideceksin elbet çağrıldıysan. Sessiz sedasız,ağır ama zoraki adımlarla yürüyeceksin. Gözlerini kaçıracak yada dimdik bakıp her bir karanlık yüze, suçlu gözleri arayacaksın delici ama aklı uçmuş bakışlarla. Çıkıp son duanı edeceksin...

Son isteğini söyleyeceksin ve hepsi uçup gidecek hatıralardan cancağızım. Kana doymak bilmeyenlerin akıttıkları kan gölünde bir damla çiçeksin olacaksın sen. Ben ise bin pişman. Allah'ın verdiği canı yalnız Allah alır diyen o büyük kitabımızdaki ayetlerde can almak büyük günah sayılırken, canları alarak Allah'a şirk koşan o sahte müslümanlara sessiz kalıp büyük günahlardan birini işlediğim içinde pişmanım ben.

Ve hep sadece pişman olmakla vicdanımı temizlemeye çalıştığım içinde pişmanım. Senin sessiz çığlıklarla akıp gitmene sessiz kaldığım için pişmanım. Mumlar yakıyorlarmış senin için. Mum dediğin nedir ki cancağızım. Kendi elleriyle insanlığını yakmış bir adamım...
Sen affet....

Affet ki büyüklük gene sende kalsın.....




   
2014-05-05
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  YORUMLAR 1 sayfada toplam 1 yorum
Nurettin Pektaş
2014-05-08 14:49:35    ip: 88.251.252???
Birgün yazmayacağını ve böyle güzel şeyler üreteceğini biliyordum kalemine yüreğine ve sana sağlık...tebrik ederim
.......................................................................................................................................................................
1
yazarın diğer yazıları
- Senaryolar
- Kısa Yollar Cennetin Emrinde...