Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 06 Temmuz 2014
Dilek EJDER
Dilek EJDER kimdir?
ARAŞTIRMACI YAZAR, AFORİZMACI, RESSAM, BESTECİ VE ŞAİR; Zemherinin Kardeleni Sarıkamış'ta 31/ 12/ 1973 doğdu Ejderin Kızı; O tam bir sentez avcısı olduğu için Türkiye'nin hemen hemen her tarafını kaçış karış gezdi ve gördüğü tüm memleket tablolarını yüreğinin duvarlarına astı ve belleğine kazıdı. Altmışa yakın yazar ve şairler derneğine üye olup, birkaç yazar ve şair derneklerinin yöneticiliğini de yapan yazar çeşitli faaliyetlerde ve sosyal aktiviteler de hep başarı göstermeye çalıştı. Uluslararası analiz yolculuğu ise Amerika, Almanya, Dubai, Fransa gibi yerlerde soluk almıştır. 5 yaşında kalemiyle tanışan yazar, sonradan yazar olmak için değil elbet, edebiyatın mutfağından geldiği için pişirmiştir kendisini. Sadece kral değil ona göre bütün halk çıplaktır bazen ve krala çıplak olduğunu haykıran o çocuk gibidir her dem. Eserleri; Zemherinin Kardeleni Sarıkamış. Şehitlerin Ölmedi ki Türkiyem. Töre Esaretinde Aşk. Doğuda Kız Türkiye de Kadın Olmak. Ah Gülizar. Vee çok yakında sürpriz
  YAZARIN SAYFASI
Hayatla Bir Muhasebe...
 Gel Hayat Seninle Bir Muhasebe Yapalım Bugün

"Hayat gel seninle bir muhasebe yapalım, bakalım sen ne vermişsin bana ve neler almışsın benden... Bu muhasebe sonucunda ya küselim, ya barışalım. Olurmu?'

"Olur olur bana uyar"

"Hııım sana uyar demek, bende sana uymadığını söylemedim zaten"

"Bırak söylenmeyi de, nerden başlayalım sen onu söyle"

"En başından, merdivenin en alt basamağından mesela..."

"Hııım bu kadar doluyuz yani"

"Doluyuz ya, doluyuz ca-nım"

"İyi doktorluğun üstünde yine, hadi al eline makası, iğneyi, ipliği de al, yatır masaya yatıracaklarını"

"Sana malum oldu zaar"

"Malüm olmuş muş, neyse sen başla ci-cim"

"Başlayayım ca-nım; dedim ya en başından, çocukluğumdan'

'Başla başla'

'Evvela çocukluğumu elimden aldın, çocukluk oyuncaklarımı da; ne verdin bana söyle?'

'Nemi verdim? Kızım daha ne vereyim, gerçek bir evcilik dünyası vermedim mi?'

'Heee doğru ya, büyüklerin gerçek sandığı bir evcilik dünyası...Peh, peh, peh!'

'Eeee'

'Ne eeeesi'

'Eeesi şu, daha ne verseydim, çocukluğunuzu aldım, büyüklüğünüzü verdim.

Çocuk gözlerinizin oyuncaklarını aldım, büyük gözlerinizin oyuncaklarını verdim'

'Hıııım! Hım, hım hım hım hım hım hım yar, vıy vıy vıy vıy vıy vıy yar'

'Buda ne şimdi'

'Keyiflendim de ca-nım'

'Keyiflenmiş miş, miş'

'Hep sen mi keyifleneceksin Hayat, pardon ca-nım'

'Ben senden aldığım kadar keyiflenirim ci-cim, sende bana nasıl baktığın kadar keyiflenebilirsin ancak'

'Bu da ne demek oluyor şimdi?'

'Buda bu demek oluyor ci-cim; bana nasıl bakarsan, bende öyle bakarım sana DEMEK...

Sen bana tebessüm edersen, ben de sana kahkaha atarım DEMEK...'

'Vay vay vay, bırak bu felsefik boş lafları ca-nım; bunlar umudun oyalama taktikleridir...

Bizde salak salak güleriz senin yüzüne, belki sende yüzümüze gülersin diye...

Birde bakarız ki, ya ömür takviminin son yaprağına gelmişiz, yahut umut yolculuğumuzun son durağına...'

'Neo ci-cim, umuda küs gibisin'

'Sen umudu bırak ta, daha seninle muhasebem bitmedi daha, listeyi karıştırma ca-nım'

'Hııım listemiz kabarık yani, ha ci-cim'

'He kabarık!'

'Şimdi sen bana kümsü bakacaksın? Diyelim ki küs baktın ne geçecek eline?'

'Bilmem! İnansan bir türlü, baş kaldırsan bir türlü, ama bir süre küsüm. Konuşma benimle'

'Konuşmayacakmış, çokta tın!'

'Umrunda değilim yani ha'

'Ne zaman oldun ki, yada oldunuz ki? Bak kızım bana baş kaldırmak kim, siz kim? Diklenmek neyinize; ben kaplanım, dişlerimi bileyip geçiririm etinize, ancaaak oyunu kuralına göre oynarsanız dişlerimi köreltir hayatınız olurum, kaplanınız değil'

'Neo gözdağımı veriyoruz şimdi?'

'Ne gözdağı vermesi ci-cim; bilmediğin yada görmediğin bir portreyi kendi aynamdan gösteriyorum sana ve size. Hepsi bu'

'Vallaha hayat, ister aslan ol, ister kaplan sende benim umrumda değilsin, bilesin.

Hem kaplanda kim olaki, sahi kedinin büyük boyu değil mi? Doğruya, sen kediydin, oynadıkların ise fare ama biliyorsun hayat ben sana fare olmadım, olmayacağımda.

Şimdi sen dişini bileye dur belki bir fare bulursun ha ca-nım'

'Sarıkamış suyundan içtiğin nasılda belli; kardelenlerin güneşe baş kaldırdığı gibi bana baş kaldırmak ha'

'Yooook canııım ne baş kaldırması, bizimkisi bir muhasebe sadece; haa gerektiğinde kardelen olmasınıda bilmişiz ca-nım. Ne demiştim ben?

Soğuk iklimin zemherisiyim,

Sarıkamıştan beter kış'ım ben,

Kendimin içinde üşüyüp donarken,

Baharı müjdeleyen kardelen olmasınıda bilmişim. Nasıl?'

'Ukalalığında üstünde bakıyorum'

'Ara sıra ukala olduğumuda kabul etmiş, bilmişim ca-nım.'

'Neyse uzatma da, muhasebene kaldığın yerden devam et ci-cim'

'O halde sor ca-nım'

'SONUÇ?'

'Sonuç şu; hayat sen devam ettikçe, bende seninleyim; bazan küs, bazen barışık; ama el ele, ama kol kola...

Sen gemiysen, bende senin yolcunum; ne yolcusuz gemi olur, nede gemisiz yolcu...

'SONUÇ?'

'Sonuç şu; hayat biz seninle toprak ve su gibiyiz; ne toprak susuz olur, nede su topraksız.

'Ha işte böyle, imana gel ci-cim'

'Şükür imandan hiç çıkmadım ki, benimkisi bir muhasebe ca-nım'

'Muhasebeymiş, söyle söyle içini kus, sonra 'Muhasebe' ha'

'Eeee senin yaptığın ne, yap et, sonrada 'Ben hayatım, devam ediyorum' de! Biz de sana uyup; 'Her şeye ve herkese rağmen /Hayat Devam Ediyor/ diyoruz ya ca-nım!'

'SONUÇ;'

'Bakma sonuca monuca, bakma sonuç olarak sana döneceğime, ama bir süre küsüm sana.

Konuşma benimle; birazda sen dön, sen mecbur ol bana'

'İyi küselim ci-cim'

' O halde uzat küçük parmağını; parmakları kenetleyip küsümüzü ilan edelim. Demiştimya bu muhasebenin sonunca ya barışırız, ya küseriz. Bak işte işlemin sonucunda payımıza 'Küs' düştü; barışacağımız gün de parmaklarımızı değil, ellerimizi kenetler barışımızı da ilan ederiz elbet öyle değil mi?'

'İyi hadi küselim bari ci-cim'

'İyi hadi uzat küçük parmağını ca-nım'

'Çı çı çı çı iyice çocukluğun üstünde bugün, tövbe tövbe'

'He çocukluğum üstümde, hep büyüklüğüm üstümde olcak değilya. Hem bırak söylenmeyide uzat şu küçük parmağını.'

'İyi hadi istediğin olsun, tutturdun; 'Küçük parmak, küçük parmak!' al işte küçük parmak da senin olsun, küste!'

' Yok öyle yağma 'Küs' ikimizin olacak, yalnız benim değil ca-nım, kü-sü-yo-ruuuz'

'Al bendende o kadar; kü-sü-yor- mu-şuuuuz'

'Bir iki üç tıp'

'Küstük'

 
Küstüler!

İkiside çocuk gibiydi bugün; şimdilik küstüler.

Onlar erdi 'Küs'e, biz çıkalım 'Barış'a.

Sevgilerimle. Dilek EJDER

   
2014-06-04
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları