Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 06 Temmuz 2014
Nejat ERDİM
Nejat ERDİM kimdir?
1970 Batman / Beşiri doğumluyum, Mersin'de yaşamaktayım. Halen bir ulusal internet sitesinde köşe yazarlığı yapmaktayım,çeşitli dönemlerde yerel ve ulusal birçok yayın organında ülkeye ve dünyaya dair yazılarım yayınlandı...
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Soma ve Sonrası!
Soma faciası bize gösterdi ki Türkiye'de özellikle özelleştirme ve özelleştirme ile beraber meydana gelen sorunlar konusunda hükümetin her şeyi "sil baştan" yapması ve ekonomik politikalarını bu anlamda ciddi olarak gözden geçirmesi gerekmektedir.

Özel sektörün insan yaşamını pervasızca ayaklar altına aldığı, sermayenin tüm değerlerin üstünde görüldüğü, kapiltalist sistemin acımasız ve vicdansızca ezilenleri ve yoksullara yaşama hakkı tanımadığı bu düzene ne acıdır ki bu ülke yüzlerce kurban verdi, vermeye devam da ediyor, bu bağlamda kuşkusuz ki Soma ne ilk ve ne de son olacaktır.

Özal dönemi için bir ekonomik Rönesans yaşandığı, katı, tek elci ekonomik sistem yerine; serbest piyasa ekonomisinin benimsendiği, rekabetçi ve yarışmacı müteşebbislerin yaratıldığı bu dönem peşinden sancılı ve sıkıntılı bir süreci de başlattı.

Ülke'de seksenli yılların ortalarından itibaren Özal ile başlayan Özelleştirme furyası ile kuşku yok ki, Devletin hantallaşmış ve adeta devlet içindeki makam ve nimetleri birer müstemleke gibi kullanmaya alışmış yetki sahiplerinden kurtarmak ve kamuda özellikle hizmet akışını daha dinamik hale getirmek adına bir takım radikal politik kararlar alınmıştı.

Özal ve ekibi devletin ağır statükocu yapısını toptan değiştirmek yerine özellikle ekonomide"lokal sayılabilecek" ve o günün koşullarına göre adeta "devrim" niteliği taşıyacak kararlar almışlardı.

Özelleştirilen oto yollar, köprüler ve daha sonrasında bunlara eklenen maden ocakları, kitle iletişim ağları ve telekomünikasyon işletmeleri bir bir bir özel sektöre; belli zaman dilimleri hesaba alınarak devredilirken bu sistem zamanla devletin içinde güçlü ve sarsılmaz baronlar yarattı.

Özelleştirme öncesi kamuda koltuk sahiplerinin sömürdüğü kaynakları daha sonra özelleştirme ile beraber o dönem adeta devlet eli ile yaratılan bir burjuva sınıfı, güçlü kompradorlar yapmaya başladı.

Lakin arada çok ince bir detay vardı; özelleştirme politikalarından önce kamuda koltuk sahipleri topluma götürülen hizmetlerden ve kaynaklardan herhangi bir kısma ve eksiltmeye asla gitmediler, bu bağlam da devletin sonsuz imkanları hep seferber edildi, lakin mekanizmanın işleyişinde hep sıkıntı oldu, hizmetler hep ağır-aksak işledi.

Özelleştirme ile beraber ise bambaşka bir sistem oluştu.Taşeron firmalar hizmet satarken daha düşük maliyetli ve daha seri olmasına özellikle dikkat ettiler.

İşverenin çıkarları hep en ön planda tutuldu ve belki de tutulmak zorunda kalındı.İnsanlar zorlu ekonomik koşullarda işten çıkartılma kaygısını taşımamak adına ne yazık ki patrona ve işverene hep şirin görünmek zorunda bırakıldılar.

Bugün Türkiye'de yaşanan iş kazalarının büyük bir bölümü ne acıdır ki ya eksik tedbirden veya kullanılan malzemenin kalitesizliğinden kaynaklanmaktadır.

Özel sektör hiçbir şekilde kendisini hem riske edecek ve hem de ekonomik anlamda zarara uğratacak bir girişimi "mübah" görmedi, burada söz konusu insan yaşamı dahi olsa bile.

Nitekim son olarak hepimizi derinden yaralayan Soma faciasında bunun çok acı bir örneğini daha yaşadık.

İnsan yaşamının hep ciddi anlamda risk altında olduğu maden ocaklarında, yangın,göçük ve gaz sıkışması gibi olumsuzluklarda can kayıplarını önlemek veya en azından minimize etmek adına bir önleyici yöntem olarak yapılması zaruri görülen yaşam odalarının Soma madeninde olmaması bu tespitimizi doğrular nitelikte, bunun özeti şu; firma masraftan kaçmak için başta "yaşam odası" olmak üzere bir çok sorumluluktan kaçmış görünüyor.

Olayın adli takibi sürerken şüphesiz ki bu konuda herhangi bir itham ve suçlama da bulunmak doğru değil, ama kafalardaki soru işaretlerinin bir an önce cevap bulması ve toplum vicdanının rahatlaması adına yargının üzerine düşeni ivedilikle yapması gerekmektedir.

İktidara yamanmış birtakım çevrelerin kişisel çıkarlarına dokunmaktan çekinmek, iktidar ile karşı karşıya gelmekten korkmak gibi birtakım handikaplarla karşılaşacak bir yargı yerine ancak korkusuz ve adaletli bir yargı ile bu olayın aydınlatılması mümkün olacaktır.



   
2014-05-23
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları