Mustafa KOCA
|
|||
![]() 1955 Yılında Mersin, Musalı Köyü'nde doğdum. ODTÜ Kimya Mühendisliği Fakültesinden mezunum. Tarımda ve Gıdada kullanılan Kansere neden olan Kimyasallara şiddetle karşıyım... Çocuklarda Zihinsel Gelişimin yapılandırılmasını anlatan KELEBEK TERBİYECİSİ ve tarım uygulamaları ile kanser arasındaki ilişkiyi anlatan TOPRAĞIN ÖLÜM ÇIĞLIĞI isimli yayınlanmış iki tane kitabım var... Yerel Gazetelerde KANSERLE ilgili çok sayıda makalem yayınlandı... Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Veliler Vaktiniz Varken Bir Okuyun | |||
![]() Öğrenme iki aşamalı bir olaydır. Bunlardan birinci aşama temel bilginin edinilmesi, ikinci aşama ise edinilen bilgilerin başka bilgilerle birleştirilmesidir. Yani depodaki bilgilerden gerekli olanların tekrar çağırılıp yeni edinilen bilgi ile etkileştirilmesidir. Temel bilginin kolay öğrenilebilmesi için alıcı, verici ve iletim kanalının uygun olması gerekir. Verici çok donanımlı olabilir, ancak unutmayalım ki alıcının yaşı, alabileceği düzey, bilginin yalınlığı çok önemlidir. Verici uzun, süslü cümleler kullanırsa alıcı, yaşı gereği bilgileri alamayabilir. Bir anlatım sırasında anlatılan konu dinleyicilere sorulduğunda dinleyiciler çoğunluk olarak anladıklarını iletirler. Bunun anlamı söylenilen sözcüklerin bire bir düşünüldüğünde anlaşılmış olmasıdır, ancak anlatılan konu daha sonra iki kişi arasında konuşulduğunda birisi anlatımdan pek çok cümleyi aktarırken diğerinin hayretler içerisinde ‘'bunlar orada mı söylendi'' dediğine çoğunuz tanık olmuşsunuzdur. Aynı sınıfta bir öğrencinin tüm anlatılanları hatırladığı halde başka bir öğrencinin ‘' bunlar anlatıldı mı?'' gibi hayret dolu ifadelerine çoğumuz tanık olmuşuzdur. Bunun nedeni anlatım içerisinde bireye verilen duygu yoğunluğudur. Bir anlatım bir sınıf içerisindeki bazı öğrencilere yoğun duygular yaşatırken, başka öğrencilere aynı yoğunluğu yaşatamayabilir. Eğer anlatım içerisindeki duygu yoğunlunu enerji olarak düşünürsek dalga boyunun üst ve alt dönüm noktaları algılanıp uzun süreli belleğe yollanırken ara bölgedeki bilgilerin hatırlanamadığı ortaya çıkar. Tek düze bir anlatım ( monoton anlatım ) sırasında uzun süreli belleğe fazlaca bilgi gönderilmez. Yani öğrenci öğrenemez. Temel bilgi deposuna yüklenen bilgilerin çokluğunu sağlamak için; hem dalga boyunun yüksek, hem de frekansının sık olması gerekir. Başka bir yöntem de sıradışı olayların yaşatılması olabilir. Bu da ancak dramayla mümkündür. Sınıf ortamında ders anlatımında yalınlık ve şiirsellik duygu yoğunluğunu arttıran başka bir önemli etkendir. Kelimeler arasındaki kafiyeler, kelimelerin uzun süreli belleğe giderken diğer kelimeleri de sürükleyip götürmesine neden olur. Ancak öğrenme soyut bir kavramdır. Bir konunun öğretilmesi sırasında hayal gücünün kullanılmasını gerektirir. Bu sırada çok enerji harcanılır. Bir noktaya bağlı aşırı enerji harcaması beyini bıktırır, öğrenmeden uzaklaştırır. İşte bu nedenle başka duyu merkezlerinin de devreye alınması gerekir. İşte bu bağlamda ben olaya görselliğin de eklenmesinin doğru olacağına inanıyorum. Kısaca öğretirken merkeze öğreneni, onun ilgi alanlarını, onun bilgiyle duygusal bağını, yalınlığı, ritmi ve görselliği koyarsak öğrenilen bilgilerin uzun süreli belleğe daha kalıcı bir biçimde atılacağını, verimliliğin artacağını görürüz. |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2014-08-27 | |||
|
|||