Mahmut ALINAK
|
|||
![]() Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Seçim Tiyatrosu ve Esir Figüranlar | |||
![]() Başı olmak için can attıkları bu Cumhur ki, "Edirne'den Kars'a..." diye tarif edilen koca coğrafyayı, Misaki Milli'yi -kendisini özgür sanan Türk halkı da dahil- tüm halklar için bir zindana çevirmiştir. Koçgiri'yi, Zilan'i, Dersim'i ceset tarlasına dönüştürmüştür. Gezi'yi, Roboski'yi, Taksim'i kana boyamıştır. Erdal Erenleri, Deniz Gezmişleri idam etmiş, Mahir Çayanları bombalarla paramparça etmiştir. Uğur Kaymazların, Berkin Elvanların, Ethem Sarısülüklerin, Ceylan Önkolların ve daha onbinlerce cinayetin failidir. Siyasi tutsakları kapattığı cezaevlerini birer mezarlığa dönüştürmüştür. Ve bu Cumhur, bu korkunç düzenin, emekçi halkı yoksulluk ateşinde cayır cayır yakan bu kapitalistler cennetinin silahlı bekçisidir. İşte siyasetçilerin yere göğe sığdıramadıkları bu Cumhur, yani bu düzen ve bu devlet, asırlardır zindanda tuttuğu esir Kürtlere, Türklere, Araplara, Süryanilere, Lazlara, Çerkeslere, Ermenilere, Rumlara, Romanlara, Yahudilere, Ezidilere, Türk ve Kürt Alevilere ve diğer halklara şimdi, "Gelin Cumhurbaşkanınızı seçin! "diyor. Yani, "Beni onaylayın, meşrulaştırın,"diyor. İster Tayyip Erdoğan, ister Ekmeleddin İhsanoğlu, ister Selahattin Demirtaş... Ya da başkası... Hangisi seçilirse seçilsin (ağa ve kâhya örneğinde olduğu gibi) asla halkın cumhurbaşkanı olmayacaklar. Tüm kurumları ile halka karşı örgütlenip mevzilenen bu düzenin cumhurbaşkanı olacaklar. Aralarındaki fark en çok Süleyman Demirel'le Abdullah Gül arasındaki fark kadar olacaktır. Daha çarpıcı bir ifade ile söylemek gerekirse, düzen aynı kaldıkça, o makama gökten inen bir melek bile gelip otursa bu çarkın bir vidası olmaya mecbur ve mahkûmdur. Tersi bir iddia yalancılık ve halkı aptal yerine koymadır. Geçmiş cumhurbaşkanlarının pratiklerini göz önüne getirirsek bunu kolaylıkla görebiliriz. Bu çarkın halklar için ne anlama geldiğini ise ayrıca belirtmeye gerek yoktur. Kapitalist düzenlerde seçimler halkı oyalamak ve kontrol altında tutmak için yapılır. Bir meşruiyet aracı ve sinsi bir tuzaktır. Morfindir. Halkın gazını alır, demokrasi varmış gibi bir yanılgı yaratır ve takım tutarcasına kutuplaşan halkı güç ve zaman kaybına uğratır. Bu oyunun baş rol oyuncuları siyasetçilerdir, temel görevleri sahte ümitlerle halkı aldatmak ve düzenin karanlık zindanında hapis tutmaktır. Halk için reva görülen rol ise figüranlıktır. Türkiye'de geçmiş seçimlerde olduğu gibi şimdi bu cumhurbaşkanlığı seçiminde de aynı tiyatro oynu oynanıyor. Sahnede yerlerini alan adaylar ve destekçileri yüzlerinde aldatıcı gülücüklerle halkı sandığa çağırarak bu zindancı düzene tetikçilik yapıyorlar. Süsledikleri uyutucu sözlerle halkı düşünsel felce uğratıyor ve neyin doğru, neyin yanlış olduğunu göremez hale getiriyorlar. Tarihteki pek çok örnekten de bilindiği gibi, siyasetçiler muhalefette iken -halkı elde tutmak için- hükümetlere çatıp dururlar. Ancak yetki (kırbaç) ellerine geçince öncekilerden hiçbir farkları kalmaz, göz boyayan bazı rötüşlarla eski düzeni olduğu gibi devam ettirirler. Sadece halka atılan kazık el değiştirmiş olur. Bunun en iyi örneklerinden biri de Tayyip Erdoğan'dır. Bugün hepimiz artık bir yol ayrımındayız. Ya bu seçim oyununda figüran olup siyasetçilerin ayaklarının dibinde karınca sürüleri gibi debelenmeye devam edeceğiz. Ya da restimizi çekerek bu oyuna katılmayı ve paspas olmayı reddedip özgürlüğe ve şerefli hayata kanat çırpacağız. Bana sorarsanız, ben halkı sırtından hançerleyen bu seçim oyunlarında artık figüran olmayacağım. Sandığa gitmeyeceğim ve bu düzenin pisliklerine örtü olmayacağım. Bu tavır geçici bir seçim boykotu değil, halkı esir alan bu vahşi düzeni reddediştir. Bu sömürgeci kapitalist düzen halk yönünden meşru değildir, kirlidir ve suçludur. Eli silahlı bu zorba düzen reddedilmedikçe kurtuluş yoktur. Bir an için seçim sandıklarının ekseriyetle bomboş geri döndüğünü ve seçime iştirakın yüzde onlara düştüğünü gözümüzün önüne getirelim! Böyle bir halk uyanışı karşısında hangi iktidar ayakta durabilir? Ey bu esir toprakların esir insanları! Daha ne kadar omuz vereceksiniz bu kan emici düzene? Daha ne kadar taşıyacaksınız boynunuzda bu esaret zincirini? Daha ne kadar alkışlayacaksınız bu vahşi düzeni ve yalan torbası bu siyasetçileri? Vakti gelmedi mi artık uyanmanın? Şafak sökmeli artık, kül ufak olmalı bu zifiri karanlık. Mazlumların kurtuluş ümidi sizde. Tarih sizden insanlığın şanlı özgürlük bayrağını göklerde dalgalandırmanızı bekliyor. Ayağa kalkmalı ve başınızın çaresine bakmalısınız. Yoksa yoksulluk ve esaret demek olan bu düzen kimbilir daha kaç yüz yıl kaderiniz olmaya devam edecek! Ya esirlik ya özgürlük! Seçim sizin. 2 Temmuz 2014 [email protected] |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2014-07-02 | |||
|
|||