Bir cumhurbaşkanlığı seçimi daha kazasız belasız atlatıldı.

Bazıları tarafından hayat memat meselesi haline getirilen seçimin galibi hepimizin tahmin ettiği gibi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan oldu. Kendilerini ve Ak Parti'yi tebrik ediyor, yeni Cumhurbaşkanımızın milletimize hizmet yolunda yapacağı çalışmalarında başarılar diliyorum.

Böylece Türk milleti, vesayete, dayatmalara ve statükoya karşı ilk defa kendi başkanını seçmiş oldu.

Bu seçimde, Ekmeleddin İhsanoğlu'nu destekleyen ve kan uyuşmazlığı nedeniyle bir araya gelmesi imkânsız olan CHP, MHP, DSP LDP, SP, DP, BBP, DHP, TSİP, DYP, KP, HAP ve TÜRK Parti çatıda birleşti. Tayyip Erdoğan düşmanlığının verdiği duyguyla bir araya gelen bu partiler başarısız oldu ve sınıfta kaldı.

1970'li yıllarda gençleri birbirine kırdıran bu zihniyetlerin çatıda birleşmesi ya da birleştirilmesi büyük bir siyasi mühendislik dehası olsa gerektir.

Burada BBP Genel Başkanı Destici'nin, kuruluş felsefesine aykırı olan partilerle birlikte çatı adayı desteklemesini ise mantık kabul etmiyor. Yazıcıoğlu'nun katillerinin bulunamaması Destici'ye böyle bir karar aldırmış ise Yazıcıoğlu'nun kemiklerini sızlatmış ve siyasi sonunu hazırlamış gibi görünüyor.

Bu seçimden sonra pek çok siyasi partide hareketlenmeler olacak ve bazı siyasi liderler koltuklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilecektir.

Ak Parti hükümetleri tarafından İKÖ başkanlığına getirilen ve 10 yıl bu örgütün genel sekreterliğini yapan, Mısır ve Suriye olaylarına kadar sınırsız destek gören Ekmeleddin İhsanoğlu'na gelince;

Melih Gökçek'in açıklama ve belgelerine göre Erdoğan'ın önünü kesmek için yılardır bu güne hazırlanıyor ve rakip olarak Erdoğan'ın karşısına çıkartılıyor.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde CHP adayı eski MHP'li Mansur Yavaş'ın önemli ölçüde oy alması belki çatı kavramını oluşturan liderlerce emsal alındı ama kazın ayağı hiç de öyle olmadı. Ekmeleddin bey umulanı vermedi ve aldığı oy, çatı parti oylarının altında kaldı.

Özellikle sosyal demokrat geçinen partilerin Erdoğan'la aynı dünya görüşünü paylaşan birini cumhurbaşkanı adayı olarak göstermesi ve desteklemesi sosyal demokratlar arasında şaşkınlık yaratmış, tepkiye neden olmuştur.

Bu seçimin en önemli özelliklerinden birisi de: Bir zamanlar yok farz edilen, ana dillerini konuşmaları yasaklanan, ana dillerinde türkü söyleyemeyen, istedikleri isimleri çocuklarına veremeyen, kültürlerini yaşamaları yasaklanan ve bu yasaklara uymayanların anasından emdiği süt fitil fitil burunlarından getirilen, çoğu yurt dışına kaçmaktan başka çare bulamayan, kart kurt seslerinden dolayı kendilerine Kürt denilerek hakaret edilenlerin temsilcisinin Ak Parti iktidarı tarafından sağlanan imkanlarla cumhurbaşkanı adayı olmasıdır.

Kürt temsilcisi olarak ortaya çıkan ve Türkiye cumhurbaşkanı adayı olan Demirtaş, konuşmalarında herkesin cumhurbaşkanı olacağını söylemesine rağmen mitinglerinde tek bir Türk bayrağının bile dalgalanmaması en büyük handikaptır.

Buna rağmen Demirtaş'ın aldığı oy, BDP ve HDP oylarının çok üzerindedir.

Gelişmeler gösteriyor ki Kürt partileri, her Kürt ailesinin 5-10 çocuğa sahip olması ile seçmen sayısında meydana gelecek artıştan dolayı ileriki seçimlerde yönetim ortağı olabilecektir.

Muhalefet tarafından yaratılan algı, seçim kazanmaktan ziyade Erdoğan'ın önünü keserek seçimi 2. tura bırakmak olunca yenilgi kaçınılmaz oluyor.

Kalın sağlıcakla.

Gürbüz Battal