Fevzi GÜNENÇ
|
|||
![]() 1940 yılının şıra zamanında, 1 Eylül Dünya Barış Gününde Gaziantep’te doğmuşum. Öğretmenlik, metin yazarlığı, tiyatro oyunculuğu, gazetecilik, öykücülük yaptım. Sayısı 50’yi aşan sahne için çocuk oyunu, bir o kadar radyo oyunu, çocuk romanları, yüzlerce çocuk öyküsü, çocuk şiirleri yazdım. İlgi alanım çocuk edebiyatı. Ama toplumsal olaylara da duyarsız kalamadığım için sıklıkla köşe yazıları yazıyorum. Erişkinler için yazdığım edebi yapıtlarım da var. Bu bağlamda 1991 yılında Orhan Kemal Öykü Ödülü birinciliğini kazandım. Ödüller aldım bir yığın... Ulusal bir gazeteden Emekli oldum. İki çocuğum var. Ayıp olur öbürlerini saymazsam: kendileri için yazdıklarım da çocuklarım değil mi? Dünyanın dört bir bucağındaki sarı, kara, beyaz, kızıl derili olan kimileri kurşunlardan, bombalardan, kimileri açlıktan, susuzluktan, ilaçsızlıktan ölen düşlerinde bile gülemeyen, daha yaşamanın ne olduğunu anlamadan, ölen çocuklar öldüklerini bile bilemeyen çocuklar benim çocuklarım değil mi? Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Adaleti öldürenler utansın! | |||
![]() 'Gara dağlar gar altında galanda Ben gülmezem Dil bilmezem Şavata'dan Hakkari'ye yol bilmezem Gurban olam, çaresi ne, Hoooyy Baboooov? Bebek yanır, bebek hasda, bebek ataş içinde. Ben fakiro, Ben hakiro Doktor, ilaç, çarşı, bazar, tam takiro. Gurban olam, bu ne işdir. Hoooyy Baboooov? Çonçiğ ağliir, conçiğ öliir, geçüt vermiy Zap suyu Parasizo, çaresizo Ben halsizo,ben dilsizo,şeher uzah,yolsizo Bu ne haldır, bu ne işdir. Hoooyy Baboooov? Gara dağda gar altında ufağ ufağ mezerler Yeddi ceset hetim hetim Zap suyunda yüzerler Hökümata arzeylesem azarlar Ben ketumo, Ben yetimo, Ben ne biçim Vatandaşım, Hoooyy Baboooov? Şavata'dan Angara'ya ses gitmiir, Biz getmeğe guvvatımız heç yetmiir, Malımız yoh, Yolumuz yoh, Ankara'ya ses verecek dilimiz yoh, Ganadımız, golumuz yoh, Bu ne biçim memlekettir, Hoooyy Baboooov? Yerin, yurdun, adresin bilmirem. Ankara'da Anayasso! Ellerinden öpiiy Hasso Yap bize de iltimamaso, bu işin mümkünü yoh mi? Hoooyy Baboooov? Anayasso şiiri gibi bugünlerde elden ele dolaşan bir fıkra var. Buyurun onu da paylaşalım: 'Çok eski yıllarda krallıkla idare edilen bir ülke varmış. Ama; bu ülkede hukuk ve hakimler de varmış. Törelere göre, sade bir vatandaş öldüğünde, şehir merkezindeki dev çan bir defa çalınırmış. Eşraftan birisi ölürse çan iki defa, büyük bir devlet adamı ölürse üç defa çalınırmış.Ya kral ?.. O öldüğünde çan dört defa çalınırmış. Gel zaman git zaman... Şehirde bir olay olur, iş mahkemeye intikal eder. Davanın sanığı olarak mahkeme huzuruna çıkarılan kişinin masumiyetini ise bütün vatandaşlar bilmektedir. Bir formalite olarak görülmesi ve beraat beklenen, davadan sürpriz bir karar çıkar. Sanık aklanır, Mahkeme biter. Dinleyiciler dağılır. Kısa bir süre sonra çan bir kez çalınır. Hımmm, demek sıradan bir vatandaş öldü. Ardından çan bir kez daha çalınır. Hımmm, demek eşraftan biri öldü. Çan üçüncü kez vurur. Hımmmmm... Büyük bir devlet adamı ölmüş olmalı, Çan dördüncü kez çalındığında herkeste bir feryat: eyvah!.. Kralımız öldü!.. Ancak, törede görülüp işitilmemiş bir şekilde çan, beşinci defa da çalınır, yer gök inler ve sesler kesilir. Herkes bunun ne anlama geldiğini öğrenmek için. Çan görevlisine koşar, Bir de bakarlar ki çanı haksız yere mahkûm edilen adam çalmaktadır. - Ne demek beş defa çan çalmak?.. Kraldan daha büyük birisi mi öldü? Cevap şaşırtıcı olduğu kadar anlamlıdır da: 'Evet, Adalet öldü!' Ülkemizde adaleti öldürdüler. Adaleti öldürenlere hoşgörüyle bakanlar utansın. |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2014-05-23 | |||
|
|||