Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 15 Ağustos 2016
Muzaffer OĞUZ
Muzaffer OĞUZ kimdir?
www.belirtiyorum.com da köşe yazarı. 17 Mart 1971’de Düzce’de doğdu. Babasının işi gereği daha 5 aylıkken Kocaeli’ye göç etti. İlk, orta ve Lise tahsilini Kocaeli’de tamamladı. Trakya Üniversitesi’nde okurken tekrardan girdiği ÖSS sınavında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nü kazandı. Kimya öğretimini tamamlayarak aynı yıl (1994) Şanlıurfa ilinde Kimya Öğretmenliğine başladı. Bu arada İzmir’de 247. kısa dönem olarak vatani görevini tamamladıktan sonra Zonguldak iline tayin edildi. Zonguldak’ta 3 yıl çalıştıktan sonra 2000 yılında Kocaeli iline tayin oldu. Hala Körfez ilçede bir lisede müdür yardımcısı olarak görev yapıyor. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Kamu Yönetimi mezunuda olan Oğuz, son 10 yıldır çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazıyor. Kocaeli iline hitap eden bir internet haber portalında (www.belirtiyorum.com) editörlük ve yazarlık yapmaktadır. A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı da olan Muzaffer Oğuz, evli ve 2 erkek çocuk babasıdır.
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Hayata Dair Tedbirler Ötelenemez
Hayat Önemlidir, Hayata Dair Tedbirler Ötelenemez

Bugünlerde yine gündemimizi iş sağlığı ve güvenliği konuları oluşturacak.

Çünkü İstanbul Mecidiyeköy'de, Ali Sami Yen Stadyumu'nun bulunduğu araziye yapılmakta olan plaza inşaatında meydana gelen iş kazası sonucunda 10 emekçiyi yitirmemiz ülke gündemine bomba gibi düştü.

İddiaya göre, yaklaşık 2 ton malzeme (alçıpan) ile birlikte 10 işçi aynı anda asansörü kullandıkları esnada 32. kattan aşağıya düşen asansör 10 emekçinin mezarı oldu.

Bu olay sonrasında yine birkaç gün iş sağlığı ve güvenliği alanında yapılacak çalışmaları konuşacağız ancak  kısa süre sonra konuyu unutacak ve hiçbir mercii olarak sorunların üzerine gidemeyeceğiz. Ve her şey bugüne kadar olduğu şekliyle sürmeye devam edecek.

Hiçbir mercii derken önemsediğim en önemli kurumlar olarak iş  güvenliği uzmanlarının oluşturdukları birkaç derneği özellikle işaret etmek istiyorum.

Ülkede çok ciddi atılması gereken adımlar bulunurken bu derneklerin yöneticilerinin büyük çoğunluğunu iş sağlığı ve güvenliği uzmanları ile iş yeri hekimlerine belge vermek üzere açılan eğitim kurumları ve OSGB sahipleri yada bu çarkın içinde yer alan ortakları yada birinci derece yakınları üzerinden bu çarkın içinde yer alanların oluşturduğunu üzülerek belirtmek istiyorum.

Durum bundan ibaret olunca da iş güvenliği uzmanlarının sorunlarına çözüm aramak yerine Bakanlık kapılarında koşturan dernek yöneticilerinin gündemlerini de ticari kaygıları ve ne şekilde daha bol kazanç elde edebilecekleri yönünde atılması gereken adımlar oluşturuyor.

Yakın zamanda C sınıfı iş güvenliği uzmanı olan bir genç ile sohbet etme fırsatım oldu. Gencin biraz gergin olduğunu ve adeta patlamak üzere olan bir bomba gibi öfkeli konuştuğunu özellikle ifade etmek isterim.

Öfkesinin sebebi ise şu sözlerinde saklı; 'Abi her gün iş başvurusu yapıyorum. İş güvenliği uzmanlığı da dahil sahibi olduğum bir çok belge var. Belgelerimi assam bir büronun duvarını boydan boya kaplayabilirim. Her aldığım belge için bir çok para ödedim. Eğitim kurumlarına ödediğim ayrı, belge bedeli olarak Bakanlığa ödediğim ayrı. Ancak iş teklifine gelince uzman olarak çalışacağım kurumdan Bin yüz TL teklif edildi. Bizim sorunlarımızı kim görecek. Pazarcılık yapsam daha güvenli bir meslek kaldı ki bu kadar belgeye de ihtiyaç yok. Buradan işsiz genç arkadaşlarımı uyarmak istiyorum. Belge peşinde koşturup kendilerini soydurmasınlar. Şu andaki düzen işsizini soyan bir düzen var ne yazık ki.. O kadar belge sahibi oldum, 1.100 TL teklifi kabul edip çalışsam ve bir iş kazası meydana gelse soluğu cezaevinde alacağım. Bu mesleğin ve riskin karşılığı bu mu olmalı? Sorarım herkese.. '

Evet genç arkadaşın söylediklerinin bir kısmı bunlar. Hiç de haksız sayılmaz. Unutkan bir toplum olduğumuz için en güncel olaya bakalım. Plaza inşaatında meydana gelen asansör kazası sonucu 10 işçi yaşamını yitirdi. Peki sonrasında ne oldu? İlk olarak şantiye sorumluları ile firmanın iş güvenliği uzmanlarının içinde yer aldığı 8 kişi gözaltına alındı. Tutuklanmaları belki de an meselesi.

Durum böyle iken iş sağlığı ve güvenliği alanında hiç kimse uzmanların sorunlarını dile getirmiyor.

Bu konuda bir çok yazı yazıldı, çizildi, gerçekten de sorunun en sağlıklı şekilde çözülmesi yönünde güzel fikirler ortaya atıldı.  Daha önce yazdığım yazıdaki tespitlerimi yinelemek istiyorum.

Her ne kadar iş güvenliği uzmanı dernekleri bu tür sorunların çözüm yollarını aramak yerine ticari çıkarlar peşinde koştursalar da biz uzmanların sorunlarını dile getirmeye çalışacağız.

İlk olarak tüm iş güvenliği uzmanları çalıştıkları ve denetledikleri kurumların çalışanı değil, bu işlemleri Bakanlık adına yapmalılar. Daha açık ifade etmek gerekirse iş adamlarının maaşlı elemanı değil, her türlü yaptırım yetkisi olan ve maaşını Bakanlık tarafından oluşturulan havuzdan alan Bakanlık görevlileri olarak çalışmalılardır. Çünkü gördükleri aksaklıkların giderilmesinde ısrarlı olan, hatta tedbir alınmaz ise işverenini Bakanlığa şikayet eden iş güvenliği uzmanı işsiz kalacaktır. Uzmanlar çoğu zaman istemeden de olsa bir çok evrağı imzalamak zorunda kalmaktadırlar. Aksi takdirde işsizler ordusunun neferi olacaklardır. Şu anki sistem bu nedenle çok sakıncalıdır. Sağlıklı tedbir alınmasının ve iş kazalarının önlenmesinin önünde sistem ciddi bir sorun olarak görülmektedir.

Bir diğer konu ise basında fırtına koparıldığı gibi iş güvenliği uzmanlarının çok kazandıkları yönündeki palavraların gerçeklerinin kamuoyu ile paylaşılması ve büyük sorumluluk taşıyan uzmanların gerçek manada hak ettikleri ücreti almalarının sağlanmasıdır.

İşsiz olan bir çok mühendis, mimar, teknik öğretmen, kimyager, biyolog ve fizikçinin eğitim kurumlarında aldıkları eğitim sonrasında girmiş oldukları sınavı kazanarak elde ettikleri  uzmanlık belgelerini işletmeye korkarak bu alanda çalışmaya cesaret edememeleridir. Bunun sebebi ise alacakları sorumluluğun büyüklüğü yanında çok küçük kalan ücretlerdir.

Süratle artan iş güvenliği uzmanı sayısı yanı sıra 2012 Haziran ayında yürürlüğe giren 6331 sayılı yasanın uygulanma alanlarının bir kısmının ötelenmesi de büyük olumsuzluk olarak görülmektedir.

Unutulmamalıdır ki iş sağlığı ve güvenliği alanında alınacak her türlü tedbirin ekonomik boyutu yanı sıra en önemli yanı insan yaşamını korumasıdır. Hiçbir bedel insan yaşamından daha önemli olamaz.  Kamu alanında uygulanacak iş güvenliği tedbirlerinin 2016 yılına ertelenmesinin  hiçbir sağlıklı gerekçesi de olamaz. Çünkü bir çok kamu binasında da dün meydana gelen kazada olduğu gibi asansör bulunmaktadır. Kamu binalarında böyle bir kaza olmayacağının garantisini kim verebilir. Ancak her kamu alanında iş güvenliği uzmanı görevlendirilse ve risk tedbirlerini ortaya koyarak her türlü önlemi alsa daha güvenli bir ortam sağlanmış olmaz mı? Açıkçası hayata dair ötelenme yapılmasından bir an önce vaz geçilmeli, iş güvenliği uzmanlarının çalışma şartları iyileştirilerek  daha fazla yetkilendirme yapılmak kaydıyla, çalışanların daha güvenli ortamlarda çalışılması sağlanmalıdır.

Bir diğer konu ise tecrübe sahibi, prim gün sayısı çok yüksek olan bir çok kamu görevlisi iş güvenliği uzmanı da vardır. Bu uzmanların özellikle kamu alanında aktif olarak kullanılması yönünde daha iyi şartlarda çalışma şartları oluşturularak bu çarkın içine bu uzmanlar da dahil edilmelidir.

Bu konuyu biraz daha açarsak Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan bir çok öğretmen de; A, B ve C sınıfı iş güvenliği uzmanı belgesine sahip iken 19/08/2014 tarihinde yayımlanan "İş sağlığı ve güvenliği" başlıklı 2014/16 sayılı Genelge ile bu öğretmenlerin hiçbir ek ücret ÖDENMEDEN iş güvenliği kurullarında görevlendirilmesi yoluna gidilmiştir.  Kimse kusura bakmasın ama bilgi ve birikime sahip bu öğretmenlerimizin 'salak' yerine konularak böylesine sorumluluk isteyen bu görevleri kabul etmesi mümkün görünmemektedir. Ayrıca yine bu konuda iş yeri hekimlerine kamuda yaptıkları çalışmalar yanında 40 saate kadar özelde çalışma hakkı verilirken, kamuda çalışan iş güvenliği uzmanlarına özel sektörde verimli bir şekilde 40 saate kadar çalışma hakkı verilmemesi de bu işin en  büyük handikapıdır. Acilen kamuda çalışan iş güvenliği uzmanlarına da belgelerini işletip çalışma hakkı sağlanmalıdır.  Neden;  yetişmiş, belge sahibi kalifiye kişiler böylesine iş sağlığı ve güvenliği alanında büyük boşlukların olduğu bir süreçte değerlendirilmez, bu kadar iş kazası meydana gelirken bu kazaların azaltılması için tecrübe sahibi bu uzmanlardan yararlanılmaz, inanın anlaşılır gibi değil.

Bakanlığın acilen bu konularda gerekli düzenlemeleri yaparak, herhangi bir iş kazası durumunda cezaevine gönderilecek ilk kişilerin iş güvenliği uzmanları olduğunu görerek sorumluluklarının büyüklüğü gerçeğini ortadan kaldırmadan her türlü adımı atmasının elzem olduğu görülmektedir.

Uzmanlık belgesine sahip olan çalışanların ise acilen daha etkili olabilecek şekilde örgütlenmeleri gerekmektedir. Yeni bir yapılanma kaçınılmazdır. Mevcut derneklerin uzmanların sorunlarını çözmeye yönelik hiçbir çabaları yoktur. Onlar için varsa yoksa kişisel çıkarlardır.

İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin ekonomiye kazanımları çok büyüktür ancak asıl önemli olansa işçi sağlığı ve güvenliğidir. Daha çok hayat kaybedilmesine kimsenin tahammülü yoktur. Hayata dair hiçbir karar ötelenemez, ötelenmemelidir.


   
2014-09-08
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları