Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 06 Temmuz 2014
Didem ÜRER
Didem ÜRER kimdir?
İsmim Didem Ürer, İstanbul’da doğdum. Ortaokul ve Lise öğrenimini İstanbul (Erkek) Lisesi’nde tamamladım. Daha sonra İstanbul Üniversitesi (İngilizce) İşletme Fakültesinden mezun oldum. Ve ardından Boğaziçi Üniversitesi Felsefe bölümünde öğrenim gördüm. İngilizce ve Almanca ve az derecede Arapça biliyorum. A9 Televizyon kanalında uzun süredir canlı sohbet programımız mevcut. Sohbet programlarımızın içerdiği konular: - İnsanlar arasında sevgi, adalet, dayanışma ve güzel ahlakın gelişmesini, milli ve manevi değerlerin güçlenmesini hedefleyen konular - Bilimsel gelişmelerin yakından takip edildiği, biyoloji, fizik, kimya, biyofizik, genetik, mikrobiyoloji, paleontoloji gibi bilim dalları hakkında bilgiler içeren konular, - Sosyal, tarihsel, politik, kültürel konular - Güncel haberleri kapsayan, dünyadaki küresel ve yerel sorunlara çözüm önerileri sunan konular Takip edebileceğiniz internet adreslerim: http://twitter.com/Didem_Urer, http://didemurer.blogspot.com/,http://www.a9.com.tr
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Bülent Arınç Neden Türk Kadınını itham Etti?
Bülent Arınç Neden Milyonlarca Türk Kadınını itham Etti?

Bilindiği gibi, geçtiğimiz günlerde Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'ın beni ve kız arkadaşlarımı hedef alan konuşması bizi ve tüm Türkiye'yi şaşırttı. Bunu takiben ben ve dünya güzeli arkadaşlarım, A9 TV'de yaptığımız canlı yayın sohbetlerine katılmamaya karar verdik. Bu olay medya ve kamuoyunda geniş yer aldı.

Bülent Arınç, nereden kaynaklandığı belli olmayan garip bir cesaretle bize son derece haksız eleştiriler yöneltirken modern, Atatürkçü, neşeli, dinamik Türk kadını modeline karşı olduğunu açıkça ortaya koydu.

Bülent Arınç konuşmasında, 'İslam adına, iman adına, Kur'an adına, edep, fazilet adına, namus, ar, haya adına bir şey bulamıyorsunuz' ifadeleriyle Türkiye'de yaşayan başı açık, dekolte giyinen, mini etek giyen, mayo ile bikini ile sahillerde denize giren, televizyon kanallarında eğlenen, dans eden, şarkı söyleyen, tüm kadınlara namussuzluk ithamında bulundu.

Her şeyden önce Bülent Arınç tüm kadınlara böyle bir ithamda bulunma yetkisini kimden almıştır? Başbakan yardımcısı olmak bir ülkeye hizmet makamı mıdır? Yoksa aklına estikçe o ülkenin vatandaşlarına gerçekdışı ithamlarda, hakaretlerde bulunabilme makamı mıdır? O makam kişilere haksız ve üst perdeden bir şekilde istediğine istediğini söyleyebilme, baskı kurma imtiyazını mı tanımaktadır? Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde kendi zihniyetine uymadığı için toplumun geniş bir kesimini kınayan, onlara hakaretamiz eleştiriler yapan bir hükümet mensubu daha görülmemiştir.

Arınç kendi gelini hakkında ne düşünüyor?  

Ne ilginçtir ki dekolte giyinen, modern, bakımlı, neşeli hanımlara namussuzluk ithamında bulunan Bülent Arınç'ın kendi gelini de mini etekli ve dekolte kıyafetlerle sokaklarda dolaşmaktadır. Hatta evlenmeden önce de oğluyla flört hayatı yaşamıştır. O halde Bülent Arınç, namussuzlukla itham ettiği kadınlarla aynı davranışları ve yaşam biçimini benimseyen gelinini de utanmaz ve namussuz olarak mı görmektedir? Bunu dürüstçe açıklamalıdır!

Ne var ki benim açımdan hiçbir sakıncası olmayan hatta takdir ettiğim, gelininin bu davranışlarını Bülent Arınç da hoşgörü ve beğeniyle karşıladığını belirtmektedir. Dahası, Bülent Arınç dekolte hanımların nikah şahitliğini yapmakta, düğünlerine katılarak eğlenmekte, kadın erkek bir arada fasıllarda şarkı söyleyerek alem yapmakta, hatta elleriyle bayanlara yemek yedirmektedir. İnsanları eleştirirken ortaya koyduğu görüşleriyle yaşam tarzı bütünüyle çelişen Arınç defilelere de katılarak bayan mankenleri dikkatli bir biçimde izlemektedir.

Bu durumda insanlar kendisine "siz de bu ithamlarınızın muhatabı olmuyor musunuz" diye sormazlar mı?

Bülent Arınç'ın söz konusu açıklamaları ile gerçek zihniyetinin ve özel yaşamındaki uygulamalarının tam bir tezat içerisinde olması, onun bir takım çevrelere şirin görünme çabası içinde olduğu izlenimini vermektedir. Ya da perde arkasındaki bazı güçler tarafından yönlendirilen bir kişi olduğu ihtimalini akla getirmektedir. Eğer böyle bir durum söz konusuysa belirtmek isterim ki; bir takım insanlara yaranmak için ya da onların teşvikiyle kalben inanmadığı bir konuyu savunur ve sahip çıkar görünmenin samimiyetle bağdaşır hiçbir yanı yoktur.

Bülent Arınç'ın göremedikleri... Bugüne kadar, A9 TV'de yayınlara çıkan tüm arkadaşlarımla birlikte Hocamız Adnan Oktar'ın değerli anlatımları doğrultusunda, İslam dini hakkında dünya çapında yerleşik yanlış algı ve anlayışları düzeltme konusunda çok ciddi çalışmalar yaptık. Bugün bunun etki ve sonuçları ortadadır.

Hurafeler katarak kadını, yarım insan, içlerinden %99'u cehennemlik olan bir şeytan, istişarede söylediğinin aksi yapılması gereken bir varlık gibi göstermeye çalışan bağnaz zihniyetin tüm çarpıklıklarını ortaya koyduk.

Bağnazlar kadınları aklı ve imanı ile hareket eden, Allah korkusu olan vicdan sahibi kullar olarak görmezler. Onların ancak duvara asılan kırbaç, sopa ile veya sokağa çıkabilecek kıyafet vermeyerek dizginlenebileceği şeklindeki sapkın inanışı savunur ve yayarlar. Biz de buna karşılık, İslam'ın sevgi ve barış dini olduğunu, bir insanın erkek veya kadın olarak değil, bir Müslüman olarak Allah Katındaki üstünlüğünün önemli olduğunu Kuran'dan ayetlerle ve Peygamber Efendimiz (sav)'in hayatından örneklerle anlatmaya çalıştık.

Kuran'da emredildiği üzere, İnşaAllah - Allah dilerse, MaşaAllah - Allah ne güzel yaratmış dedik. Bir Müslümanın bu zikirlerden rahatsız olması ise hayret verici bir durumdur.

Arkadaşlarımız katıldıkları bir çok yurtdışı röportaj ve yayında ülkemiz adına modern eğitimli Müslüman kadın modelini temsil ettiler. Tüm bunlarla amacımız, Türkiye hakkında ileri sürülen geri kalmışlık, tutuculuk iddialarını ortadan kaldırmak, ülkemizde her kesimden ve görüşten insanın ve özellikle kadınların özgür olduğunu göstermekti. Bu vesile ile hükümet üzerinde bu yönde kurulmak istenen baskıları da hafifletmiş olduk.

Bülent Arınç'ın, kendince "İslam adına, iman adına bir şey bulamadığı" yayınlarımız Allah'ın izniyle binlerce kişinin hidayet bulmasına, Allah'ı ve İslam'ı sevmesine, hurafelerden sıyrılıp Kuran'daki doğruları görmesine vesile oldu.

Tarikat ve cemaatler de Arınç'ın hedefinde Bülent Arınç konuşmasında sadece modern Türk kadınlarını hedef almakla kalmamış aynı zamanda Türkiye'nin dörtte üçünü oluşturan cemaatleri, tarikatları ve bağlılarını da şu sözleriyle hedef almıştır:

'ŞİMDİ ORTALIK ÇAMUR OLDU, ÇAMURDAN GEÇİLMİYOR. ŞİMDİ DE TARİKAT VAR. Şimdi de bize yol gösterenler var. Şimdi de saçıyla, sakalıyla, üstündeki kıyafeti ile çevresine topladığı üç beş insanla bu işi yaptığını söyleyenler var. Adam, 'Ben de KADİRİ'YİM' diyor, bir başkası ben de şuyum diyor. Kendilerine bu YAFTALARI takanlar, bununla anılmak istiyorlar. Ama çabaları ne için, ticaretlerini artırmak için, nüfuzlarını çok daha genişletmek için.'

Öncelikli olarak bu sözlerin muhatabı konumunda kalan tüm vatandaşlarımızı bu sözlerden tenzih ederim.

Türkiye %99'u Müslüman olan bir ülkedir ve büyük kısmı çeşitli tarikatlara ve cemaatlere bağlı nur gibi insanlardan oluşur. Bülent Arınç da şu anki konumuna bu insanlar vesilesi ile gelmiştir. Kadiriler, Nakşibendiler, Menzil camiası, Nur talebeleri, Süleymanlılar ve diğer tüm tarikat ve cemaatlere bağlı nur gibi tertemiz vatandaşlarımız için 'çamur' şeklinde ifadeler kullanmak 'yafta takma' gibi Kuran'ın ruhuna uymayan yakıştırmalarda bulunmak Allah'tan korkan bir Müslümana yakışan bir üslup değildir.

Arınç'ın PKK hakkında asla savunulamayacak görüşleri Değerli Hocamız Sayın Adnan Oktar'ın 1979 yılından itibaren ortaya koyduğu bilimsel çalışmalar Türkiye'de milli ve manevi değerleri yücelten, sağ görüşün güçlenmesinde ve sağlam bir fikri zemine oturmasında tartışılmaz öneme sahiptir. Hocamızın değerli eserleri doğrultusundaki A9 TV yayınları da Türk insanının ve gençliğinin imanını ve dini değerlerini hedef alan Darwinizm ve materyalizme karşı yürütülen bilimsel-fikri mücadelede son derece etkili olmuştur. Dolayısıyla, ülkemizin güneydoğusunu ciddi olarak tehdit eden Marksist-Leninist-Stalinist bölücü terör örgütünün felsefi zeminine hayati darbeyi vurmuştur.

Birlik ve bütünlüğümüze olan katkıları bu derece açıkken, A9 TV yayınlarını teşvik edip destekleyeceği yerde Bülent Arınç ne yazık ki bu çalışmalardaki toplumsal faydayı fark edemediğini belirtmiştir. Daha da hayret verici olan Bülent Arınç'ın zorda kalsa kendisinin de dağa çıkabileceğini açıklaması, hatta PKK paçavrasının rahatça taşınmasından, terör örgütünün liderine 'Sayın' denebilmesinin suç olmamasından duyduğu memnuniyeti dile getirmesidir. Bölünmeye karşı yayınlardan rahatsızlık duyarken PKK'ya tanınan imtiyazlara sevinmesi oldukça düşündürücüdür.

Arınç'tan tüyler ürperten açıklamalar Her durumda Türkiye'nin milli çıkarları aleyhinde taviz verme yanlısı olan, terör konusunda genel af talebinde bulunan, 12 mil konusunun Yunanistan lehine kabulünü talep eden Bülent Arınç'ın ilginç izahlarından bazıları şöyle:

- Atatürk için:

'Dağlara taşlara Atatürkçüyüm diye yazsanız ne faydası var... Açıkça söylüyorum. Bizim Atatürkçülük gibi bir meselemiz yok. İstiklal mücadelesi içerisinde, yeni Cumhuriyet içerisinde O'na da layık olduğu yeri vereceğiz. Neresi layıksa tabi!.."

- Rahmetli Erbakan Hocamız için:

'Fazilet Partisi'ndeyken Erbakan hocayla beraber çalışırken ‘Dünya meselelerine eskiden at gözlüğüyle bakıyorduk, aşiret usulü idare ediliyorduk." (http://www.zaman.com.tr/politika_kazan-yaziklar-olsun-sana-bulent-arinc_2204033.html)

Bülent Arınç ayrıca kendi partisi ile ilişkilerinde de her kritik dönemde AK Partiyi zor durumda bırakmıştır. Ayrıca Sayın Başbakanımız Erdoğan hakkında yaptığı açıklamalar da bir kişinin kendi partisinin Genel Başkanı'na ve Başbakanı'na karşı kullanılmayacak türdendir. (Başbakınımızı tenzih ederim)

'Bizde şu anda sesini yükseltenler revaçta. Ne kadar çok bağırırsa, ne kadar gözleri çakmak çakmak olursa, gözlerinden damarlar kırmızı kırmızı fırlarsa, boyunlarından damarlar fışkıracak hale gelirse iş yaptığını zannediyor. Ama söz yok, sözün içinde hikmet olmalı, bilgelik olmalı, o yok. Hepsini topla, 50 ile çarp hiçbir etkisi yok'

İlerleyen Türkiye'de köhnemiş siyasilerin artık yeri yok  

Türkiye'de artık her kesimden, her düşünceden insanın huzur içinde özgürce yaşayabileceği eksiksiz bir demokratik ortamın acilen oluşturulması gerekmektedir. Özellikle kadınların ve gençlerin hiçbir baskıya maruz bırakılmadığı, hatta bundan şüphe dahi duyulmayacağı bir ülke olduğumuz net bir biçimde ortaya konmalıdır.

Günden güne gelişen, ilerleyen ve 21. yüzyılın dünya liderliğini hedefleyen bir Türkiye'de yıllardır gerçek demokrasinin ayağına dolanmış, şahsi çıkar ve hesaplarını ülke çıkarlarının önünde tutmuş, hizmetleriyle, icraatlarıyla değil her fırsatta etik dışı üslup ve davranışlarıyla gündeme gelmiş, anlamsız sivri çıkışları ve polemikleriyle dikkat çekmeye çalışan, kavruk, dar vizyonlu, köhnemiş bir takım siyasilere artık kesinlikle yer olmayacağı açıktır.

Bülent Arınç gibi, makamını layıkıyla temsil ettiği son derece şüpheli ve tartışmalı olan kimselerin de bir an önce o makamları ehil olan gerçek sahiplerine teslim etmeleri gerektiğine inanıyoruz.

[email protected]

@Didem_Urer




   
2014-05-12
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları